‘Kötü Yol’ dizisi, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinin yerine geldi. Ama bir türlü ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’nin yerini alamadı. Amaç buydu çünkü.
Okurum Emine Gün, uzun bir yorum yazmış bu konuda. Kadın gözüyle bu iki dizinin ana karakterlerine bakış açısından da mesajı önemli:
“Dizi kötüdür demiyorum. Ama hala aynı sorunun olduğunu düşünüyorum” diye girmiş sayın Gün. Peki nedir o sorun? Devam ediyor Emine Hanım; “Dizi bu kadar ilerledi hala Nuran her türlü hakaret sözünü eden Reşat’a ‘iyi adam’ diyor.” Okurum, yeni dizilerin yeni kadın karaterlerinin farklı yorumlar içinde olduklarının altını çiziyor:
“Kayıp Şehir’de Gökçe Bahadır’ın oynadığı kadına bakın. Daha ilk bölümde evine gelip tespihini cebinden çıkarıp, koltuğa yayılarak oturan alt kat komşusuna anında ayarı verebildi. Ama 7 bölümdür artık yaptıkları ayyuka çıkan Reşat için, Nuran’a bir basit ‘Ya sen nasıl bana bu kadar hakaret ediyorsun” dedirtmiyorlar?”
Emine Hanım bir de ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’yle karşılaştırma yapıyor: “İki yıl boyunca bir kadının nasıl erkek egemenliğinde mağdur edildiğini, o mağduriyeti hem erkek, hem de başka kadınların nasıl sürekli devam ettirdiğini anlatmaya çalıştılar. Yani hiçbir şey yapamadılarsa bile, burada bir mağduriyet var ve bu mağduriyeti yapanlar da kötüdür, ‘sistem kadına karşı kötü işliyor’u göstermeyi denediler en azından.”
‘Kötü Yol’da Nuran’ın neredeyse, Reşat’tan özür dileyecek durumda olduğunu söylüyor okurum. Dizilerin çoğunluk izleyicisi kadınlar. Ve Emine hanım bir yerde de bu izleyici porfilini temsil ediyor. Şu cümlesi önemli: “Ben bir erkek senarist olsam bir kadına hakaret eden erkeğe ‘O iyi bir insan aslında’ dedirtmem.”
ORHAN KEMAL’LE VEDAT TÜRKALİ FARKI MI?
Bir yerde ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’yle ‘Kötü Yol’ romanının farkı mı bu yoksa? Oda TV’de bu konuda bir yazı çıkmıştı, ‘Orhan Kemal, Vedat Türkali Farkı’ başlığıyla. Yazıda, “Fatmagül tecavüze uğradı. Yılmadı mücadele etti, tecavüz edenleri hapse attırdı (...) ‘Kötü Yol’da Nuran tecavüze uğruyordu, kurtarıldı. Fakat nedense Nuran tecavüzcülerden davacı olmadı (...) Vedat Türkali’yle Orhan Kemal’in farklılığı nereden kaynaklanıyor?” diye soruluyordu.
İzleyici ve özellikle kadın izleyici artık ‘kadına kötü muamelenin’ hayatın gerçeği (!) olarak sunulmasını istemiyor. Romandaki karakterler böyle de olsa!
GRUPLARI YAYINCILAR BELiRLiYOR!
Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray ile M. United arasında Londra’da oynanan ilk maç öncesi izleyici isyan etti. “Biz bu maçı neden izleyemiyoruz?”
Maçı D-Smart verdi. Abone sayısı yeni yeni artıyor. Yani şöyle diyeyim; Galatasaray taraftarının büyük çoğunluğunda bu platform yayını yok. D-Smart, Galatsaray’ın çarşamba gününe denk gelen yabancı saha maçlarının hepsini yayınlayacağını duyurmuştu.
Hikayenin özeti şu: Her iki kupanın da yayın hakları, UEFA’yla bu sezon yapılan anlaşmayla Doğuş Yayın Grubu (Star TV/NTV) ve D-Smart platformu arasında paylaşıldı. Salı akşamı oynanan maçlar Star ya da NTV’den (Bu ayrı bir tartışma konusu tabii ki!); çarşamba akşamı oynanacak maçlar D-Smart’tan yayınlanacak.
Bu yıl iki takım katıldı diye şükredin. Olay daha net. Ya UEFA’ya bir takım daha katılsaydı? Aynı şekilde Şampiyonlar Ligi’ne... ‘Reytingi olan takımlar’la ‘reytingi olan diziler’ arasında gidip gelirdiniz! Çarşambalarla salılar birbirine girerdi. Ve böyle bir durumla seneye karşılaşırsanız şaşırmayın!
DORTMUND ÖRNEĞİNE DİKKAT
Alman Bild gazetesinde çıkan bir haber Dortmund’un nasıl ‘Ölüm Grubu’na düştüğünü net anlatıyor! Dortmund, kura çekiminde sonuncu torbadaydı. ‘Ölüm Grubu’ diye nitelenen gruba düştü. Real Madrid ve Manchester City’le aynı gruptalar. Haberde bunun sorumlusunun Alman televizyonu olduğu yazılıyor. Nedeni şöyle anlatılmış. Maçları iki kanal veriyor, Sky (şifreli) ve ZDF (kamu televizyonu). Maçların aynı günde olmasını istemediler. A-D grubuyla E-H grupları maçları farklı günlerde oynanıyor fikstüre göre. Bayern, F grubuna düşünce, Dortmund, Galatasaray’ın grubu yerine işte bu ‘Ölüm Grubu’na kaydırıldı. Cluj da aslında H grubunda olacaktı. Real Madrid’le Barcelona için de aynı durumun söz konusu olduğu belirtiliyor haberde.
