REFERANDUMU NASIL GEÇİRDİK?

Birkaç aydır neredeyse tek gündemimiz var, referandum. Yarın büyük gün. Kampanya sürecinde televizyonlarda akılda kalabilecek bir program görmedik. Çağrılar, meydan okumalar olduysa da yine liderler aynı programda bir araya gelmedi. Keşke liderler bir masa etrafında toplanıp enine boyuna ne değişecek, niye evet, niye hayır denmesi gerektiğini tartışabilselerdi. Onların yerine yine uzmanlar konuştu.

Haber programlarında anayasa değişikliklerinin ve yeni sistemin ayrıntıları konuşulduysada bir heyecan ya da coşku yoktu. Televizyonlarda en çok seyirci çeken dizilerdi ve onlar yine referandumu görmezden geldi. Reklam filmlerinde liderlerden çok halk merkezdeydi. AK Parti, ciddi ciddi anayasa değişikliğini tartışan halkı, CHP çocuklar merkezli, neşeli insanları, HDP ise anayasa hakkında

endişeli insanları gösterdi. Sokakta gördüğümüz kampanyalar, şarkılar, afişler şimdiye kadar olduğundan daha renkliydi. Müzik ve espri ağırlıklı bir dil seçildi. Genel olarak da pozitif bir dil kullanıldı diyebiliriz. Umarım genel seçimlerde de benzer şekilde pozitif dil ve renkli kampanyaya şahit olabiliriz.

Trip atmayın, oy atın!

Kampanyanın en iyi filmlerinden biri #oyatıyoruz sloganlı film oldu. “Yan gelip yatmıyoruz, trip atmıyoruz oy atıyoruz...” diyen film.

Bir arkadaşımdan duydum, ta Avustralya’dan oy kullanmak için gelmiş tanıdığı. Binlerce kilometreden saatlerce uçarak, binlerce TL harcayarak gelmiş. Çok etkilendim. Bu kişiyi unutmayalım, yarın sandıklara gidelim. Laf atmayalım, trip atmayalım oy atalım ki, söyleyecek sözümüz olabilsin.

‘GÜNDEM ÖZEL’DEN DERSLER

CNN Türk’te pazar akşamları kaçırmamak için uğraştığım bir program var, Deniz Bayramoğlu’nun sunduğu ‘Gündem Özel.’ Haftanın diğer günleri de bu ve buna benzer isimlerde programlar var ama pazar akşamı olan çok farklı. “İnsan beyni, zeka, duygularımız ve neden aşık oluyoruz” gibi aslında hiç de özel olmayan hepimizi ilgilendiren konular tartışılıyor.

Peki diğer programlardan farkı ne? Neden özellikle bu programı yazıyorum? Çünkü bu programda da konunun uzmanları var ama birbirleriyle dalaşmak için ekranda değiller. Fikirlerini dayatmak için uğraşmıyorlar, bir şey anlatmaya çalışıyorlar. Birbirlerini dinliyorlar, paslaşıyorlar. Konuya daha hakim diğer arkadaşlarına veriyorlar sözü. “Her şeyi ben bilirim” demiyorlar. Çatışır, kavga eder üslupları da yok. Gülümseyerek, biriktirdiklerini anlatma keyfini yaşayarak, yeni bir şey öğrenmenin hazzını hissederek konuşuyorlar.

Özellikle Prof. Sinan Canan ve Doç. Oytun Erbaş’ın katıldıkları programlardan daha çok keyif alıyorum. Şakalaşıyorlar, birbirlerine laf atıyorlar, övüyorlar, karşılıklı paslaşıyorlar. Hayatını bilime adamış bu insanların hâlâ öğrenme, bilgisini paylaşma heyecanlarını görünce tadına doyum olmuyor. Çok fazla şey de öğreniyorsunuz.

Keşke, bütün hafta yayınlanan siyaset programlarında da aynı hava olsa. Birbirlerini alt etmeye çalışan, aynı şeyleri tekrarlayan insanlar görmek yerine bilgi veren, bilmediğini kabul eden, karşıt fikirlere saygı gösteren programlar izlesek. Bu referandumda görmedik bunu, umarım sonrasında olur. Programın sunucusu Deniz Bayramoğlu, kavga dövüş olmadığı için fazla reyting beklemediklerini söylemişti. Belki de siyasi tartışma programlarında da bu beklenti olduğundan barış içinde tartışan konuklara çok yer verilmiyordur. Kavgadan haz alan seyirciler, bundan reyting bekleyen yapımcılar olabilir. Ama unutmayalım, hepimiz kaybediyoruz. Hayatımızı ilgilendiren temel meseleler gümbürtüye gidiyor.

Bir daha düşünsek mi acaba?

GÜNE GÜZEL BAŞLAMAK İÇİN, BİR YUDUM KİTAP

İnternette bir site var, adı Bir Yudum Kitap. Bu siteye ücretsiz üye oluyorsunuz ve her sabah mail adresinize kitaplardan bir bölüm geliyor. Sabah kahvenizi içerken, işe giderken birkaç dakikanızı ayırıyorsunuz ve size çok iyi geliyor. Sevdiğiniz bir kişiden “Günaydın” mesajı almak gibi iyi hissettiriyor. İş stresi, hayat gailesi, trafik,
kişisel dertlerinizi birkaç dakikalığına bilse olsa unutuyorsunuz.
Güne güzel başlamak için deneyin bence.