Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Galatasaray 5 Kasım’da Danimarka’nın Kopenhag takımıyla Şampiyonlar Ligi rövanş maçına çıkacak. Takımını desteklemek için Kopenhag’a gidecek olan Cimbomluları bir gurme cenneti bekliyor. Dünyanın en gözde lokantaları bu kentte

Damdan düşermiş gibi gelen altı yabancı kuralı bu sene Cimbom’u etkiledi. Galatasaray’ın en fazla üç-dört kaliteli yerli oyuncusu var ve bu açıdan en kaliteli yerlilere sahip takım Fenerbahçe.
İki sene önceki federasyon da durup dururken bir play off uygulaması çıkarmış ve sonra geri çekmişti. Ben “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” misali bu kararın da değişeceğini sanıyorum. Federasyonun bu kararı alırken düşüncesi sanırım ülkemizde yerli ve kaliteli futbolcuların yetişmesini kolaylaştırmak. Ama federasyon neden ile sonuç ilişkisini birbirine karıştırdı ve niçin yeterli sayıda kaliteli yerli oyuncumuz olmadığı konusunda ciddi bir analiz ve stratejik plan yapmadı.
Futbola olan ilgi ve sevgi açısından ülkemiz dünyada en önde gelenlerden. Öte yandan
bu ilgi ve harcanan para, altyapı eksikliği yüzünden kaliteye yansımıyor ve milli takımımız Avrupa’nın son derece vasat takımlarından biri.

Durum içler acısı
100 milyona yaklaşan ülkemizde bir Sneijder, Alex,
Hagi, Drogba, Kuyt, Fernandes yetişmemesinin nedenlerini herkes biliyor. Kabiliyet desen bizde Allah vergisi hünerleri olan, futbola yatkın çok oyuncu çıktı. Öte yandan, spora siyasetin devamlı
ve keyfi müdahaleleri, altyapı eksikliği, kültür sorunu ve baskıcı ortamlarda yetişmiş gençlerin İstanbul’a gelip ellerine para geçince feleklerini şaşırmaları gibi nedenlerle potansiyelimize ulaşmamız mümkün olmuyor.
Öte yandan Türk futbolunun içinde bulunduğu tatsız durumun bir nedeni daha var. Kulüplerin kurumsal yapısı, daha doğrusu kurumsallaşamamaları.
Kâr gayesi güden ticari şirketlerde kurumsallaşma ilk önce mülkiyet haklarının ve bunun getirdiği sorumlulukların ve yükümlülüklerin berrak bir şekilde açıklığa kavuşması demektir.
İkinci olarak, şirket yöneticilerinin menfaatleri ile
o şirketin ortaklarının ya da sahiplerinin uzun dönemli menfaatlerini çakıştırmak gerekir. Yani bu iki farklı menfaat çatışmamalı, örtüşmelidir.
Belki mükemmel bir kurumsallaşma hiçbir zaman mümkün değildir. Mükemmele yaklaşmak için çaba harcamak mümkündür ama. Tabii bunun tersi de...
Bizdeki spor kulüplerinin durumu içler acısı. Sapla saman birbirine karışmış. Var olan yapı yöneticilerin uzun dönemi düşünmesini, buna göre yatırımlar yapmasını engelliyor. Bir de aşırı risk almayı kolaylaştırıp teşvik eden bir yapı var. Bu aşırı risk alma eğilimi sahtekarlık, dolandırıcılık ve şikeye de yönelebilir, keyfi oyuncu seçimi ve aşırı para harcamaya da.
Sistem değişmedikçe bu sorunların çaresi yok. Bunu değiştirmek elimizde değil.
Ama elimizde olan bir şey var. Galatasaray’ın 5 Kasım’daki maçı için Kopenhag’a gitmişken bu havası soğuk ama insanları çalışkan, disiplinli, soğuğa rağmen oldukça sıcakkanlı ve dürüst olan kentin zevkini çıkarmak.

