Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa deşikliğiyle hemen hayata geçirilecek üç düzenleme arasında yer alan askeri mahkemelerin kapatılması sadece yargıdaki çift başlılık ile farklı içtihatlar tartışmasını değil, darbeci FETÖ’cülerin olası bir “yargılamada usul hatası” başvurusu veya savunmasının önünü de kesti. Çünkü değişikliğin kabul edilmemesi durumunda FETÖ’cülerin “askeri mahkemede yargılanma talebi”ne olanak verecek yasal bir zemin (26.01.2017 tarihli yazımız) söz konusuydu. Bu da yargılamanın ve çıkacak kararın uluslararası düzeyde tartışılmasına yol
açabilirdi. Şöyle ki;
14 Temmuz 2016, yani darbe girişiminden bir gün önce Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 12. maddesinde şöyle deniliyor:
“Genel kolluk kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetini aşan durumlarda terörle mücadele için gerekli olması veya terör eylemlerinin kamu düzenini bozması halinde İçişleri Bakanlığı’nın teklifi üzerine
TSK görevlendirilebilir.
Görevlendirilen TSK birlikleri ve personeli, kendi komutanının sorumluluğu altında, onun emir ve talimatlarına göre TSK İç Hizmet Kanunu’nda belirtilen yetkilerle kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkileri kullanarak verilen görevleri yerine getirir.”
Aynı maddedeki bu görevler sırasında oluşabilecek suçlarla ilgili fıkranın detayı da şöyle:
“Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin bu fıkra kapsamındaki faaliyetleri askerlik hizmet ve görevlerinden, bu faaliyet sebebiyle işlendiği iddia edilen suçlar ise askeri suç sayılır. Türk Silahlı Kuvvetleri personeli dışındaki memur ve diğer kamu görevlilerinin bu fıkra kapsamındaki görev ve faaliyetleri sebebiyle işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili olarak Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”
Yani bu gibi durumlarda TSK personelinin yargılama yeri askeri, diğer kamu görevlilerinin ise sivil mahkemelerdir. Dolayısıyla da şu an peş peşe davaları açılan ve sivil mahkemelerde yargılamaları süren darbeci askerler ileride dava AİHM’ye taşındığında bu yasayı gerekçe göstererek, “Yargılamada usul hatası yapıldı” diyebilirlerdi. Ki bu yönde işaretler de vardı. Örneğin sanıkların çoğunun ifadelerinde suçlamaları inkâr ederek aldıkları emirleri uyguladığını iddia etmesi gibi...
Sıkıntı yaratırdı
Dün bu olasılıkları konuştuğum askeri kaynak, “Bunlar FETÖ’nün nasıl sinsi ve hain
bir örgüt olduğunu ortaya koyuyor” diye söze başlayarak şunları anlattı:
“O yasa OHAL kapsamında Kanun Hükmündeki Kararname’yle askıdaydı. Eğer anayasa değişikliği geçmeseydi ve askeri mahkemeler kalsaydı OHAL kalktıktan sonra ‘Bu davaların görev alanı askeri mahkemeler’ diye itirazlar olacaktı. Dikkat ederseniz, FETÖ’cülerin hepsi savunmalarını ‘Biz emir aldık’ üzerine kurdu. Sadece bir iki tane asker çıktı, ‘evet biz emir verdik, sorumluluğu da aldık’ dediler. Veren belli alan belli. Hatta bu konuda çekilmiş
emir mesajları da var.
Yasa açık, verilecek kararlar hakkında usulden bozma ve tekrar başa dönme söz konusu olabilirdi. Bu da ciddi sıkıntı yaratacaktı. Dolayısıyla da FETÖ ile yapılan mücadele sakatlanacaktı. Hukuken bir de onlar haklıymış gibi bir algı oluşacaktı uluslararası toplumda..”
Özetle, FETÖ’nün askeri yargıdaki etkinliği de (o mahkemelerdeki çok sayıda hâkim, savcının FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı ve yürütülen soruşturma kapsamında ordudan ihraç edildi) dikkate alındığında zaten “Evet’çiler ve “Hayır”cıların da hemfikir olduğu askeri mahkemelerin kaldırılması darbe girişimi yargılamaları açısından sıkıntı yaratabilecek ciddi bir tehdidi ortadan kaldırmış oldu. Peki, aynı durum bundan böyle askeri personelle ilgili mahkeme kararlarında itiraz ya da tartışma yaşanmaz anlamına da gelir mi? Bu soruya “Hayır” yanıtı veren askeri kaynağın gerekçeleri
ise şuydu:
“Aile, ticaret, iş mahkemeleri gibi asker davalarına bakacak bir ihtisas mahkemesi gerekiyor. İçtihatlar manzumesini bilmeden bir hâkim asker davalarına nasıl bakacak? Örneğin, diyelim ki askerin biri firar etti. Sivil mahkeme neye göre değerlendirecek? Askeri Ceza Kanunu’na göre mi yoksa geçmişte var olan içtihatlara göre mi? Askerlik gibi çok derin mevzusu olan bir konuda hatalı kararlar çıkabilir. Dahası, bunlar Yargıtay’ın onamasıyla yeni bir içtihada dönüşebilir. Çünkü Yargıtay’da da böyle bir
görev alanı yok.”