Artık minare yapmanın ne anlamı var?

4 Ağustos 2012

Hocam, cuma günü işten geç çıkabildim; camiye geldiğimde hiç boş yer yoktu. İnsanlar dışarıdaydılar, yerler de çamurluydu. Yanımda yere serecek hiçbir şey olmadığı için namazı oturarak kıldım. Namazdan sonra insanlar yaptığımın yanlış olduğunu söylediler. Benim de aklıma şu geldi: Camilerin içini küçücük yapıp, dışına bir sürü avlular, süslemeler yapacaklarına içini olabildiğince geniş tutsalar daha doğru olmaz mı? Artık minare yapmanın ne anlamı var? Ben 20 yıldır bir tane minareye çıkıp ezan okuyan müezzin görmedim, bunların yapımında kullanılan paraya yazık değil mi, israf olmuyor mu? Peygamberimizin dönemindeki mescid anlayışıyla şimdi yapılanlar birbirini tutuyor mu? Göker Önen
Cevap: Çok doğru Göker Bey, 30 yıldan beri söylediğim şeyi teyit ediyorsunuz. Samsun’da bir konferansta artık minareye çıkılmadığını, ezanın hoparlörle okunduğunu, bir minare için milyarlar harcama ve her biri üçer şerefeli iki, yahut 4 minareli camiler yapma yerine bir şerefeli bir tek minare ile yetinilip artı minare ve şerefelere harcanacak parayı çocukları yetiştirecek din okullarına, hayır kurumlarına harcamanın daha uygun olacağını söyledim de neredeyse aforoz ediliyordum. Hücum üstüne

Yazının Devamı

Namaz üç vakit midir?

3 Ağustos 2012

Daha önceki bir yazınızda namazı sabah, akşam ve yatsı namazı olarak 3 vakit yazmıştınız, bu açıklamanız doğru mudur? Allah razı olsun, Levent Serdar.
Cevap: Evet, Kur’ân-ı Kerim’de üç namaz vakti açıklıkla belirtilmiştir. Namaz vakitlerini belirleyen âyetler şunlardır:
“Güneşin sarkmasından (aşağı kaymasından) gecenin kararmasına (yatsı vaktine) kadar namaz kıl ve sabahın Kur’ân’ın(ı, ibadet ve duasın)ı da (unutma). Çünkü sabah Kur’ân(okuması, duas)ı görülecek şeydir. Ayrıca sana özgü olarak gecenin bir kısmında da Kur’ân oku(yup namaz kıl)mak üzere uyan! Rabbinin seni güzel bir makama ulaştırması umulur.” (İsra: 50/78-79)
“Gündüzün iki ucunda (sabah, akşam) ve gecenin (gündüze yakın) sâ‘atlerinde namaz kıl; çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öğüttür.” (Hud: 52/114)
Kur’ân’da belirtilen namaz vakitleri bunlardır: Yani gündüzün iki ucu, (sabah ve akşam) ve gece ortasında seher vakti kılınacak teheccüd namazı. İşte bu vakitlerde namaz kılmak farzdır. Öğle ile ikindi namazları Kur’ân ile sabit değildir. Ancak Peygamberimizin bu namazları da cemaatle kıldırdığı tevatüren rivayet edilmiştir. Özetle Kur’ân’da emredilen namazlar üçtür: Sabah, akşam

Yazının Devamı

Bağışlanan organların sorumluluğu kimdedir?

2 Ağustos 2012

Hocam, organ bağışında kafama takılan birkaç soru işareti var. Kişi ölümünden sonra tüm organlarından sorumludur ve bunlardan sorguya çekilecektir. Peki, organları bağışlayınca onun sorumluluğu kimdedir? Kişi ölene kadar böbreklerine dikkat etmez ise, gözleriyle haram gördüyse, kalbini yoracak şekilde beslendiyse vb. bu organlar hesap soracak. Kimden soracak. Kişi öldü ama organları başka bedenlerde yaşıyor. Sorgu melekleri ne diyecek? Değerli görüşlerinizi beklerim. Saygılarımla. Caner ŞAHİN
Cevap: Organ bağışı en sevap işlerden biridir. Çünkü Maide Suresi’nde bir canın yaşamasına sebep olan kişinin, bütün insanları yaşatmış gibi sevap alacağı buyurulmaktadır. Bedenimiz ve organlarımız elbette Allah’ın emanetidir. Biz sağlığımızda bunları koruruz. Bunları korumak bizim görevimizdir. Ama öldükten sonra bu organların bir başkasında görev yapması daha iyi değil mi? Hattâ eğer koruma açısından düşünürseniz toprakta çürütme yerine bir başkasında yaşatmak, emaneti daha çok koruma anlamına gelmez mi? Vaktiyle bu konuda bir soruya verdiğim cevabı yineliyorum:
Bazı hocaların, TV ekranına geçip organ naklinin, kan vermenin caiz olmadığını söylemeleri ve bu kişisel görüşlerini Kur’ân

