Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye günlerdir Özgecan için ayakta. Herkes o canilerin bir an önce en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyor ve bekliyor.. O nedenle de iktidarın başlattığı “idam” ve “hadım” cezalarını tartışmaktan çok kadına yönelik şiddet, tecavüz ve kadın cinayeti davalarında faillere uygulanan ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimini sorgulamakta yarar var. Çünkü otomatiğe bağlanan bu uygulamalar nedeniyle yargı kararları şiddeti ve cinayetleri önlemek yerine teşvik eder nitelikte sonuçlar veriyor. Bu da adalete olan güveni sarsıyor, kamu vicdanını yaralıyor... Bu durumun adaletin kanayan yarası olduğuna dikkat çeken İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal şöyle diyor:
“Aslında her ikisi de bütün hukuk sistemlerinde var olan doğru bir düzenleme ama doğru uygulandığı sürece. Örneğin bir kimsenin giyimi kuşamı davranış biçimi hiçbir zaman haksız tahrik olarak kabul edilemez. Ya da nitelikli cinsel saldırıya karşı kendini korumak meşru müdafaa olduğu için o sırada karşısındakinin yüzünü tırmalamak, zarar vermek de tahrik kabul edilemez. Bu çok net, tartışılması bile anlamsız...
Aynı durum, iyi hal indirimi için de geçerli. Yani
o konuda da nerede ve nasıl uygulanacağı ilgili maddede çok açık ve mutlaka uygulanır diye bir durum söz konusu değil. Ama bizde kravat takan ceket giyen herkese uygulanıyor. Bu da infial yaratıyor. İşte bu yüzden de hakimlerin bu maddeleri adalet duygularını zedelemeyecek şekilde uygulamaları gerekiyor.”

Haberin Devamı

1987 kışı gibi...

İstanbul’un dünkü halini görünce 1987 kışını anımsadık. O zaman da mart ayının başında bastıran kar kenti esir almış, 10 gün süreyle de kalkmamıştı. Bu nedenle de kentte odun, tüpgaz elektrik sıkıntısı yaşanmıştı. Özellikle de bugün gökdelenlerin, lüks konutların bulunduğu Kâğıthane ve Ayazağa’daki gecekondu mahallelerinde... Bizde bin bir güçlükle ulaştığımız o bölgedeki tespitlerimizi (11 Mart 1987)şöyle aktarmıştık:
Daracık sokakları, damla yeri birleştiren karla kaplı kenar mahalleleriyle İstanbul’un gecekonduları Doğu Anadolu’nun köylerini aratmıyor. Atla ya da köpekle çekilen kızak yok ama, insana da rastlamak hayli güç. Ekmek almaya koşuşturan tek tük insanlar ya da köpekler karla kaplı zemindeki değişik tek görüntüler...
Sonra da bir haftadır gecekondusunda mahsur kalan fabrika işçisi Selahattin Yılmaz’dan “yok” ları dinlemiştik:
Evden burnumuzu dışarı çıkaramıyoruz. İşe gidemediğimiz için maaş yok... Odun-kömür bitti bitecek. Tüpgaz, su bir haftadır yok. Elektrikler ara sıra uğruyor. Ekmek ancak Kâğıthane’nin merkezinde var. Tipi fırtına dindikçe ekmek almaya gidebiliyoruz. Tencereler boş, et yok...
Şimdi de 28 yıl sonraki İstanbul:
Toplu taşımayı tercih eden megakent sakinleri ana arterlere ulaşmak için saatlerce yürüdü. Metrobüs aksadı, kapanan yollarda insanlar mahsur kaldı. Emniyet şeritleri otoparka dönüştü. Bir çok kişi işine gidemedi...
Özetle, şehir gelişti ama esaret değişmedi...

Haberin Devamı

Ali ile Sıla eve dönecek mi?

Balıkesirli İlknur-Murat Demir çiftinin iptal edilen koruyucu aile statüsü ve 6 yıldır birlikte oldukları zihinsel engelli Ali ile Sıla’yı geri almak için verdiği hukuk savaşını 2013’ün martından bu yana defalarca yazdık. İmzasız bir mail ihbarıyla baba Demir hakkında yapılan suçlamalar takipsizlik ya da beraaatle sonuçlanmış, Balıkesir İdare Mahkemesi’de oybirliğiyle aldığı kararla (10 Ocak 2014) aileye iade-i itibar yapılmasına hükmetmişti. Ancak devletin itirazı üzerine Danıştay kararı bozunca (17 Ekim 2014) Ali ile Sıla’nın eve dönüş umutları ertelenmişti. O nedenle de Demir ailesinin gözü kulağı dosyayı yeniden inceleyen Balıkesir İdare Mahkemesi’ndeydi. Şimdi o karar da çıktı (29 Ocak 2015) ve mahkeme bir kez daha “aileye iade-i itibar” dedi. Bu karar üzerine de Balıkesir Valiliği’nce Demir ailesine iki gün önce elden elden teslim edilen yazıyla “Koruyucu Aile Statünüz 10 Şubat 2015 tarih ve 151 sayılı Valilik makam oluru ile iade edilmiştir” denildi... Böylece de Ali ile Sıla’nın eve dönüş yolu açıldı...