Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

“Avrupa Birliği hayati bir tehlikeyle karşı karşıya.”

Bunu söyleyen, Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Sebebi ise, 3 gündür devam eden ve pazartesi günü sonuçlanacak olan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin seçim olmaktan çıkması, AB’nin kaderinin oylandığı bir referendum haline gelmesi. Zira Birlik karşıtı aşırı sağ, Avrupa’yı pençesine almış durumda. Bu yüzden pazartesi günü ortaya çıkacak: AB gelecekte parçalanacak mı, yoksa hayatta mı kalacak?

AB referandumu

Beş yılda bir yapılan ve bu yıl 427 milyon Avrupalının oy vereceği AP seçimleri, Birlik için gerçekten yaşamsal önemde. Bir yandan İngiltere’nin Brexit süreci, diğer yandan Başkan Trump’ın Avrupa ile arasında gitgide büyüyen anlaşmazlıklar, Rusya’nın giderek daha çok Avrupa’ya nüfuz etmesi, ekonomik darboğaz, göçmen krizi... Hepsi Birlik’i sınayan yaşamsal tehditler.

Haberin Devamı

Zaten tam da bu zorluklar ve belirsizlikler, kıtada aşırı sağı körükleyen. Merkez partiler bu sorunlara çözüm bulamayınca, yerleşik düzenden ümidini kesen seçmen daha da uçlara savruldu. Yerküredeki belirsizlikler, yeni güç dengelerinin henüz yerine oturmamış olması da, insanların ulusal kimliklerine daha çok sarılmalarına ve küreselleşmeye karşı mesafe almalarına sebep oldu. İngiltere’nin Brexit kararı zaten bunun tezahürü.

***

Aşırı sağın bu seçimlere giren en örgütlü cephe olması da başarılı olmasında bir başka etken. Göçmen ve İslam karşıtı, içe kapanmacı, AB ve küresellşeme karşıtı partilerin liderleri zaten bir süredir sık sık bir araya geliyordu. Seçime de organize girdiler. Bir hafta önce de İtalya’da toplanıp “yeni ve milliyetçi bir Avrupa” vaat ettiler. Bu süreçte Trump’ın eski baş stratejisti Steve Bannon’la ittifak kurmaları ise şunu gösteriyor: Aşırı sağ gitgide yerleşik düzene karşı “küresel bir başkaldırı” haline geliyor.

Aşırı sağa darbe

Ne var ki hesabın üzerinde her zaman bir hesap var! Seçime bir hafta kala aniden Avusturya’da patlak veren siyasi kriz, bu ırkçı dalgaya büyük sekte vurdu. Malum, Avusturya’da hükümetin aşırı sağcı ortağı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Strache’nin Rus bir kadınla görüşmesi basına “sızdı”. Buna göre 2017’deki genel seçimler öncesinde partisine Rusya’dan yardım yapılmasını istiyordu. Şimdi sadece Avusturya hükümeti sallantıda değil, tüm Avrupa “Rusya alarmında”.

Haberin Devamı

İşte bu da, “Rusya ile dirsek temasında” olan aşırı sağa bir anda darbe vurdu. Normalde yüzde 30’lara varması beklenen oyların, şimdi yüzde 20’ye kadar düşmesi bekleniyor. Bu da bu “sızıntı”nın kasıtlı olarak bazı odaklar tarafından yapıldığı savını güçlendiriyor.

***

Bu kriz aşırı uçlarla mücadele eden merkez parti liderlerine de oksijen maskesi oldu elbette. Bu kampın başını çeken Almanya ve Fransa liderleri Merkel ve Macron seçim kampanyasında “Avrupa’yı milliyetçilik üzerinden parçalamaya çalışanlara karşı, ilericiler koalisyonu kuralım” deyip durdular. Bundan kasıt: Merkez sağı ve solu, küreselleşme etrafında birleştirmek. Şimdi elleri bir nebze de olsa güçlendi.

Ya Türkiye?

Peki, bu tablo Türkiye’yi nasıl etkiler?

Haberin Devamı

Her halükârda AP bundan sonra daha sert bir söyleme teslim olacak. Ne var ki Türkiye’den yana bir durum var: Aşırı sağ artık o kadar aşırılaştı ki Merkel ve Macron o uca ne kadar oynarlarsa oynasınlar, ırkçı seçmeni “kesmeyeceklerini” biliyorlar. Dahası, ülkelerindeki tehlikeli ırkçı gidişatın da farkındalar. Dolayısıyla, bundan sonraki asıl sınavları, kendilerini aşırı sağcı söylemden ayrıştırmak olacak.

Bu yüzden bundan sonra daha merkeze dönmeleri beklenmeli. Bu da toplumun tüm kesimlerini merkezde toplayacak bir söylem benimsemeleri ve Türkiye’ye karşı tavırlarını yumuşatmaları demek. Kaldı ki mülteci anlaşmasını sonlandırmamak ve ırkçılık yaftası yememek adına da, Türkiye onlar için kritik ülke.

Bundan sonra Ankara’nın stratejisi de, Türkiye ile aynı mücadeleyi verecek olan ve bu yolda bize ihtiyaç duyan Merkel-Macron ikilisini ve Avrupa’daki benzerlerini ortağı yapmak olmalı.