Yazının Devamı

Neden cennet ve cehennem kavramları var?

1 Ağustos 2012


E0n’am 3, Bakara 255 gibi birçok ayet varken biz kullar neden yaptığımız şeylerden sorumluyuz, neden cennet ve cehennem kavramları var, cennet ve cehennem kavramları nedir?
Cevap: Doğrusu okurumun bu sorusunu anlamakta güçlük çekiyorum. En’âm 3., Bakara 255. âyetler Allah’ın birliğini, gücünü, kudretini, koruyuculuğunu vurgulamaktadır.
“O, göklerde de, yerde de (tek) Allah’tır. Sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir.” (En’âm Suresi: 3)
Kürsî âyeti diye ünlü olan Bakara 255. âyetin anlamı da şöyledir:
“Allâh, ki O’ndan başka tanrı yoktur, dâimâ diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefâat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır (O yüce padişah, göklere, yere, bütün kâinâta hükmetmektedir). Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.” (Bakara: 255)
Bu âyetlerden insanın sorumsuzluğu değil, tersine sorumluluğu anlaşılır. Çünkü âyetlerden Allah’ın

Yazının Devamı

Abdest, baş açma ve oje

31 Temmuz 2012

Hocam merhaba, ben 22 yaşında bir kızım, başım açık. Yetişebildiğim kadarıyla namaz kılmaya çalışıyorum. Evimin çok yakınında bir cami var, bazen orda kılıyorum. Evde abdest alıp başım açık bir şekilde camiye gidiyorum. Abdestim bozulmuş oluyor mu? Bir de oje sürüyorum. Abdest alıp hemen sonra sürüyorum. Yani abdestliyken. Sonra yeniden abdest alacağım zaman çıkarmıyorum. Abdestim geçerli oluyor mu? Şimdiden çok teşekkür ederim hocam. Allah razı olsun. Ezgi Gül

Cevap: Başı açıp kapama size ait bir şey. Ama başı açıp kapama ile abdest bozulmaz. Oje de abdeste ve namaza engel değildir. Böyle kabuk şeylerle kafanızı meşgul edeceğinize gönlünüze Allah aşkını doldurun, aşk ile şevk ile kıldığınız namaz makbuldür. Ama gönülde dünya tutkusu, bin bir meşgale, asıl namazda aranan huzura mani’dir.

Kılınmayan namazların kazası gerekir mi?
Bir soru üzerine uzun yıllar kasten tutmadığı oruçları nasıl telafi edeceğini soran bir bayana verdiğim cevap üzerine N. Ş. isimli okurum, bana, Diyanet’in, kasten kılınmayan namazların kazasının gerektiği hakkındaki fetvasını göndermiş. Tutarsız iddialar, şunun bunun kafasından çıkan düşünceler. Onlara diyorum ki:

Yazının Devamı

Ölüm yeniden yaratılışa geçittir

30 Temmuz 2012

(Dünkü reenkarnasyon sorusuna devam...)

