Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İktidarın “kalkışma” ya da “darbe planı” olarak değerlendirdiği Gezi Parkı eylemlerine yönelik son operasyonun dayanağı Mobese görüntüleri ve fotoğraflar. Kayıtları inceleyen polis, olayları organize edenleri ve şiddete karışanları saptamış.
Suç ve suçluya ulaşmada etkin yöntem denilen Mobese’yi anlamak zor. Görüntüler; protestocular olunca net. Silah kullanan, gaz bombası atan polisler, eli sopalılar, palalılar denilince flu...
Gezi Parkı olaylarıyla ilgili bugüne kadar görüntü ve sosyal medya takibiyle yapılan gözaltı sayısı 4 bine yaklaştı. Ama ölen, yaralanan, kör olan insanlarla ilgili tek bir ipucu bile bulunamadı. Nedeni; kameralar kırık, bozuk ya da olay yeri kör nokta... Kabataş’ta başörtülü kadına yapıldığı iddia edilen saldırıyla ilgili görüntüler çıktı mı? Hayır. Vali bile ne dedi:
“Şu ana kadar mevcut mobese kameraları üzerinden ortaya çıkmış bir şey yok.”
Çünkü o bölgedeki kameraların da bazıları kırıkmış...
Peki polisin bu kırık, devre dışı dediği kameraları denetleyen bir sistem var mı? Yani o an mı kırıldı, yoksa uzunca bir süredir mi devre dışıydı? Bununla ilgili herhangi bir rapor ya da bildirim olmuş mu? Ve de savcıya kameralar kırık, bozuk, görüntü yok demek yetiyor mu?
Nedense aklım mobesesiz döneme, Taksim’de 34 kişinin öldüğü 1 Mayıs 1977’lere gitti. O günlerde de suç ve suçluya ulaşmak için polisin telsiz konuşma kayıtları çok önemliydi. İlk ateş nereden açıldı, sular idaresi ve meydandaki otelin katlarından halkın üzerine ateş edenler kimlerdi. Kazancı yokuşunu tıkayan kamyon nedeniyle panik içinde kaçışan insanların arasına panzer sokma emrini kim verdi? Gibi. Gariptir! zaman da kayıt cihazı arızalıydı ya da cızırtıdan konuşmalar anlaşılamamıştı...
Ne dersiniz belki de sorun sistem ya da kameralarla ilgili değil, kişinin neyi görmek ya da duymak istediğiyle bağlantılı....

Haberin Devamı

‘Neden ayağın kaydı’ cezası!

Disiplin, TSK’nın olmazsa olmazı. Sağlanmasına yönelik yaptırımların olması da doğal.
Buna kimsenin itirazı yok, olamaz da. Tabii bu yaptırımlar keyfiliğe ve iki dudak arası kararlara dönüşmediği sürece...
6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu gündeme geldiğinde askerlerin tepkisi de bu yöndeydi. Diyorlardı ki; disiplinin amirinin taktığı ast yanar. Çünkü; uyarma ve kınama cezalarına yargı yolu kapalı. Bir yılda 18 ceza puanını dolduranın sonu da sorgusuz sualsiz ordudan atılmak. Yazdık, tartışıldı ama dinleyen olmadı. İşte sonucu:
Disiplin Ceza Kararı: KKK, 3’üncü Hudut Taburu Yayladağı/Hatay
Disiplinsizliğin niteliği: Sağlığın Korunması Kurallarına Uymamak.
Disiplinsizlik tarihi: 08.07. 2013
Savunma Özeti: Piyade Astsubay Çavuş R.K. 08.07.2013 tarihinde saat 21.00’de su deposu merdivenlerinden dikkatli bir şekilde ve emniyetini sağlayarak hareket ettiğini düşünmüştür. Ayağının kayması sonucu yaralandığını beyan etmiştir.
Karar (19.07.2013): Disiplin soruşturması sonucunda emniyet kurallarına uymayarak sağlığın korunması kurallarına uymadığınız tespit edilmiştir. Daha önce 13.02.2013 tarihinde yıllık izninizde de yine emniyet kurallarına uymayarak motosiklet sürdünüz ve kaza yaptınız. Ek’te görülen süre kadar istirahat aldınız. Konu ile ilgili o zaman sözlü ikaz edilmiştiniz. Fakat bu konu sizde alışkanlık haline gelmiştir. Ve mesainizi verimli olarak kullanamamanıza sebep olmuştur. Bu konudaki savunmanız yeterli ve geçerli kabul edilmemiştir. TSK disiplin kurulunun 15 ve 18. maddesi EK-1 sayılı çizelge gereğince uyarma disiplin cezası ile cezalandırılmanıza karar verilmiştir.
Not: Bu olay kınama cezası gerektirmektedir. Fakat bir daha tekrarlamayacağınız düşünüldüğü için bir derece hafif ceza uygulanmıştır.
C.Ö. Piyade Üsteğmen Bölük Komutanı...
Ayağı kayarak düşen astsubay R.K.’ya verilen cezanın karşılığı 1 puan. (kınama 1.5 puan). Ama şimdilik. Çünkü, ilk değil, 18 olursa da ordudan atılacak..