Noma nasıl başardı?
Şu anda Kopenhag bir gurme cenneti sayılıyor. Bunda dünyanın en revaçtaki lokantalarından Noma ve aşçısı Rene Redzepi’nin rolü büyük... Noma’yı ve Kopenhag’ı öne çıkaran mutfak kadar ekoloji ve doğallık sevgisi. Bizde yerli tohumlara gizli ajan muamalesi yapılır ve ülke genetiğiyle oynanmış gıdaların ve tohum alamadığınız tohumların cenneti olurken Kopenhag’da tam tersi oluyor.
Danimarka’da ilkokullarda öğrencilere verilen gıdaların
yüzde 95’inin, organiğin de ötesinde, kimyasal, pestisit, herbisit, suni gübre ve suni yemlerden arındırılmış olduğunu ve gayelerinin bunu yüzde
100’e çıkarmak olduğunu biliyor muydunuz? Yerli ve az ürün veren tohumlar, doğal ya da düpedüz yabani, kendiliğinden yetişen otlar, bitkiler, yenilir çiçekler ön planda.
Noma bu trendi yakaladı ve dünyaya tanıttı. Bunun için lezzet şart. Noma’nın başarısı sağlıklı ve düşük kalorili gıdalardan, yağ oranı düşük ama ağzınıza layık başyapıtlar yaratmak. Daha önce Noma’yı tanıttığım için tekrar etmiyorum. Ama Kopenhag’a giderseniz mutlaka bir kez deneyin.

Haberin Devamı

Bu adreslere uğramadan dönmeyin

Haberin Devamı

Ya Noma’da rezervasyon yaptıramazsanız? O zaman
size birkaç seçenek daha önereyim...
* Amass: Daha açılalı üç ay olan bu lokantaya gitmedim ama gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. Mutfağının başında Matt Orlanda var. Kendisini Amerika’daki Gramercy Tavern ve New York’un üç yıldızlı lokantası Per Se’den biliyorum. Son olarak da Noma’nın başaşçısıydı, şimdi kendi yerini açtı. Aldığım ilk raporlar yemeklerin çok leziz, yaratıcı ve dengeli olduğu. Mutlaka denenmeli.
* Relae: Christian Puglisi de Noma kökenli. Birkaç senedir onun lokantasına gidenlerin birçoğu Noma düzeyinde, bazen de daha kaliteli buluyor. Damak zevkine çok güvendiğim,
New York’ta yaşadığı için de sık sık dünyanın önde gelen lokantalarını ziyaret eden Gökhan Atılgan, Relae’yi Noma’dan daha çok beğendi ve daha ucuz olduğunu söyledi. Yediği altı öğünden üçünün olağanüstü olduğunu belirtti.
Relae mutfağı sebze ve ot ağırlıklı. Beyaz tatlı soğan, farklı havuç ve pancar türleri, değişik otlar, karnabahar, mantar türleri, kuruyemiş ve yenir çiçekler, sous vide pişmiş köy yumurtasından Puglisi harikalar yaratıyormuş.
Buraya gelmişken sokağın karşısındaki Manfred’e gidip “paket servis” denen hazır birkaç öğünü de sardırıp otele getirebilirsiniz.
* Smorrebrod: Harika soğuk ve sıcak sandviçler bulunuyor Kopenhag’da. Bizde emsali yok. Çoğu deniz ürünlerinden. Bunları hazırlayan fast food lokantalarına smorrebrod deniliyor. En iyi ikisi Schonnemann ve Told Og Snaps. Öğlen ve hızlı yemek için ideal. Rezervasyon şart.
* Fırın ve pastane: Lagkagehuset hem tatlı
hem tuzlu börek ve kurabiye, pastalar için tercihim. Bageri Bo Bech’in ekmeği harika. Agnes Cupcakes adı üstünde cupcake. Ama sadece çocuklar için değil, büyükler için.
* Kahve: Ülkemizde artık doğru dürüst Türk kahvesi bile içemiyoruz. Espresso ve cappucino’lar konusunda ise ağzımı açmak istemiyorum. Gidin Kopenhag’daki Coffee Collective’e ve kahve nasıl olur, görün.
Kayınbiraderim Kopenhag’da yaşıyor ve ilk maçtan önce GS’nin şansı yok demişti! Şimdi “3-1’in acısı kat kat çıkacak” diyor. İddiaya girdik, kaybeden diğerine Noma’da yemek ısmarlayacak.

Haberin Devamı

Hakkı Akdağ ve Yedi Mehmet Lokantası

Atlanta’dayken Hakkı Akdağ’ın vefat haberini aldım. Ölüm Allah’ın emri ama acaba kaç kişiye nasip olur onun kadar erdemli olmak ve haysiyetli yaşayıp devamlı mükemmelin ve doğru olanın peşinden koşmak? Eminim şimdi bayrağı sevgili oğlu devralıp inşallah daha da ilerilere taşıyacak ve biz de Hakkı Bey’in hayranları ve dostları olarak örnek kurum Yedi Mehmet Lokantası’nın devamı için elimizden geleni yapacağız.
Akdeniz mutfağı konusunda üç Michelin yıldızlı şefler eline su dökemezdi Hakkı Bey’in. Allah rahmet eylesin...