Âyette ruhun ba’solunacağı kesindir. Ancak bu ba‘s hemen ölümün ardından değil, belli bir zaman aralığından sonra olacaktır. Cumhura göre bu ba‘s, âhiret bedenlenmesidir. Âhiret bedenlenmesi muhakkak ama, bu âyette olgunlaşmamış ruha bir kez daha dünyada bedenlenme fırsatının verileceğinin anlatılmış olma ihtimali de vardır.
Ama bu, sadece bir ihtimaldir. Ancak kesin olmasa da yapılan izahlar karşısında bunun, kuvvetli bir ihtimal olduğu ortaya çıkar. Önemli olan Kıyâmet’i inkâr etmemektir. O, inanç esası olduktan sonra bir insanın tekrar denenmek üzere bir kez daha bedenlendirilmesi, inanca aykırı olmayabilir. Aydın bir din bilgini, yeniden doğuştan söz eden bir ruhiyatçıya “Oğlum biz bu milleti, bir kerecik dirilmeğe inandıramadık. Siz eğer birkaç kez dirilmeğe inandıracaksanız hodri meydan!” demiş.
Vâkıa Suresinin 57-62. âyetlerinde inkâr edenleri âhirete inandırmak için Allah’ın buna kadir olduğuna dair çeşitli kanıtlar verilmek üzere buyuruluyor ki:
Siz yok iken ilk defa sizi biz yarattık. Sizi ilk defa yaratan, yeniden yaratamaz mı? Bunu düşünerek bizim ölüleri dirilteceğimizi doğrulamanız gerekmez mi? Akıttığınız menîyi

Yazının Devamı

Ruhun başka bedenlere girmesi

29 Temmuz 2012

Hocam hayırlı günler, Vakıa 61, Mümin 11, Lokman 28 ve bu ayetlere benzeyen birçok ayet varken reenkarnasyon yok demek, anlamsız değil mi?
Cevap: “Bazı kimselerin, hiç görmedikleri bir yeri veya olayı önceden görmüş ve yaşamış gibi izlenim almaları, o kimselerin bu bedenden önce başka bir beden içinde yaşadıklarına kesin delil sayılmaz. Olabilir ki o kimseler, rüyada bir yerleri görür, sonra rüyalarını unuturlar. Gündüz gözüyle o yeri görünce veya olaylarla karşılaşınca “Ben bunu daha önce gördüm, yaptım” der. Önce dediği, rüyada gördüğü olay olabilir.
Bu durum reenkarnasyona kesin delil sayılamaz. İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu reenkarnasyona karşı olmuşlardır.
Ruhun başka canlıların bedenlerine girmesine tenâsüh denilir. Tenâsüh, diğer hayvanlardaki ruhların bir gün insan bedenine girmesi, insan bedeninde olgunluk kazanarak kâinâtın küllî ruhuna karışmasıdır. Şayet insanlık düzeyine gelip de bu beden içinde olgunluk kazanamaz, kötü işler yaparsa, ceza çekmek için ölümden sonra tekrar başka hayvan bedenlerine girer. İnsanlık mertebesine kadar çıkmış olan ruhun geriye gitmesi demek olan bu inanç, âyetlerin ruhuna aykırı olduğu gibi, kâinâta egemen olan evrime ve

Yazının Devamı

Kefaret, fotoğraf ve kesilen tırnaklar

28 Temmuz 2012

Hocam, şahsınıza ve tüm İslam âlemine Hayırlı Ramazanlar diliyorum. Sizi her konuda takdir ediyorum. Affınıza sığınarak aşağıdaki sorularımı yanıtlarsanız sevinirim. Şimdiden Teşekkürler. Sağlıkla ve sevgiyle kalın...
1. Bilerek oruç bozmanın karşılığı 60+1 gün olduğu doğru mu?
2. Fotoğraf olan odada namaz kılınmazmış?
3. Kesilen tırnakların toprağa gömülmesi gerekiyormuş, doğru mu? Mehmet Sözeri
Cevap: 1) Kasten tutulmayan orucun ne kazası, ne de keffareti vardır. Ancak başlanıp da mazeretsiz olarak bozulan orucun keffareti hakkında o 61 gün ceza hükmü kitaplara girmiştir ama bu, ne âyetlerde vardır, ne de sağlam hadislerde. Sadece bir tek kişinin anlattığı bir hikâyeye dayanılarak böyle bir hüküm kitaplara konulmuştur. Kesinlikle doğru değildir. Her ne suretle olursa olsun bozulan orucun keffareti (cezası) onun yerine Ramazan dışında bir gün oruç tutmak, yani o orucu kaza etmektir.
2) Sadece fotoğrafa karşı durup namaz kılmak doğru değildir. Namaza durulan yönde yani kıble yönünde olmadıktan sonra odada fotoğraf bulunması namaza engel değildir. Sadece fotoğrafa karşı namaza durmak caiz değildir. Yoksa herkesin cebinde para var ve her para üzerinde de fotoğraf var.

Yazının Devamı