Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kimyasal saldırıyla dünyanın odaklandığı İdlib, farklı nedenlerle hem muhalifler ile Suriye rejimi hem de Rusya ve ABD için kilit önemde... Burada olan biten her şey de Türkiye’yi yakından etkiliyor ve etkileyecek. Hem stratejik hem de güvenlik açısından. Şöyle ki Hatay’a komşu İdlib ve çevresinde 700 bini kamplarda (Halep, Hama, Humus’tan gelenler) olmak üzere bir milyonu aşkın sivil yaşıyor. Daha doğrusu, sıkışmış durumda. Ve bu insanların kaçabilecekleri Türkiye dışında başka bir yer yok. Dolayısıyla da her an yeni bir göç dalgası riski söz konusu. Dahası İdlib’e düşen her bomba da bunu tetikliyor. Bu kritik süreçte Türkiye’yi tehdit eden bir başka risk de Rusya destekli Suriye rejiminin kimyasal silah kapasitesi ve bunu dünyanın tepkisine rağmen kullanıyor olması. Çünkü bu saldırılar İdlib kadar doğrudan Türkiye, özellikle de Hatay için tehdit oluşturuyor. Nitekim oluşturdu da. Nasılını bölgeden yeni dönen Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık dün şöyle anlattı:

Haberin Devamı

“Meteorolojik hava hareketlerini incelettirdim. Han Şeyhun’dan çıkan kimyasallar Hatay’ın güneyini yalayarak Antalya tarafına doğru geçiyor. Düşük yoğunluklu bir şey, çok hava oksijen girdiği zaman etkisi azalıyor ama buralara yapılan kimyasal saldırılar aslında bizi de etkiliyor. O hava olayı mesela batıya doğru değil de kuzeye doğru esseydi. İdlib vurulduğunda doğrudan Hatay’a gelecekti.”

Gelseydi ne olurdu?

“Bizim bölgelerimizde de benzer olumsuz bir etki gösterebilirdi. Bunu şöyle düşünün sinek ilacı sıkıyorsunuz. Bir o sineğin üstüne sıktığınız kısmı ve onun etrafında aerosole havada yakalananlar var. Bir de dışarıda etkilenenler var. Aslında hepsinde bu zehir olumsuz etki gösteriyor. Kimini öldürüyor, kimini uzun vadede hastalandırıyor. Dolayısıyla, ölmedim bir şey olmadı diye kurtulmuyor insanlar. İdlib’de de kimyasal saldırıda ölen 200’e yakın insanın dışında da en az bir 500-600 insanda bundan etkilenmiş durumda. Yani vücudunda bu ağır metalleri taşıyor. Bunlar ilerleyen zamanda karaciğer, akciğer kanseri yapacak.”

Haberin Devamı

Saldırılarda klor gazının sistematik olarak çok kullanıldığını, son iki aydır da rutin olarak fosfor bombaları atıldığını belirten Kınık, “Biz İdlib’deyken de vurdular. Misket bombalarıyla atıyorlar. Bu da kimyasal ve yasaklanmış bir silah. Vurduğunda mesela 20 dönümlük bir yerin her tarafını yakıyor, içinde insanlarla” diye devam etti. Sonrasında da alınan önlemler konusunda şunları söyledi:

“Sınırın ötesinde AFAD’ın Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif, Nükleer (KBRN) silahlara karşı müdahale istasyonları her an havayı kontrol ediyor. Bunlar 95-96’dan beri vardı, sonra sayıları artırıldı. Dedektörler bize yönelik bir saldırıyı tespit ettiği anda riskin boyutuna göre hemen o bölge tahliye edilir. Bulaşma durumu varsa da hastanelerde buna dönük müdahale planlarımız hazır durumda.”

Yeni göç tehdidi

Kınık’ın İdlib’deki bu gelişmeler nedeniyle Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası olasılığına dönük öngörüleri de şöyleydi:

“Kimyasal saldırılarla, bombalarla yaşayacak alan hava bırakmazsanız insanlar doğal olarak yaşamak için bir yerlere kaçmak zorunda kalacaklar. Şu an sığındıkları yer Türkiye’nin sınırı ve biz bakıyoruz orada onlara. Fakat oralara da sirayet ederse bu saldırılar tabii büyük tehlike. Türkiye’nin en azından angajman deklarasyonu var, zaman zaman bunu delseler bile buradaki sivil bölgeye saygı duyacaklarını düşünüyoruz. Buralarda El Nusra falan da yok. ÖSO’nun elinde sivil halkın yaşadığı yerler.”

Haberin Devamı

Buna dönük işaretler mi var?

“Geçen yaptıkları kimyasal saldırı mesela bir infial oluşturmaya yönelikti. İdlib’in içinde bir bölgeye yaptılar ki onlar da kaçsın, kuzeye doğru çıksınlar diye. İdlib, Hama, Humus, Lazkiye, Tartus hattında bir tehcir politikası uygulanıyor. Bunu çok açık bir şekilde yapıyorlar. Örneğin, en son Humus’tan 30 bin kişinin tahliyesi için anlaşma yapıldı. Şimdi onlara yardım ediyoruz. 1500 kişi tahliye edilmişti, iki gün önce 2 bin kişi daha geldi, onları da Cerablus’a yerleştirdik. Ciddi bir tehcir var. Ümit ediyoruz bizim tarafımıza doğru sirayet etmez ama İdlib’in güneyinden kuzeye doğru var. Eğer Rusların klasik bildikleri Grozni harekâtı gibi bir hedef söz konusuysa, yani muhalifleri İdlib’e toplayıp sonra yok etme veya sürme gibi bir plan varsa ki düşünmek bile istemiyoruz bunu. Bu bir milyonluk yeni göç dalgası demek...”