“Bayan’ı geri istiyorum

18 Haziran 2012

Kim başlattı; nasıl başlattı şimdi hatırlamıyorum. Yıllardır kullanmakta olduğumuz “bayan” hitabı ve sözcüğü bir anda lanetlendi; “tu kaka” ilan edildi.
Neymiş, magandalar “bağyan” dermiş, o yüzden bu sözcük kullanılmamalıymış.
Propaganda kısa sürede yayılıp basının anlı şanlı kalemlerinin desteğini de kazanınca galip geldi. Şaşkın bakışlarımız altında “bayan” sözcüğü adım adım hayatımızdan kazınmaya başlandı.
Önce spordan giriştiler. Voleybol, basketbolda “bayanlar ligi” ifadesi “kadınlar ligi” diye değişti. “Bayan” takımları oldu sana “kadın” takımı.
Son olarak TBMM de kendi iç yazışmalarında “bayan” ve “hanım” sözcüğünü kaldırma, iç tüzükte yer alan benzer ifadeleri de temizleme kararı aldı.
Akımın savunucuları, kadın demenin “daha kibar” olduğunu iddia ediyorlar. Türk Dil Kurumu yetkilileri de “erkek” kelimesinin karşıtının “kadın” olduğunu belirtip ifade sürekli kullanılır olunca bir süre sonra tuhaf gelmeyeceğini savunuyor.
Hayır kardeşim. Bana ve benim gibi bir sürü insana hala tuhaf geliyor.

Yazının Devamı

Kırılma anı Torres

15 Haziran 2012

İtalya, 4 gün önce İspanya önünde herkesin takdirini kazanmış, çünkü kendilerine göre güçlü bir kadroya karşı onurlu bir futbol oynamışlardı. Oyunu çirkinleştirmemişler, rakipleri kadar net pozisyon bulmuşlar bunu asla sertliğe başvurarak yapmamışlardı.
İtalya’nın ikinci maçtaki sınavıysa farklıydı. Çünkü bu kez rakip, beraberliğin alkışlanacağı türden bir İspanya değil, turnuvada ilerilere gitmek istiyorsanız 3 puan almanız gereken sınıftan Hırvatistan’dı. Hırvatlar’a karşı iyi kapandığınız, savunmayı beşlediğiniz için takdir alamazsınız. Daha fazlasını yapmanız lazım. İşte Prandelli’nin takımı, dün akşam bu “daha fazlası” nı ortaya koyamadı sanki.
Tamam Hırvatlar’dan birkaç fazla pozisyona girdiler, bir-iki fazla etkili şut attılar. Ama hepsi bu... İspanya önünde uyguladıkları beşli savunmadan vazgeçmediler, üstelik bu kez Maggio ve Giaccherini daha az hücuma katıldılar. Oysa benim Prandelli’den beklentim, kazanması gereken maçlarda klasik dörtlü savunmaya dönmesi ve ofansif Montolivo ile başlamasıydı.
Gök Mavililer tabii ki çok önemli 2 puan yitirdiler ama hâlâ bu turnuvada son güne kadar gidebilecek potansiyelleri var. Çünkü bu İtalya, 6 Juvelinin üstüne kurulmuş bir

Yazının Devamı

Futbol siyaseti!

11 Haziran 2012

Siyasetçiler bizden ileri görüşlü olsa gerek, 2014’te yapılacak yerel seçimin ışığını şimdiden gördüler. Son günlerde İzmir’in dört bir yanında stat inşaatları ve kulüp yönetimleri üzerinde kopan fırtınaya böyle bakıyorum ben.

Ne de olsa futbol, kitleleri yönetmekte en etkili araçlardan biri. Yerel seçim mücadelesinin de bu alandan başlaması normal.

Örneğin KSK kulübüne “AK Solcu” diye bilinen Cihan Büyükoral‘ın aday olup seçilmesi, yönetiminde AK Parti’de çeşitli kademelerde görev almış dört ismin bulunması, yalnızca “kulübün iç dinamiklerinin etkisi” diye açıklanabilir mi? AK Parti’nin Karşıyaka’daki oy açığını kapatma niyetiyle bu gelişme ister istemez birbirine bağlandı.


Yazının Devamı

Piyasanın ruhu “çek”ildi

28 Mayıs 2012

Bir yıl öncesine kadar Türkiye “çek mağdurları”nı konuşuyordu. O dönemde yürürlükte olan kanun gereği, verdiği çek karşılıksız çıkan, yani küpür üzerinde yazılı tarihte, belirtilen miktarda parayı bulundurmayanlar kendini hapiste buluyordu. Yasanın sert şekilde uygulanması nedeniyle hapishaneler borcunu gününde ödeyemeyen esnaf ve tüccarla dolmuştu.
“Ekonomik suça ekonomik ceza” ilkesine aykırı bu uygulamanın ağır olduğu ortadaydı. Kamuoyundan yükselen feryatlar karşılık buldu ve değişen yasa 3 Şubat 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Hapis cezası kalktı kalkmasına ama yerine gelen yaptırımlar yeterli olmadı.
Piyasayı şöyle bir dolaşıp esnafa sorunca durumun vahametini anlıyorsunuz. Esnafın çoğu çekle alışverişi kesmiş. Ya da yıllardır iş yaptığı, çok güvendiği insanlar dışında kimseden çek kabul etmiyor. Yurtdışına iş yapma imkanı olanlar ise yüzünü tamamen dışarıya dönmüş. Çünkü iç piyasaya mal verdiğinde yüzde 70 zarar demek.
Oysa ülkemizde çek, piyasa ekonomisinde önemli bir ödeme aracıydı. Çarkların dönmesini kolaylaştıran, ortada dönen gerçek paranın üç-dört katı ekonomik büyüklük yaratan bir “sanal” paraydı. 3 Şubat’ta yürürlüğe giren yasa bu büyüklüğün bir anda balon

Yazının Devamı

Beceriksizlik mi korku mu?

