Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD ile Fırat’ın doğusuna dönük güvenli bölge görüşmeleri, Rusya ile yaşanan İdlib gerilimi arasında günlerdir yanan ormanları ve yangın söndürme tartışmalarına odaklandık. Özellikle de yangına müdahalede uçaklar ve helikopter tercihleri konusuna. Yani yaklaşık 35 yıldır süregelen bildik orman yangını polemiğine... Dolayısıyla da birazcık arşivlerde gezinmekte yarar var. Örneğin 19 yıl önce yine bu tartışma alevlendiğinde “Bir uçak öyküsü” başlıklı yazımızda (24 Haziran 2000) şöyle demiştik:

Türkiye 15 yıldır yangın uçağını tartışıyor. Alsak mı, yapsak mı? Yoksa kiralasak mı?.. Öte yanda da ormanlar cayır cayır yanıyor. Son 10 yılda yitirdiğimiz ormanlık alan 129 bin 058 hektar... Yangın Koruma Daire Başkanlığı, bunun İstanbul’un Anadolu yakasıyla eş değer olduğunu söylüyor. Yani Boğaz ile İzmit arası kadar yer yanmış. Maddi zarar ise katrilyonlarla ifade ediliyor. Sadece 1996 yılında Marmaris’te yitirilen ağaç sayısı 100 bin, zarar 7.2 katrilyon. Bu ağaç bedeli. Ya temiz havanın, suyun, yanarak ölen kaplumbağanın, sincabın değeri?..

Haberin Devamı

Tablo açık... Türkiye yangın riski yüksek bir ülke. Eldeki diğer veriler de böyle diyor. Örneğin, yine son on yılda çıkan yangın sayısı 19 bin 893. Yıl başına düşen ortalama 1990 yangın. Kaybedilen alan 12 bin 906 hektar... Yapılacak iş belli. Önlem alacaksın, sürekli tetikte olacaksın. Biz ne yapıyoruz? Yangın başlıyor, önlem akla geliyor. Orman Bakanı Nami Çağan diyor ki helikopter uçaktan daha kullanışlı... Diyelim ki doğru. O halde 1996’da uçak alımı konusunda neden karar alındı? ‘Tamam kiralayacağız’ deyip uçak Ankara - Esenboğa’da niye günlerce bekletildi? Herhangi bir tezgâh varsa bilelim... Sonra bu helikopterler nerede? Ya sezona yetişmez ya da havalanamaz...

35 yıllık orman yangını polemiği

Gelelim yılan hikâyesine; ama öncelikle Kanada yapımı uçağın dün Ankara’dan ayrıldığını belirtelim ve devam edelim...

Türkiye’nin anılan uçakla tanışması 1985. Ankara - Kurtboğazı Barajı’nda gösteri yapan uçak, dönemin Orman Bakanlığı yetkilileri tarafından çok beğeniliyor ama ‘İşi yerden de bitiririz’ mantığıyla vazgeçiliyor. Yapımcı firmanın model değişikliği araya girince ikinci tanışma (CL - 415) Ekim 1995’e uzuyor. İzmir Gümüldür - Tahtalı Barajı’ndaki gösteri de bizimkileri etkiliyor. 1996 sezonu için 3 tane kiralanmasına karar veriliyor. Uçaklar gerçekten geliyor. Ama ne zaman? Marmaris’teki büyük yangından (7 bin hektar yandı), 26 Temmuz’dan sonra!..

Haberin Devamı

Kaldığı üç ay içinde 500’ün üzerinde yangına müdahale eden uçağın bu kez alınması gündeme geliyor. Hem de Cumhurbaşkanlığı tavsiye kararıyla. Ardından Milli Güvenlik Kurulu, Orman Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı, Yüksek Planlama Kurulu kararlarıyla 55. hükümet döneminde alınması kesinleşiyor. Bürokratik işlemler sürerken 1997’de kiralık uçaklar görev yapıyor. 1998’de ise anlaşma sağlanamıyor. Sonunda da ‘Kendi uçağını kendin yap’ sloganıyla alımdan vazgeçiliyor. 23 Şubat 2000’de de yeniden öneri götürülüyor. Sonuç; malumunuz...

Bizim için, vatandaş için hangisi olursa olsun fark etmez... Yeter ki ciğerimiz yanmasın. Bodrum’daki son faciada gördük, insanlar gözyaşları ve çaresizlik içindeydiler.

Haberin Devamı

Orman Bakanlığı yetkilileri diyor ki Türkiye’nin toplam ormanlık alanı 20 milyon hektar. Bir parametreye göre de yangın bölgeleri ağaçlandırılmasa bile tüm ormanlarımızın yanarak yok olması 1200 - 1300 yılı buluyor. Bu rakam Fransa’da 500, İtalya’da 100, Portekiz’de 40 yılmış!.. Sevinelim mi, gülelim mi?..

Uçağı pazarlayan firma ise ‘İşe yaramıyorsa neden İspanya (30 tane), Fransa (13), İtalya (27), Yunanistan (32), Kanada (60), Hırvatistan (4), Yugoslavya (5), Venezuela (12), Tayland (12), ABD (12) kullanıyor?’ diye soruyor.

Dedik ya; uçak ya da helikopter fark etmez. Yeter ki yangını söndürün...

***

Şimdi de dönelim günümüze ve 19 yıl yıl önceki bu yazdıklarımızı isim, mekân ya da kurum değişiklikleriyle bugüne uyarlayalım... 35 yıldır değişen bir şey var mı? Ormanlar yanıyor ve biz hâlâ uçak mı yoksa helikopter mi noktasındayız. Dolayısıyla da feryat aynı feryat... Uçak ya da helikopter veya ikisi birden fark etmez. Yeter ki karar verin ve artık ciğerlerimiz yanmasın...