Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Afyon’da 2012’de 25 askerin öldüğü cephanelik patlamasıyla ilgili askeri savcı “kaza” görüşünde ve bu gerekçeyle açılan davada biri albay üç subay yargılanıyor, 22 Temmuz’da da Eskişehir’de duruşması var. Bu konudaki bir başka süreç ise çocukları ölen ailelerin avukatı Altan Ulutaş’ın “sabotaj” iddiası üzerine harekete geçen sivil savcının başlattığı Afyon’daki soruşturma. Açıkçası 22 ay sonra geldiğimiz noktada olayın kaza ya da sabotaj olduğu konusunda kafalar hala net değil. Bunda da en büyük etken bazı şehitlerin doku parçaları ve toprak numunelerinde el bombasında bulunması mümkün olmayan plastik patlayıcı kalıntılarına ulaşılması. Yine bir başka gerekçe; avukatların ısrarla yaptığı “olay yeri bağımsız bilirkişilerce incelensin” isteminin mahkemece reddedilmesi ve ailelerin isteğiyle belgeler, görüntüler üzerinden değerlendirme yapan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün mütalaasındaki delillerin toplanmasına yönelik tespitler:
* Olay yerine giren ekipler, özel kıyafetli değil. Görüntülerde standart, gündelik görevlisi kıyafetleri içindeki pek çok personelin olay bölgesinde çalışma yürüttüğü izlenmektedir.
* Farklı kişilere ait çok sayıda dokunun aynı torbaya konularak laboratuvar analizine yollandığı anlaşılmaktadır.
* Patlama sonrası toprak analizi yapılmamış, yapılan analiz ise olaydan 16 ay sonra alınan toprak örneklerinde gerçekleştirilmiştir.
* Patlamadan arta kalan mühimmatın imha edilmesi, patlayıcı analizinde yoruma gitmeyi güçleştirmiştir.

‘Artık çok geç’
Bu raporla başından beri savundukları “sabotaj” olasılığının kuvvetlendiğini belirten Av.İlhan Ulutaş’ın görüşleri de şöyle:
“Şimdiye kadar olay mahalline bilirkişi gitmedi. Bunu ısrarla mahkemeden talep ettik,’dosya tekamül ettikten sonra’ denildi. ‘oraya bomba uzmanı götürmeden, bağımsız bir bilirkişi heyeti gitmeden deliller nasıl toplanacak’ dedik ama kabul ettiremedik. Son çare Adli Tıp Enstitüsü’ne başvurup rapor aldık. O raporda diyor ki; ‘Bu saatten sonra orasını incelesen de sonuç vermez. ‘Zaten birlik de lavedildi ve bölge TOKİ’ye devredildi.
Bir başka skandal da bombaların nasıl patladığını çözmek için uygulanan yöntem. Patlayan bombaların muadillerini Ankara-Elmadağ’a getirdiler. Jandarma, polis ve bir profesörün huzurunda üzerine defalarca sandık düşürdüler. Beşinci de patlayınca da ‘hah böyle olmuş’ dediler. Bu mümkün değil ayrıca plastik patlayıcı kalıntılarına, tanık ifadelerine ne diyeceğiz?”
Şimdi gözler kaza diyen askeri mahkeme ve sabotaj soruşturması yapan sivil savcıda. Çünkü raporları inceledikten sonra verecekleri karara göre belki de davanın seyri değişecek, suç ya da suçlu kapsamı genişleyecek...

Haberin Devamı

Sapanca’da göl de orman da eriyor

Haberin Devamı

Göl, orman ve dereleriyle Sapanca cennet gibi bir yer. Ama bu özelliklerini yitirmek üzere. Niye mi? Yapılaşma yasak dedik sözde kaldı, ova - yayla beton oldu. Yetmedi Yüksek Hızlı Tren rayları için taş lazım gerekçesiyle orman tıraşlandı ya da Sapanca Gölü’nü besleyen dereler üzerine taş ocakları izni verildi. Dahası “En güzel su bizim su” kampanyalarıyla açılan 30’a yakın su tesisi nedeniyle dereler kurudu. Bu arada da dünyanın sayılı içilebilir su kaynaklarından biri diye böbürlendiğimiz o gölün suyunu beş koldan çekerek neredeyse dibini bulduk. Üstelik de tüm bunları devlet, belediye, özel sektör, vatandaş paslaşmasıyla yani el birliğiyle başardık! Şimdi sıra yeşilde. Ve bunun için de Araplar devrede. Yanlış anlaşılmasın derdimiz turistle değil, ormanlık alanın para uğruna parsellenip onlara pazarlanmasıyla... Çünkü gölü gören yamaçlarda öyle bir katliam varki, görünce içim yandı. İnanmayan olursa Sapanca’ya gittiğinde başını kaldırıp tepelere baksın ve güzelim ormandaki yağmaya gözleriyle tanık olsun...