Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’un trafiğine çözüm olarak gösterilen “metro”nun ilk adımı Osmanlı döneminde atılmıştı. Turist olarak İstanbul’da bulunan Fransız mühendis Henri Gavand, Galata ile Beyoğlu arasında günde 40 bin kişinin gidip-geldiğini görünce tünel projesini geliştirmiş ve o proje 17 Ocak 1875’de hizmete girdiğinde “Dünyanın 2. metrosu” olarak tarihe geçmişti. Türkiye’nin ulaşım tarihine ilişkin araştırmalarıyla tanınan ve arşiv belgelerine dayanarak Tünel’in kitabını da yazan Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin, 139 yıl önce atılan bu adımla ilgili şöyle diyor:
“İnsanlar binmekten korktu, hayvan taşındı, şeyhülislam fetva verdi, gibi bir şey yok, hepsi uydurma. O dönemin insanları teknolojiye çok açık, korkma filan yok, hemen ertesi gün biniyorlar. 18 Ocak’tan itibaren 14 günde taşınan yolcu sayısı 75 bin. Bu o zaman nüfusu 800 bin bile olmayan İstanbul için çok iyi bir rakam.”

Padişahın kararı
Bu veriler gösteriyor ki, dünya kentlerinde toplu taşıma-raylı sistem adına yatırımlar sürerken, aynı irade ve istek İstanbul için de geçerli. Prof. Engin, o günkü irade ve istek konusunda ilginç bir örnek daha veriyor:
“İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demir yolu hattı(Rumeli) yapılırken önce Yedikule- Küçükçekmece arasındaki banliyö hattı devreye giriyor. Bir süre sonra ise Yedikule’de inen halkın ‘şehir merkezine uzak’ şikayetleriyle hattın Sirkeci’ye uzatılması gündeme geliyor. Bu da hattın Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçmesi demek. Sadrazam ve demiryolu şirketi yapımda kararlı ancak ‘Sarayburnu buhar dumanıyla boğulacak’, ‘Yabancı bir şirketi bu kadar içimize sokmayalım’ diyenler ile Yedikule-Eminönü arasında taşıma yapan İstanbul Atlı Tramvayları karşı çıkınca tartışma başlıyor. Sadrazamın ‘Mal sahibi karar versin’ önerisi üzerine Sultan Abdülaziz’in ‘Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım’ sözüyle sorun çözülüyor.”

Demir ağlar örülüyor
Raylı sistemle ilgili aynı kararlılık Cumhuriyet’in ilk yıllarında da var. Yurdun dört bir yanını saran demiryolu ağları ve İstanbul’u imar etmek amacıyla 1936’da davet edilen Fransız şehir plancısı Prost’un Taksim-Beyazıt arasındaki metro hattı projesi de bunun açık kanıtı. Tabi bu konudaki bir başka gerçek de 1950’li yıllarla başlayan zihniyet değişikliği... Prof. Engin devam ediyor:
“1947’deki Marshal yardımıyla Türkiye’ye demiryolu değil karayoluna ağırlık verin dayatması yapıldı. Bu zihniyet değişikliğiyle birlikte de demiryolu yapımı bıçak gibi kesildi. Böyle olmasaydı, öneriler doğrultusunda İstanbul’a metro yapılsaydı, bir çok yere demiryoluyla ulaşılsaydı trafik çilesi ve bu kadar çok otobüs, kamyon kazası olur muydu.”
İşte tam 91 yıl önce bugün (6 Ekim 1923) düşman işgalinden kurtarılan İstanbul’un ve her bayramda kan gölüne dönen karayollarının trafik teröründen kurtulamamasının nedeni!..
Ve tam 88 yıl önce yine bugün (6 Ekim 1926) Kayseri’de kurulup üretime başlayan ama yine yardım adı altındaki Marshal dayatmasıyla kapatılan Türkiye’nin ilk Uçak Fabrikası gerçeği...

Haberin Devamı

Metro mu havaray mı?

Haberin Devamı

Yüksek Mimar Kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, nostaljik tramvay, hafif metro ve benzerlerinin yolları daraltıp sıkıştırdığı görüşünde. Ve Metro’nun da geç kalmış, Istanbul için yapımı pahalı ve yavaş bir sistem olduğunu savunarak,şöyle diyor:
“Bitene kadar Istanbullu da bitecek. Metroyu yapımı hızlı ve ekonomik başka bir sistemle desteklemek kaçınılmaz. ‘Monoray’, diğer bir deyişle ‘Havaray’ bu iş için biçilmiş kaftan. Direkler üzerinde tek rayda giden bu sistem birçok ülkede başarıyla kullanılıyor. Metrodan da çok daha hızlı ve ucuz yapılabiliyor.”

Haberin Devamı

Kırmızı hat

* Bayram trafiğinde önceki yıllarda Ege yönünde neredeyse sadece Ankara ve İstanbul plakalı araçlara rastlanırdı. Ancak bu kez Yalova İzmir arasında Antalya, Eskişehir, Kayseri hatta Adana plakalı araçlar dahi göze çarpıyordu. İç turizmde artık hareket çok fazla anlaşılan. Diğer gözlemim de seyahat eden bazı araçlarda çocukların durumu. Ayakta olanlar var, bagajda oturtulanlar var. Çocukların yaşlarına göre arka koltukta kemerleri takılı olarak oturması gerekmiyor mu? - Salih Meriçli