Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhuriyet tarihinin en genç, en renkli, parlamentosu yemin edip görevine başladı sırada TBMM Başkanlığı seçimi var. Sonrasında da koalisyon turları başlayacak. Bu döneme parlamentonun “uzlaşma sınavı” da denilebilir. Çünkü sandığın iradesi ya da ortadaki Meclis aritmetiği tek başına iktidar çıkarmadığı gibi tek bir partinin oylarıyla Meclis başkanı seçme olanağı da yok...Yani artık “kutuplaşma” değil “diyalog” zamanı ama ortalık “kırmızı çizgilerden” geçilmiyor. Bu durumda da doğal olarak kırmızı çizgilerde ton ayarlaması olup olmayacağı ve 90’lı yıllardaki SHP - DYP koalisyonunun uyumu ya da başkanlık seçimlerinde tüm partilerin ismi üzerinde uzlaştığı “Hikmet Çetin” modelinden örnekler veriliyor. Açıkçası yıllar önce olduğu gibi bugün de hem koalisyon hem de başkanlık seçimi konusunda pek çok seçenek söz konusu. Nitekim dün bunun işaret fişekleri geldi ve Deniz Baykal CHP’nin, Ekmeleddin İhsanoğlu’da MHP’nin Meclis başkan adayı oldu. Bundan sonrası önümüzdeki hafta başlayacak, başkanlık seçim turlarına bağlı. Beklenti 367 oy gerektiren ilk iki turda her partinin kendi adayını desteklemesi ama sürpriz olup da Baykal seçilirse AKP-CHP koalisyonu büyük olasılıkla tamam demektir. Ya da 3. turda İhsanoğlu’nun seçilmesi AKP-MHP ortaklığının işareti olabilir. Son tura kalırsa da 1997 yılında ANAP’lı Mustafa Kalemli ile başkanlık yarışına giren ve CHP milletvekillerinin yanı sıra DYP ve RP’lilerin de oylarını alarak TBMM Başkanı seçilen Hikmet Çetin modeli yinelenebilir...Yani dememiz o ki, bugünden erken seçim olasılığını akla getirmek yerine geçmiş deneyimlerden yararlanmak ve kırmızı çizgileri yumuşatmak daha mantıklı... Biz de öyle yaptık ve Hikmet Çetin’e sorduk:

Haberin Devamı

O gün konsensüs nasıl sağlandı?

Her partiden oy alarak bu tarihe kadar olanların en yüksek oyuyla (373) seçildim. Sadece CHP oyları olsaydı dördüncü turdaki oylamaya kalamayabilirdim. Bu partiler arası temas değil, tamamen bireysel, davranışla oldu. Daha ilk turdan itibaren her partiden ‘size oy vereceğiz’ diyen çok oldu. Aralarında benim için kulis yapanlar bile vardı..

Haberin Devamı

Seçilece-ğinize inanıyor muydunuz?

İnanıyordum ama bu kadar yüksek oy beklemiyordum. Çünkü rahmetli Ecevit ile aday olacağım bilginiz, haberiniz olsun diye konuştuğumda o da ilk turlarda koalisyon ortağına (ANAP) vermek durumunda olduğunu, etik olarak onu gerektirdiğini söyledi. Ama eğer sonlara doğru kalırsa destek verebileceği izlenimini edindim.

Sonlara kalırsa bugün de aynısı yaşanabilir mi?

Gizli oylama olduğu için isim çok önemli. İlk turlarda genelde herkes kendi adayına verir. İki turdan sonra çekilenler olabilir...

Ya koalisyon tartışmaları ya da seçenekleri?

1991’de SHP’nin genel sekreteriyken DYP ile kurduğumuz ortaklık Türkiye’de en iyi yürüyen koalisyondu. İki parti arasında hiçbir sorun yoktu. Bunu da iki devlet adamı Sayın Erdal İnönü ve Sayın Demirel’e borçluyuz... İlk bakanlar kurulu toplantısını anımsıyorum. İnönü söz alarak ‘Benim burada bir parti genel başkanı gibi konuştuğumu bir daha görmeyecekseniz’ dedi.

Demirel de hepimize dönerek ‘Bana gelen her bilgi, her not Sayın İnönü’ye de gidecek” diye konuştu. Ve hiçbir zaman da Bakanlar Kurulu toplantılarında SHP; DYP bloğu diye bir şey yaşanmadı. Bütün mesele bu konuyu içine sindirebilmek. Türkiye’nin buna ihtiyacı var bu dönemde...

Haberin Devamı

AKP’siz bir koalisyon hâlâ mümkün mü?

Muhalefet partilerinin koalisyonu daha kolaydır. Özellikle bu dönemde seçim kampanyasına baktığımız zaman ortak noktalar çok fazla, bir tek çözüm süreci dışında.. Aslında o konuda da bir yumuşamaya ihtiyaç var. CHP ile MHP çözüm süreci meclise taşınsın, şeffaf olsun diye şikâyet ediyorlardı. Bu birlikteliğin çok şeyi halledeceğini düşünüyorum ama zor olduğu anlaşılıyor. AKP ile koalisyon daha gerçekleşebilir görünüyor. Erken seçimin ise bir sonuç getireceğini sanmıyorum.Ülkede uzlaşmaya, diyaloğa ihtiyaç var. Bu nedenle partilerin önceden kırmızı çizgiler söylemesini de doğru bulmuyorum...