Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

17 Ağustos 1999’da yaşadığımız acının 18. yılında en çok tartışılan ve merak edilenlerin başında “İstanbul’daki olası depremi önceden belirlemek mümkün mü?” var. Gerçi olası depremin zamanı 1999’dan itibaren 30 yıl içinde (artı eksi 10-15 yıl) gibi periyot olarak belli ve felaket senaryosu açısından kum saati doluyor ama yine de net tarih belirleme tartışması sürüyor. Bu noktada da “Hayır”cılar kadar, bilimsel çalışmaları örnek gösteren “Evet”çiler de iddialı. Bu konudaki bir başka fluluk da buna dönük olarak yürütülen iki çalışmanın, “Erken Uyarı Sistemi ile Deprem Öncü İşaretleri İzleme Ağı”nın birbiriyle karıştırılması... Şöyle ki; biri beş on saniye öncesinden uyarıp, doğal gazı kesmek, trenleri otomatik olarak durdurmak gibi amaçlara yönelik ve dünyada örnekleri fazlasıyla var olan bir sistem, diğeri ise özellikle büyük depremler öncesi doğadaki ve parametrelerdeki değişiklikleri izleyerek, bölge olarak depremin yeri ve büyüklüğünü saatler, günler hatta haftalar öncesinden saptamayı hedefleyen bir yöntem. Dolayısıyla da asıl tartışma daha çok ikincisi üzerine... Bu bağlamda “Evet”çilerin en hararetli savunucularından, yani “Depremi önceden bilmek mümkün” diyenlerden biri de İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu. Hem de uzunca bir süredir. Örneğin üç yıl önce bu yöndeki sorumuza(28.08.2014 tarihli yazımız) yanıtı şu olmuştu:

Haberin Devamı

“Buna yönelik projenin birinci aşamasında ağırlıklı olarak Marmara Bölgesi’nde her türlü sismik hareketliliği izleyen istasyonlar kuruldu. Şimdi ikinci aşamada ek parametrelerle ölçümler daha hassas hale geliyor. Öncesinde bile 5 ve 5’ten büyük depremlerde tahmin yüzdesi 80’lerdeydi. Tahmin diyorum çünkü, kesinleşmesi demek depremi net bilmektir ve o aşamaya doğru gidiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim, bugünkü cihazlar ve duyarlılıkta olsaydık, en azından bir iki hafta öncesinden 17 Ağustos depreminden haberimiz olacaktı. Şimdi de hedefimiz bu, çünkü aynı fay ve elimizde veriler var, hareketliliği önceden tespit edeceğiz.”

Haberin Devamı

Peki ya bugün? Dün Gündoğdu’yu bir kez daha aradım ve “Önceden depremi net olarak bilme aşamasına gelindi mi? Gerçekten iki üç hafta öncesinden uyarabilecek misiniz? diye sordum. Yanıtı şuydu:

“Evet, bütün bu yatırımların yapılış nedeni bu. İşaretleri görürsek ulaşacağız hedefe çünkü 17 Ağustos 1999’dan önce elektromanyetik parametrelerin değişmesi, deprem sayılarının artışı gibi işaretler oldu. Bunların tekrar olacağını düşünüyoruz. Tabii büyük, yani yıkıcı 7 civarındaki depremleri kastediyoruz. Şu ana kadar bazı işaretler var ama onlar çok önemli değil. Bütün parametrelerde bir şey gözükmüyor ama mesela Marmara’daki fayın civarında mikrodeprem aktivitesi son 2-3 yıldır arttı. Ancak diğer parametrelerde de benzer şeyler göreceğiz ki bu yönde bir karar verelim.”

Kaç parametre var böyle bir karar için?

“Isı, basınç, elektromanyetik alan değişimi ya da GPS kayıtları gibi 5-6 tane parametre var. Her bir istasyonda bunların ölçümü sürekli yapılıyor. Sistem aktif, hepsini ölçüyoruz. Şu anda büyük bir depremin olacağını veren bir işaret söz konusu değil. Mikro depremlerin son 2-3 yılda artması sıkışmayı, yani büyük bir depremin geleceğini gösteriyor ama çok kısa sürede kırılmanın olacağını ifade eden işaretler değil. Kırılmaya yakın bunları göreceğiz.”

Haberin Devamı

Nasıl duyurulacak?

Tabii bunlar sistemin karar verme aşaması, bunun bir de sonrası var. Yani böyle bir durumda ne yapılacak, nasıl önlem alınacak gibi. Gündoğdu devam ediyor:

“Öyle bir an geldiğinde onu değerlendirecek komisyonumuz var. Herhangi bir kritik durumda da genişletilebiliyor. Onlar değerlendirecek ve kararı AFAD’a bildirecek. Yani yürütmeyi AFAD yapacak. Normalde bölgenin boşaltılması gerekiyor ama onun kararını verilerin değişime ikna olursa devlet verecek.”

Varsayalım ikna oldu, nasıl duyurulacak? Koca İstanbul boşaltılabilir mi?

“Bunu devletin kurumları yapacak. Onu artık AFAD düşünecek sonuçta yani...”

Özetle; İstanbul’daki olası depremin tarihinin önceden bilinip bilinmeyeceği gibi “Evet’çilerin savunduğu sistemle böyle bir saptama ya da öngörü olması durumunda neler yaşanabileceği de tartışmalı. Hele de değil deprem sağanak yağış ya da kar duyurusunda dahi İstanbul’daki görüntüler ve panik gerçeği ortadayken. Ve de deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasına yönelik vatandaşlara verilmesi gereken eğitim konusunda da sınıfta kaldığımız bilinirken...