Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dokuz yaşındaki, zihinsel engelli Ali’yi ilk yazdığımda mart ayındaydık. Kız kardeşi Sıla(8) ile birlikte 6 yıldır anne-baba bildikleri İlknur - Murat Demir çiftinin yanından alınarak Balıkesir’den Bursa’daki bir yuvaya gönderilmişlerdi. Gerekçe bilgisayar tamircisi koruyucu baba hakkında dükkânındaki bir bilgisayarda bulunan müstehcen görüntüler nedeniyle açılan davaydı. Sahte mail ihbarında çocuk pornosu suçlaması da vardı ama; polis tutanağına göre boş çıkmıştı. Gözaltı ya da tutuklama da olmamıştı. O gün, “Aklanana kadar eve uğramam. Hatta başka kente giderim. Yeter ki çocukları almayın” diyen Murat Demir, şimdi hukuka aykırı delillerle kendisine komplo kurulduğu iddiasıyla hak arayışını sürdürüyor. Haklı ya da haksız olduğu yakında ortaya çıkar. Daha önce de yazdığımız gibi bu konuda söz yargının.

Nerede kaldı Ali’nin yüksek yararı..

Ya çocukların durumu? Özellikle de kimsesi olmayan Ali’nin. Çünkü; “Çocuğun yüksek yararı” denilerek 6 yıldır anne-baba dediği kişilerle görüşmesi dahi yasaklanan Ali, ayırıldığı günden bu yana Balıkesir’deki evine dönmek istiyor. Bu yüzden de Bursa’daki Sevgi Evi’nden üç kez kaçtı.
Ali, ilk denemesini 4 Haziran’da yaptı. Yuvadan arkadaşıyla birlikte çıkıp, otogara gitti. Parası olmadığı için otobüse binemedi. İki çocuk iki gün sonra Bursa’ya 140 kilometre uzaklıkta Balıkesir yönündeki bir köyde bulundu.
Ali 10 Haziran’daki ikinci denemesinde tek başınaydı. Çıplak ayakla kaçtı, gece yarısı Bursa Kültürpark’ta bir vatandaş tarafından görüldü ve polise bildirildi. Her iki olayda da başına bir şey gelip gelmediğini anlamak için adli tıp kontrolünden geçti. Sonrasında da ağlayarak Sevgi Evi’ne döndü..
16 Haziran’daki son kaçışta ise Ali’nin yanında üç arkadaşı daha vardı. Hep birlikte Bursa Merkez Garajı’na gidip, Ali’yi Balıkesir otobüsüne bindirmeyi planlamışlardı. Ama İzmir yolu üzerinde karşıya geçmek isterken Ali araba altında kaldı ve ağır yaralandı. Uludağ Üniversitesi Çocuk Cerrahi Bölümü Yoğun Bakım Servisi’nde üç gün tedavi gördü, 19 Haziran’da taburcu oldu. Şimdi Bursa’daki Sevgi Evi’nde. Leğen kemiği kırık, kafasında 17 dikiş var. Doktorlar kemiğin iyi kaynaması için, 3 hafta kıpırdamadan yatması gerektiğini söylüyor. Yanındaki bakıcı annesi her gün altını temizleyip, yemeğini yediriyor. Ali ise Balıkesir’deki annesini sayıklıyor.
Hani söz konusu olan çocuğun yüksek yararıydı. Ali şimdi korunmuş mu oldu?

Durağı bırak, saraya bak...
Gezi Parkı olaylarının ardından mesajın alındığını açıklayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Artık bir otobüs durağının yerini değiştirirken bile halka soracağız” dedi. Çok doğru bir yaklaşım çünkü sokak;”Dediğim dedik” ya da “Ben bilirim” tarzı yönetim istemiyor.”Bana da fikrimi sor” diyor. Önemli olan sözde kalmaması...
Dün, Çevre ve Şehircilik Şurası Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’e bu konuda ne düşündüğünü sordum.”Durakları soracağız diyorlar, ancak kentimizi temsil eden yeni ‘İstanbul Belediye Sarayı’nı ben dahi bilmiyorum” diye sitem eden Alp, devamını da şöyle getirdi:
“Nereye yapılacak, mimarı nasıl seçilecek? Neticede Büyükşehir Belediye Başkanımızın oturacağı bu yapı kenti temsil edecek ‘Esas Bina’. Önemli. En az 250 bin metrekare kapalı inşaat alanı var. Bir yarışma açılmasını veya yetkin en az 5 Türk mimara davetli proje yaptırılmasını umuyoruz. Yapı, kent halkını temsil ettiği için projelendirme sürecine halkın katılımını diliyoruz. Örneğin ilk üç projeyi halkın oylamasını istiyoruz.
Sürpriz! Duyuyoruz ki proje çoktan çizilmiş bile. Peki hangi mimar çizmiş, Türk mü ecnebi mi? Ben yeni öğrendim. Projenin nasıl verildiğini de biliyorum. Başkanıma sordum O da söyledi. İpucu verebilirim. Aynı meslektaş Belediye’nin birçok önemli projesini daha yapmış, örneğin Muhsin Ertuğrul Kongre Vadisi. Hatta ‘Gezi Topçu Kışlası’ projesinde de çalışmış yanılmıyorsam.
Burada yanlış mimar da değil, işveren yönetimde. Kenti temsil edecek bina yapılırken kentin halkı unutulmuş. Ah şu ben yaptım oldu kafası yok mu...”