İç güvenlik reform paketindeki “polise yargı kararı olmadan 24 saatlik gözaltı yetkisi” nedeniyle “polis devleti olma” ve “keyfi gözaltına kapı açma” iddialarına cevaben Başbakan ne dedi?
“İngiltere’de polis 36 saat gözaltına alabiliyor. Almanya’da 24 saat muhafaza, 48 saat adli amaçlı gözaltı var. Fransa, İtalya’da 24 saat, Avusturya’da azami 48 saat, İspanya’da ise 3 gün gözaltında tutabiliyor. Danimarka’da da 24 saat ama bu 4 güne kadar çıkabiliyor. Biz de ise bu anlamda emniyet müdürlüğümüzün bir yetkisi yok. Sadece savcı tek kişi için 24 saat, toplu suçlarda da 4 gün gözaltı yapabiliyor.”
Yani bu korkulacak bir durum değil, aksine “daha ileri demokrasi adına devrim mahiyetinde atılmış bir adım.”(!) Onun için de durmak yok yola devam...
Şimdi bu konuda bir de “Akil İnsanlar” arasında yer alan ama son toplantıya katılmayan İstanbul Barosu’nun eski başkanı Yücel Sayman’ı dinleyelim:
“Bu ülkelerde yetkiyi kötüye kullanarak gözaltı olursa polise hem şahsi tazminat hem de ceza davası açabilirsiniz. Bizde ise polise karşı ceza davası açmak için önce yetkili organdan izin çıkması gerekir, savcı açmak istese bile... Tesadüfen izin çıktığında da davalar yıllarca sürüyor ve yüzde 90’ı polisin beraatiyle sonuçlanıyor. Tazminat davası da doğrudan polise değil, devlete karşı açılabiliyor. Bu durumda polis, haber vermeden gözaltına alıp sorgulasa, ‘görevini kötüye kullandı diye‘ kimden nasıl hesap soracaksın? Bu yetki hakların ihlali anlamını taşır ve de işkencenin, kötü muamelenin başlangıcıdır.”
***
Yücel Sayman’la konuşmuşken, “Akil İnsanlar” toplantısına neden katılmadığını da sorduk. İşte cevabı:
“İstanbul dışındaydım ama olmasaydım da katılmazdım. Çünkü objektif olabilmek için yasal şartlar yok. Bakın şimdi polise gözaltına alma yetkisi veriliyor. Objektif olayım diye görüş bildirirken, gözaltına alınabilirsin. Örneğin diyelim ki sokak eylemleri var ben objektif olarak ‘sokağa çıkmayın’ diyemem, çünkü gösteri temel bir hak. Polisin, hükümetin işi de benim sokağa çıkmamı engellemek değil, bana saldırı yapılmasını önlemektir. Şiddete başvuranları alırsınız, yakalarsınız ama sokağa çıkan herkesi potansiyel suçlu olarak görüp yasaklayamazsınız. Ve o örnekleri verilen dünyanın hiçbir yerinde de gösteri hakları engellenmemiştir. Benim düşüncem buyken nasıl objektif olayım? Olamayacağım için de o anlamda akil insan olmak istemem...”
Adliyelerde yemek adaleti!
Hâkim ve savcı dışında kalan diğer yargı çalışanları da maaş zammı beklentisinde. Ancak, hükümetten bu yönde bir adım yok, dahası, bazı adliyelerde temizlik personeline ödenen yemek paralarında bile kısıntı söz konusuymuş... İşte hâkim ve savcıların üyesi olduğu adalet.org. sitesine Bingöl Adliyesi’nden bir savcının yazdıkları:
Adliyelerde ihale ile çalıştırılan temizlik işçileri asgari ücretin yanı sıra yaklaşık 200 TL civarında yemek ve yol gideri de alırlar/dı. Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın yeni bir yazısı ile bazı iller dışında kalan adliyelerdeki işçiler için yol ve yemek ücreti ödenmemesi istenmiş. Verilecekler ise İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Antalya illerindeki adliyeler.
Sayılan yerlerde çalışan işçiler öğlen yemek yiyor da başka yerdekiler yemiyor mu acaba diye sormak geliyor akla. Bir de şöyle bir durum var. Büyük adliyelerin çoğunda halihazırda daha ucuza yemek yenebilecek yemekhane var; fakat her yerde yok. Bilhassa da daha küçük adliyelerde. Bu halde işçiler dışarıda yemek yemek zorunda olacaklar. İyi de hangi maaşla...
Kırmızı hat
* Belediye otobüsü şoförlerinin disipline edilmesi şart. Direksiyonda sigara içen mi, telefonla sohbet eden mi ararsınız?.. Yolcu ile ağız dalaşına girip sonu asayiş olayına dönüşenler bile var...Kimileri minibüs şoförü gibi aracı durdurup aşağıya iniyor, hem trafiği felç ediyor hem de kavgaya girişiyor. Bir de birbirlerinin solundan geçmek için üç şeridi yan yana trafiğe kapatanlar bile oluyor...Bir gün İBB Başkanı ya da onun adına bir yetkili vatandaş gibi belediye otobüslerini izlese keşke... Ayşen Dilan