7 Mayıs 2012


Burhan Özfatura, İzmir’de iki dönem yaptığı belediye başkanlığı döneminde bıraktığı izle, bürokrasideki geçmişi, bilgisi ve tecrübesiye görüşlerine saygı duyulan, yaptığı uyarılara kıymet verilen bir “büyük” ya da “ombudsman” konumunda.
Öyle ki, hem sağ, hem sol partilerin, hem yerel örgütlerinde sayılıyor, hem de genel merkezlerinde görüşlerine itibar ediliyor. AK Parti’de de “ağabey” diyerek sözlerini dikkate alanlar var, CHP’de de.
Hatta CHP’nin bizzat Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bürokrasiden kaynaklanan, geçmişten gelen dostlukları halen sürüyor.
Bu yüzden “aramızda sevgiye saygıya dayalı bir dostluğumuz var” girişiyle, incitmeme gayretiyle Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yaptığı “ekibin zayıf” uyarısının ciddiye alınması gerek.
Özfatura’nın son dönemde yaşanan sorunlarda, özellikle ihalelerin bir türlü sonuçlanamamasında ekibin zayıflığının etkisine yaptığı vurguda haklılık payı var.
Ekip gerçekten beceriksiz mi, yoksa operasyonlar, davalar yüzünden ürkek mi davranıyor, bilemiyorum.

Yazının Devamı

Böyle bir vali her ile lazım

30 Nisan 2012

Türkiye’nin idari yapılanmasında valiler genellikle çok aktif kamu görevlileri değildir.
Devlet kurumları arasındaki koordinasyonu sağlamak dışındaki işleri bakanları karşılamak, düzenlenen etkinliklerde devleti temsil etmektir. Yani il protoko-lünün en üstündeki kişidir vali...
Ancak bazı valiler vardır ki, protokolle yetinmezler. Dolayısıyla geride iz bırakırlar.
Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz de böyle valilerden biri...
Hiç okul yüzü görmemiş bir anne babanın köyde doğup büyüyen oğlu...
Uzun yıllar kaymakamlık ve İçişleri Bakanlığı’nda önemli görevlerden sonra 1999 yılında vali olarak atandığı Isparta’da başlatmış bu “dev öğrenciler” projesini...
Sonra da gittiği Adıyaman, Malatya ve Amasya illerinde sürdürmüş. Şimdi sıra Manisa’da...

Yazının Devamı

Mandela ve izmir

23 Nisan 2012

Her şey Konak Belediye Meclisi’nde ‘Tarihsel ve Kültürel Yerleri Koruma Komisyonu’ adı altında yeni bir komisyon kurulması kararıyla başladı. Üyeler seçilip başkan belirlenir belirlenmez, İzmir’de bir sokağa G.Afrika eski Cumhurbaş-kanı Nelson Mandela’nın adının verilmesi konusu havale edildi.

Mandela ile tarihsel yerlerin korunmasının nasıl bir ilintisi olduğu ayrı bir tartışma konusu... İnsanlar haklı olarak “Niye Mandela?” sorusunu gündeme getirdi.

Girişimin Milliyet Ege’de duyurulmasıyla İzmir’de bir tepki hareketi gelişti. Facebook’ta, mail ortamında büyüyen hareket, 1992 yılında Atatürk Barış Ödülü verilmek istenen Mandela’nın bu ödülü reddetmesi yetmezmiş gibi, hakarete varan ifadeler kullanmasını hatırlatıyor, bu girişime karşı çıkıyordu. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın, “Kesinleşmiş bir karar yok. Meclise geldiğinde değerlendiririz” falan demesini beklerken, facebook’ta “karşı saldırıya” geçmesi beni şaşırttı.

* * *

Facebook’taki açıklamanın son bölümünde ise “Mandela, Atatürk ödülünü değil, ‘Türkiye’de insan hakları ihlaline yol açan darbeci yönetimlere de ödül verilmesi uygulamasını’ protesto ederek geri çevirmiştir. Bunu defalarca açıklamıştır. Türkiye yeniden

Yazının Devamı

Şimdi çalışma zamanı

16 Nisan 2012

Geride bıraktığımız iki hafta, İzmir açısından çalkantılı, hareketli, zaman zaman da duygusal anlarla yüklüydü.
Kamuoyu büyük ölçüde Büyükşehir davasına kilitlenmişti.
Bir yandan rutin işler, etkinlikler devam etse de hemen herkesin aklı davadaydı.
İddianame irdelendikçe, suçlananlar savunmalarını mahkeme huzurunda tek tek yaptıkça, davayla ilgili fotoğraf kafalarda şekillenmeye başladı.
Süreci başından beri dikkatle izlemeye çalışan, zaman zaman da hukukçularla görüş alışverişinde bulunan biri olarak benim de kanaatim; ne yalan söyleyeyim; çoğu sanığın salıverileceği şeklindeydi.
Görüşümü soranlara, “5-6 kişinin tutukluluğu mahkemenin diğer aşamalarına kadar sürer; kalanı için tahliye kararı çıkabilir” diye tahminimi belirtiyordum.
Duruşmaları izleyenlerin şaşırması, tutuklu yakınlarının büyük hayal kırıklığına uğraması da, dokuz günlük süreçte benzer bir kanaatin hakim olması nedeniyleydi.

Yazının Devamı