Yazarlar Tedbirde kusur edip...

Tedbirde kusur edip...

08.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tedbirde kusur edip...

Tedbirde kusur edip...

Şükrü ELEKDAĞ

RUSYA Başbakanı Viktor Çernomirdin'in Ankara'ya yapacağı resmi ziyaret sırasında imzalanması öngörülen kapsamlı doğal gaz anlaşmasının, Türkiye'yi Rusya'ya enerji alanında aşırı bağımlı hale getirmesi nedeniyle ülkemiz için çok ciddi güvenlik ve ekonomik sorunlar yaratacak nitelikte olduğunu bu sütunda birkaç kez dile getirdik.
Bu bağlamda, Türkiye'nin enerji politikasının kaynak ve ülke çeşitliliği üzerine kurulmasının ulusal çıkarlarımız açısından yaşamsal bir öncelik taşıdığını vurgulayarak, Ankara'nın doğal gaz açısından Rusya'ya bağımlılık oranını, politik baskı unsuru olarak kullanılmasını engelleyecek bir düzeyde tutması gerektiği üzerinde durduk.
Ne var ki, bu uyarıların hiçbir yararı olmadı... Ve şimdi, Başbakan Mesut Yılmaz, Rusya'nın Türk doğal gaz pazarındaki tekel konumunu 2000'li yıllarda da pekiştirecek bir anlaşmayı imzalayarak, Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda Moskova'nın her türlü nüfuz istismarına ve politik şantajına açık bir hale getirecek... Bu basiretsizliğin vebali büyük...
Bir noktanın altını çizmekte yarar var. Bölgenin en güçlü iki ülkesi olan Türkiye ile Rusya'nın, aralarında dinamik bir çizgide gelişen ekonomik ve ticari işbirliğini sürdürmek ve buna paralel olarak siyasi ilişkilerini de istikrarlı bir zemine oturtmak amacıyla karşılıklı olarak sarfedecekleri gayretlerin, hem kendi yararlarına olacağı, hem de bölgesel barış, güvenlik ve refaha katkıda bulunacağı kuşkusuzdur.
Ancak, Ankara, öngörüyle hareket etmez ve Rusya'nın eline olmadık kozlar verirse, hatasının faturasını ödemesi kaçınılmaz olur. Moskova'nın refleksleri bu yönde işler...

Türkiye halen gaz ithalatının % 85'ini Rusya'dan karşılıyor. Geri kalan kısmı da Cezayir'den sıvı gaz olarak ithal ediliyor. Türkiye uzun süredir tek bir kaynağa aşırı bağımlı kalmamak için yoğun çalışmalar yürüttü ve bu doğrultuda da hayli mesafe aldı.
Alternatif kaynaklar arasında cazip olanlardan biri, Türkmenistan gazıydı. Geçen mayıs ayında Türkmenistan, İran ve Türkiye bu gazın 3.000 km'lik bir boru hattıyla Türkiye'ye getirilmesi üzerinde anlaştılar. Yılda 28 - 30 milyar m3 gazın Türkiye'ye sevkedilmesini öngören bu projenin maliyeti 1.5 - 2 milyar dolar olarak tahmin ediliyordu.
Doğal gazını Rus boru hatları yoluyla sevketmek zorunda kalan Türkmenistan'ı bu yeni proje sevindirdi. Zira, Rusya, kendi gazını Avrupalı ülkelere döviz karşılığı satarken Türkmen gazını dövizi ve ödeme gücü olmayan Ukrayna ve Belarus gibi ülkelere pazarlıyordu.
Aşkabat'ın sevinci uzun sürmedi. Zira, ABD Kongresi'nin, İran petrol ve doğal gaz kaynaklarının geliştirilmesine yatırım yapan firmalara yaptırımları öngören kararı, projeyi dondurdu. Ancak, bilahare, Washington'un, İran gazını taşımaması kaydıyla bu projeye yeşil ışık yakması Türkmenistan'da yeniden umut rüzgarları estirdi.
İşte bu anda, Türk pazarındaki tekel konumunu yitireceğini gören dev Rus firması Gasprom, Türkmen gazının önünü kesmek için birden atağa kalkarak Ankara'ya sunduğu Mavi Akım (Blue Stream) projesiyle yöneticilerimizin zihinlerini çelmeyi başardı... Proje, Karadeniz'in altından geçecek bir boru hattıyla 16 milyar m3 doğal gaz sevkini öngörüyor.
Türkiye, Ukrayna - Romanya - Bulgaristan üzerinden gelen boru hattıyla halen Rusya'dan 6 milyar m3 gaz alıyor. Önümüzdeki yıllarda bu hattan Türkiye'ye sevkiyat 14 milyar m3'ü bulacak. Karadeniz hattından gelecek gazla birlikte Rusya'nın 2010 yılında Türkiye'ye gaz sevkiyatı 30 milyar m3'e çıkacak. Resmi rakamlara göre, 2010 yılında Türkiye'nin doğal gaz arz ve talep dengesinin 48 milyar m3 civarında olacağı dikkate alınırsa, Rus gazının Türk pazarında % 62'lik bir payla tekel konumunu muhafaza edeceği anlaşılır.

1.200 km uzunluğundaki Mavi Akım projesi şu üç bölümden oluşuyor: (1) İzobinoye kompresör istasyonundan sahilde Jubga'ya kadar uzanan hat 373 km. (2) Jubga'dan Samsun'a kadar denizin 2 km altına döşenecet hat 398 km. (3) Samsun - Ankara 400 km.
Gasprom'a göre, 1998'de başlanacak ve 2002 yılında bitirilecek olan bu projenin maliyetinin 2.5 - 3 milyar dolar olması bekleniyor. Botaş, projenin mali açıdan uygun koşullar içerdiğini ve Türkiye'nin yararına olduğunu savunuyor.
Oysa, Moskova'nın bu proje için ne gazı, ne teknolojisi, ne de parası var... Gasprom'un halen elinde Türkiye'ye tahsis edeceği gaz yok. Bunu, Batı Sibirya'daki Zapoyamove kaynaklarını geliştirerek üretmesi, sonra da yeni inşa edilecek boru hattıyla İzobinoye'ye taşıması gerekli. Hattın denizin 2 km altından geçirilmesinin boru üzerinde yaratacağı çok yüksek basınç nedeniyle yeni teknoloji üretilmesi gerekiyor. Gasprom, bu konuda kendine güvenemiyor. Denizaltı hattını İtalyan Saipem ve Hollanda Allseas firmalarına yaptırmayı öngörüyor. Bu alanda ön fizibilite dahi yapılmış değil. Finansman da büyük bir sorun. Zira iş, 2.5 - 3 milyar dolarla bitmiyor. Zapoyamove kaynaklarının işletmeye açılması ve üretilecek gazın Karadeniz kıyılarına taşınması için de ilave mali kaynaklara ihtiyaç var.
Görüleceği gibi, Türkiye açısından, aşırı bağımlılığın çıkaracağı sorunlar bir yana, bir de kolay kolay gerçekleştirilemeyeceği anlaşılan bu projeye angaje olunarak, zaman ve enerji kaybı söz konusu... Kanımızca, en isabetli yol, Mavi Akım'ın terkedilerek Türkiye'nin kaynaklarını çeşitlendirmek hususunda başlatmış olduğu çalışmalara devam etmesi. Evet, tedbirde kusur edip kadere bühtan eylemeyelim...


Yazara Email S.Elekdag@milliyet.com.tr