Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mart 2014'te yapılacak yerel seçimlerde sandıktan kim çıkarsa çıksın, yetki "seçilmişin" değil, "atanmışın" olacak. Çünkü 30 Mart 2014’te yürürlüğe girecek olan "6360"(*) sayılı yasa ile büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde "Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı" kurulacak. Başında da o ilin "Valisi" olacak. Metro, metrobüs, tramvay hattı yapmak isteyen ya da alan düzenlemesi düşünen başkan valiyi ikna etmeden adım atamayacak. Yasayı "Vali olur vermezse, belediye başkanı çöp kamyonu bile alamaz" diye yorumlayan da var. Valinin nelere karışacağını hep birlikte göreceğiz. Tabii, Anayasa Mahkemesi, CHP'nin anılan yasayla ilgili "iptal başvurusunu" kabul etmezse...
Ama önce şimdiki durumu gözden geçirmekte yarar var. CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın'ın verdiği bilgiye göre; bugün İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir belediye başkanlarının istediği yatırımı yapması mümkün. Başkan "Param yetersiz, kredi istiyorum" derse de hazine onayı gerekiyor. Muhalefet partisinden olduğu için kredi başvurusu bekletilen ya da borcu nedeniyle boğazı sıkılan belediyeler de malum. Ama 6360 sayılı yasa, bunların da ötesinde sıkıntılara gebe..
Yasanın "Seçilmiş belediye başkanını atanmış valiye tabi hale getirdiğini" savunan, Günaydın, şöyle diyor:
"Bu tek adam rejiminin kuvvetlendirilmesine yönelik atılmış bir adım. Çünkü yasaya göre, belediye başkanı artık özgür değil. Orta ve büyük boydaki yatırımlarla ilgili tüm kararlarını valinin başkanlığındaki heyetten geçirerek almak zorunda. Vali hayır derse iş bitti. İktidar, eskiden istediği belediyenin parasını keserdi, şimdi yatırımını da engelleyecek. Amaç yatırımları tek elden düzenlemek. Tıpkı TOKİ'nin yaptığı gibi. Sorunu yargıya taşıma hakkı var ancak; oradan da çıkan kararlar ortada. Umarım Anayasa Mahkemesi bizi yanıltır..."
(*) 13 İlde büyükşehir belediyesi kurulması ve kanun hükmündeki kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun.

Haberin Devamı

Ormanlarımızı kim yok ediyor?
Orman yangınları önceki yıllara oranla arttı. Akdeniz ve Ege bölgelerimizde yangınsız gün geçmiyor. Aynı durum İstanbul için de geçerli. İnanmayan, Orman Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinde günlük hava raporu gibi verilen "yangın dökümü"ne baksın.
İstatistiklere göre; her yıl ortalama 16-18 bin hektar ormanlık alan yanıyor. Başka bir deyişle yaklaşık 35 bin futbol sahası büyüklüğünde yeşillik yok oluyor. Tek yangında bu kadar alanın kaybedildiği örnekler (Antalya-Serik) de var. Son Çanakkale-Gelibolu yangınında da yüzlerce hektar kül oldu.
Yakanlar hep bildik, faili meşhurlar;
Arazi mafyası, piknikçi, anız yakan köylü.
Onlara söylenecek tek söz;
Elleri kırılsın...
Peki, ormanların yok olmasında tek sorumlu bunlar mı? TMMOB Orman Mühendisleri Odası'na göre değil. Hatta yangınların bazıları doğal süreç. Bu konuda Orman ve Su İşleri Bakanı bile, "Geçen yıla oranla yangın sayısı fazla, ancak zarar gören alan daha az" diyor.
O halde nasıl oluyor da, Anayasa tarafından korumaya alınan (169-170) orman varlığımız, hızla eriyor? Yanıt Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın'dan:
"Ormanlar hiçbir şekilde daraltılamaz, satılamaz diyen Anayasa siyasi iktidarlar tarafından 'Kamu yararı' gerekçesiyle deliniyor. Zorunlu hallerde yapılana kimsenin itirazı yok, olamaz da. Ancak bu öyle hoyratlaştı ki; artık her proje orman arazisinden geçiyor. Çünkü buna hayır diyecek babayit yok. Diyen de 'gelişmenin önünde engel ya da teknoloji düşmanlığıyla' suçlanıyor. Son örnek; 3.Köprü bağlantı yolları ve 3. Havalimanı. Dokuz bin hektarlık yerde yapılacak havalimanının 7 bin hektarı orman arazisi. Transit dedikleri yeni köprünün Anadolu ve Avrupa yakalarındaki bağlantı yollarının izinleri bile alınmış. Bu demektir ki; bağlantı yollarıyla birlikte yerleşim de başlayacak. Olacakları bilmek için FSM'yi düşünmek, Ümraniye ve Sarıgazi'nin eski ve yeni görüntülerine bakmak yeter. Üstelik yanan yeri tekrar ağaçlandırmak şart, kamu yararı denilerek yok edilen ormanın geri dönüşü ise yok."