Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İki haftadır Roma'daydık. Bölücü örgüt başı Apo'ya dokuz ortaklı İtalyan hükümetinin nasıl destek verdiğine üzülerek tanık olduk. Allah'tan İtalyan parlamentosunda da sağduyulu politikacılar var. Günlerdir İtalya'nın bebek katili bir teröriste kucak açmakla tarihi yanılgı içerisinde olduğunu haykırıyorlar. Parlamentoda sandalye sayısı bakımından şimdilik yetersizler ama; arkalarında büyük bir halk desteği bulunuyor. Çünkü, sokaktaki vatandaş Apo'yu istemiyor. Bölücü örgüt başının kanlı sicilini lanetliyor. İlk günlerde Apo'yu sempatik gösterme çabasındaki İtalyan basını da geç de olsa bu gerçeği görmüş durumda. Tümü söz birliği etmişcesine Apo'nun sınırdışı edileceğini manşetlerine taşımaya başladı bile.
       Ne diyelim, aklın yolu bir. Terörizm sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın ortak sorunu. İtalya da, bunun ne anlama geldiğini en iyi bilmesi gereken ülkelerin başında geliyor. Kızıl Tugay'ların eylemleri herkesin hafızalarında.
       Bu işin özeti... Dedik ya; iki haftadır güzel ülkemizden uzaktayız. Doğruyu söylemek gerekirse İstanbul burnumuzda tüttü. Doğal olarak da meslektaşlarımızla sohbetteki en hararetli konu İstanbul'du...
       O duygularla Atatürk havalimanına indik. İlk yaptığımız iş derin bir oh çekmek oldu.
       Nedeni basit; Türkiye bıraktığımız gibiydi!...
       Sorunlar daha pasaport kontrolünde başladı. Onlarca kontrol noktasından sadece ikisi işlem yapıyordu. İki uçak aynı anda indi mi, kuyruk uzuyordu.
       Olsun, ülkemize kavuştuk ya; kuyruk ne gam. Az sabırla bu iş çözülür. Biz de öyle yaptık.
       Sonrası daha da vahim.
       Kapıdan çıkar çıkmaz, dev bir şantiyeyle karşılaştık. Yağmurla birlikte çamur deryasına dönen Atatürk Havalimanı'ndan çıkış tam bir kabus oldu. Labirentte dolaşarak, ana yolu bulduk.
       Eyvah ki eyvah...
       İstanbul'umuzun ünlü trafiği daha havaalanı kavşağında bizi selamladı. Havaalanı gazete arasında normal günlerde 10 - 15 dakika süren yol uzadıkça uzadı, bir saati aştı.
       Hayırdır deyip bunu da sineye çektik ama; onca saatten sonra gazeteye girmeyi gözümüz yemedi.
       Hafta sonu trafiğini de dikkate alarak, bir an önce kendimizi karşıya atalım dedik.
       Ne mümkün.
       Köprü trafiği de bıraktığımız gibi. Hatta daha da beter. Anımsadığım akşam belirli saatlerde köprü kamyon trafiğine yasaklanıyordu. Tanık olduğumsa tam tersiydi.
       Ya ışıklandırma rezaleti.
       TEM'deki lambaların büyük bölümü yine yanmıyordu... Yağmuru da hesaba katınca düşünün yolun rezaletini... Burnunun ucunu görmek dahi zor.
       Gıdım gıdım ilerleyen trafiğe karşın, sollamak için tampon tampona gidenler, selektörle ana avrat küfür edenler, gece karanlığında klakson sesleri kepazeliği tamamlıyor.
       Otoban sonrası girdiğim ara cadde ve sokaklarda da değişen bir şey yok.
       Çukurlar yerli yerinde. Belediyelerin seçim öncesi son avantaları kaldırım taşları değiştirme işlemi aynen devam ediyor. Park ihlalleriyle sokaklar geçit vermiyor.
       Neyse ki, iki saatlik uğraş sonucu Kadıköy'de eve vardık.
       Arada geçen süre tamı tamına Roma - İstanbul arası kadar.
       Özetle, Türkiye'de değişen bir şey yok. Sorunlar yerli yerinde.
       Bu gerçek, masamda bulduğum faks ve mektuplarla daha perçinleniyor. Ankara yeni hükümet arayışında ama; vatandaşın yangını devam ediyor.
       Ve kaldığımız yerden devam diyoruz.
       Sorunları da olsa Türkiye bir başka güzel.
       Ah bir de çözüm üretsek...

       Bugün İtalya'dan başladık öyle devam edelim. Galatasaray - Juventus maçı nedeniyle Türkiye geçen hafta hareketli günler yaşadı. İtalya'da da durum farksızdı. Juventuslu futbolcuların korkaklığı İtalyan gazetelerine yansıdı. İtalya hafta boyunca bu maçı konuştu.
       UEFA'nın ertelemesi nedeniyle dananın kuyruğu bu çarşamba kopacak.
       Hepimiz biliyoruz ki; Juventus'un işine geldiği için konuyu abartmasına rağmen bu maç oynanacak. Ve Türkiye misafirperverliğini fazlasıyla gösterecek.
       Ama...
       Madem ki; bu maçın işlevi değişti. Milli sorun haline geldi.
       Öyleyse gelin o günü şölene dönüştürelim. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere bu maçı dev ekranlarla meydanlara taşıyalım. Taksim'i, Kızılay'ı, Konak'ı doldurup, Galatasaray'ın galibiyetini kutlayalım...



Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr