Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yeni Zelanda’da iki camiye yönelik yapılan terör saldırısının bireysel değil organize ve planlı olduğu çok net. Dahası saldırganın internet üzerinden radikalleştiği bir durumla karşı karşıyayız. Aynen IŞİD’de olduğu gibi. Bu da Türkiye’nin ısrarla dikkat çektiği terörün din, millet, siyasi görüşte sınır tanımadığı, birbirine benzediği gerçeğini bir kez daha gösteriyor. Dolayısıyla da Yeni Zelanda’daki terör saldırısından sadece Müslümanların değil, tüm dünyanın endişe duyması gerektiği çok açık. Niyesini eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş anlatıyor:

Haberin Devamı

“Bir nefret olayıyla karşı karşıyayız. Ve bu nefret olayı hem Türk düşmanlığı hem İslamofobiyle şekillenmiş bir anlayış. Örgütsel bir durum var mıdır yok mudur bilemiyoruz ama örgütsel boyutu aşan, yani düşünce kodlaması şeklinde yetişen bir insan yapısının ortaya çıkardığı gerçekten dehşet verici bir eylem çeşidi.”

Düşünce kodlaması derken?

“Karşımıza çıkan olay bir zihinsel yapıyı düşünce yapısını kodlayan bir anlayış bir inanç yapısının ortaya çıkarabileceği yani sapkın bir inanç yapısının ortaya çıkarabileceği bir sonuç. Bu daha ziyade inanç boyutuyla gerek Müslüman olsun işte IŞİD’de, türevlerinde gördüğümüz gibi ya da Müslüman dışında Hıristiyan, Katolik bağnazlık ya da diğer inanç bağnazlıklarında gördüğümüz düşünce yapıları ancak böylesine bir sonucu ortaya koyabilir. Tehlikesi de o bakımdan çok daha fazla. Çünkü gördük kamerada intihar vakası olarak zaten ölüme giden bir yapı. Kurgulanmış bir çalışma ve bu kurgulanmış çalışma nefrete dönüşen bir anlayışla şekillendirilmiş.”

Peki bunları kim, nasıl organize eder? Ülke istihbarat servislerinin bu işte parmağı olabilir mi? Bu saldırının kesinlikle bir terör eylemi olduğunu belirten Öneş devam ediyor:

“Şahsın ciddi bir hazırlıktan geçtiğini, Katolik, Hıristiyan yapısı içerisinde bir Türk düşmanlığı ve bir İslamofobi hassasiyeti içerisinde kendi düşünce yapısının kodlandığını görüyoruz. Bu bireysel bir küçük grup yapısı mıdır yoksa bilinen bir örgütsel yapıya bağlı mıdır henüz bilemiyoruz. Şu anda istihbarat kuruluşlarıyla bağlantısı vardır, yoktur dememiz de mümkün değil ama bu tip hasta ruhlardan, yapılardan, çeşitli örgütlerin bunun içine istihbarat örgütlerini de koyabilirsiniz yararlanabileceklerini görüyoruz. Nasıl IŞİD’de, türevlerinde olduğu gibi çeşitli istihbarat örgütlerinin veya güçlerin yararlandıklarını görüyorsak, Avrupa’da da Neonazilerden, faşist yapılardan, ırkçı yapılardan istihbarat örgütlerinin yararlandığını gördük. Örnekleri var.”

Haberin Devamı

Buna bir anlamda batının IŞİD’i denilebilir mi?

“Batı’nın IŞİD’i diyemeyiz ama Hristiyan dünyasında özellikle sapkın bir düşünce olarak İslam düşmanlığı şeklinde ırkçı bir yapıyı, yani sapkınlığı görüyoruz. Buna Hristiyan dünyasının IŞID’i diyebiliriz. Karşımızda medeniyetler çatışması bakımından ciddi bir sorun var. Bu da uluslararası ve ülkelerarası işbirliğiyle mücadele edilmesini zorunlu kılıyor.”

Daha buna terör eylemi demeyenler bile var?

Maalesef. Özellikle hemen hemen birçok ülkede batı ülkeleri de tabi buna dahil oportünist yönetimler veya oportünist siyasi liderlerin yanlış mücadele veya çıkarlara dayanan mücadele şartları güvenlik risklerini artırıyor.”

Haberin Devamı

Yeni olaylar olabilir yani?

“Avrupa’da gördüğümüz neo faşist yapılar, yabancı düşmanlığı göçmenlere karşı saldırılar Ortadoğu’daki sapkın IŞİD gibi yapılar, radikal İslamcı yapılar maalesef bu olayların süreklilik kazandığını gösteriyor. Bunun hiç kimseye, topluma yaramayacağı hiçbir ülke için bir yararlı sonuç ortaya çıkarmayacağı kesin. Böylesine vakalar böylesine ortamlar özellikle bu sapkın örgütlerin gerek İslamcı olsun gerek Hıristiyan, Katolik olsun veya başka mezhepler olsun ya da ırkçı, faşist yapılar olsun bunların kavgaları demokratik sistemi zaafa uğratmak bakımından da olumsuz ortamlar yaratır...”