Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Balık sezonu başladı. Gözler ve sözler umut dolu. Beklenti; istavrit, hamsi güldürecek, palamut,lüfer inşallah. Güler misin, ağlar mısın...
Ülkemiz su ürünlerinin yarısından fazlasını üreten Karadeniz’den beklentimiz üç bilemedin beş balık cinsi. Ya, zargana, çaça, kefal, levrek, mırmır, barbunya, kılıç balığı? Onların adı dahi geçmiyor. Havyarı ile tanınan ve nehir ağızlarında yaşayan Mersin balığı, pisi, dere pisisini hatırlayan bile yok. Çünkü; kirlilik ve bilinçsiz avlanma sonucu elbirliğiyle Karadeniz’i kararttık.
1965 yılından bu yana ticari olarak avlanan 23 balık cinsinden ancak 5’i kaldı.150-200 metre derinlikten sonra da canlı yaşamıyor.
Peki ne olacak? Bir süre sonra hamsi, palamut da mı ‘yok’lar listesine girecek?. Karadeniz tam anlamıyla ölü denize mi dönüşecek?

AB Tuna’da özenli
Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Levent Bat’a göre; durum iç açıcı değil ama; hâlâ umut var. Tabii 150-200 metrelik bölüm için. Bunun en belirgin işareti de eskisi gibi “kirli” akmayan Tuna Nehri. Romanya ve Bulgaristan’ın üyeliğinden sonra AB’nin Karadeniz’i kendi kıyısı olarak görüp sahip çıktığını belirten Prof. Bat, endüstriyel atık salınımının azaldığını söylüyor.
Tipik bizden olmayan yaşamasın mantığı...
Karadeniz’i kurtarmaya yönelik uluslararası projelerde görev alan Prof. Bat, son olarak Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında araştırma yapmak amacıyla geçtiğimiz bayram Karadeniz’e açılan gemideydi. Canlı türlerini ve yaşam kriterlerini belirlemek amacıyla Köstence, Varna ve İğneadası açıklarından numuneler aldıklarını anlatan Bat, “Örneklemelerde daha sağlıklı türlere rasladık. Bu da çeşitliliğin arttığını gösteriyor. Hamsinin yaşamasını istiyorsak, onun yiyeceğini de korumak zorundayız” diyor.
Bilimsel gelişmeler umut verici, sıra balıkçılarda;
Sürekli olarak aynı miktarda balık avlamak mı?
Yoksa aşırı, yasadışı avlanarak kökünü kurutmak mı?..

Haberin Devamı

Seçimde mülteci oyu kaygısı

Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan mülteci sayısı bir buçuk milyona yaklaştı.Çoğunluğu da kayıt dışı ve İstanbul, İzmir gibi büyük illere dağılmış durumda.
İzmir’e gelen Suriyelilerin kurduğu dernek bile var. Başkanları Muhammed Ali Salih’in verdiği bilgiye göre, İzmir’deki Suriyeli sayısı 75 bin. CHP, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ise 100 binin üzerinde olduğunu söylüyor. Ve bu durumun İzmir için büyük bir risk yarattığına dikkat çekiyor.
“İzmir Reyhanlı benzeri bir faciaya gebedir” diyen, Çıray’ın bir başka iddiası da hükümetin önümüzdeki seçimlerde mültecilere oy kullandırma hazırlığında olduğu. Bu mümkün olabilir mi? Çıray’ın bu soruya yanıtı şöyle:
“Çoğuna kimlik verildiğini duyuyoruz. Türkiye’nin gözünden bir şey kaçıyor. Bir kanunla seçmen kütükleri YSK gibi hiç olmazsa tarafsız bir kurumun elinden alınıp İçişleri Bakanlığı’na verildi. İstedikleri kadar vatandaşlık numarası üretip, istediklerini kaydedebilirler.Seçim hilesi arayanlar buraya iyi baksınlar.”

Haberin Devamı

Anız uyarısı

Haberin Devamı

Çukurova Üniversitesi’nden, Prof.Dr. İbrahim Ortaş, buğday ve mısır hasadı sonrası toprakta kalan bitkisel artıkların yakılmasının, toprağı fakirleştirdiğini, aynı zamanda da çevreyi ve atmosferi kirlettiğini söylüyor. Çıkan gazların insan sağlığı için tehdit oluşturduğunu belirten Ortaş, “1.8 milyon kişinin yaşadığı Adana’da anız küllerini temizlemek için kullanılan binlerce ton su ve deterjan da çevreyi başka bir şekilde kirletiyor” diye uyarıyor.

Gürültü sorusu

Bilgi Edinme Yasası kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü’ne başvuran Firuzan Enson’un yanıt beklediği sorular:
n Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve çevre yolları inşaatına başlamadan önce, viyadüğün yakınından geçtiği Sarıyer-Demirciköy-Köyiçi mevkiinde gece saatlerinde mevcut ses seviyesi ölçümü yapılmış mıdır? Yapıldıysa kaç desibeldir?
n Köprü tam kapasite çalışırken, aynı yerde ses seviyesi kaç desibel olacaktır? Gürültüyü azaltacak önlemler nelerdir?