Defalarca yazdık. Belediyelerin görevi vatandaşa
hizmet. Ama ne yazık ki; bir çoğu bunu
eziyet anlıyor. Alın size bir örnek:
Bakırköy Belediyesi ana binasında
tadilat yapıyor. Vatandaşın iddiasına göre ise
yıkım. Tadilat ya da yıkım, çevrede önlem alması gerekmez mi? Üstelik bina Bakırköy Meydanı'nın göbeğinde...
Yoldan geçen vatandaşın kafasına taş yağdığını söyleyen okurumuz
Turhan Keskin, şöyle yakınıyor:
"Uyardık özür dileyip, hatalarını telafi edecekleri yerde 'Git, istediğin yere şikayet et' diye terslediler. Savcılığa gittim, bekçi 'Bu suç değil, Kaymakama git' dedi. Ama oradan da sonuç alamadım. Saygıyı bıraktım, hayatımızı tehlikeye atıyorlar."
'Bizi Affedin Çocuklar'
Bugün çocuk bayramı... Çocuklar yine
makam koltuklarına oturup nasıl bir dünya istediklerini haykıracaklar. Büyükler de alkışlayıp, tebessüm edecek. Ya sonra?.. Aynı tas, aynı hamam... İşte Çocuk Vakfı Başkanı
Mustafa Ruhi Şirin'in çocuklara açık mektubu:
"
Size verdiğimiz sözleri tutamadık. Dünyanın çocuk yüzlü haritasını çocuk acıları ile çizdik. Savaşlarda askerlerden daha çok siz öldünüz. Dünya nimetlerinden eşit olarak yararlanmanızı sağlayamadık. Silahlanma yarışı ile yaşama ve gelişme haklarınızı ihlal ettik. Mağdur, kimsesiz ve yoksulluğa mahkum olduğunuzda sizi koruyamadık. Kalem tutması gereken ellerinizle ağır işlerde çalıştırılarak çocukluğunuzu tüketmenize ses çıkarmadık.
Hep sizin adınıza karar verdik. Hakkınızda az iş yaptık fakat çok nutuklar yazdık ve söyledik. Söyleyeceğiniz şarkıları biz belirledik. Okul çocuk merkezli değil, devlet merkezli ideolojinin laboratuvarı görevini yerine getirdi. Yarış atları olmanızı biz istedik, siz ezbercilik oyunu oynadınız. Seçeceğiniz meslekleri bile biz kararlaştırdık.
Size anadilinizi öğretmeden ya matematik ya da yabancı bir dil öğrettik. H2 O formülünü öğrettik ama gerçek hayat bilgisi olan haklarınızı öğretemedik. Önce
bahçenizi ve
oyun yerinizi yok ederek sizi yasak mekanlarda yaşamaya zorladık.
Gün oldu deniz kaplumbağalarına gösterdiğimiz ilgiyi sizlerden esirgedik. Gün oldu sizler için konserler verdik, çılgınlar gibi eğlendik. Gün oldu adınıza defileler düzenleyerek günah çıkardık. Gün oldu sokaklarda araba egzozlarında ısıttığınız ellerinize
para sıkıştırarak
vicdanımızı rahatlattık. Gün oldu kendi özrümüzün sizinkinden daha büyük olduğunu farkettiğimizde bir köşeye çekilerek ağladık. Yine günün birinde aklımıza iyi bir fikir geldi:
Çocuk Anayasası'nı hazırladık. Sözleşmeli çocuk çağı başladı ama bu sanal bir teori olmaktan kurtulamadı. Haklarınızı moda gibi savunarak kendimizi çocuk hakları şampiyonu ilan ettik. Bunu yaparken şu gerçeği unuttuk: Çocuk yüzyılında her beş çocuktan ancak biri mutlu yaşayabildi. Diğer çocuklar hep borçlu doğdu. Risk altında büyüyen çocukların hem haklarını çaldık, hem de onlar için vaadlerde bulunarak iki yüzlü davrandık.
Yeni binyılda çocuklar için ortak iyiye ulaşabilecek miyiz? İnsanlık çocuk yüzlü devrimleri gerçekleştirebilecek mi? İnsanoğlu arada iyi şeyler de yapar. Çocukta ve çocuk gerçeğinde buluşarak dünyanın çocuklara ait olduğunu bir defa olsun biricik görevimiz haline getirebiliriz. Çocukluk bilgeliğin kozasını da örer. Büyüklük sizde kalsın ve
bizi affedin çocuklar."
Evet ne diyorduk; Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan!...
Taraftar da sayılsın
Türkiye liglerinde en çok taraftarı olan kulüp hangisi? Bana göre;
Galatasaray... Fenerbahçe ve Beşiktaşlılar ise aksini iddia ediyor.
İşte fırsat... Önümüzde genel nüfus sayımı var. 22 Ekim 2000'de tüm Türkiye yine eve mahkum olacak. Gelin herkese hangi takımı tuttuğu da sorulsun. Özellikle de çocuklara... Görelim bakalım, gerçek neymiş...
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr