Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

“Neye sahip olduğunu bilmek. Neye ihtiyacın olduğunu bilmek. Ne olmadan yapabileceğini bilmek. İşte bu üçüne bakmak, envanter kontrolüdür.”

Çok sevdiğim bu sözü Hayallerin Peşinde (Revolutionary Road) filminde başroldeki Leonardo DiCaprio söylüyordu.

Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump’la tam bir hafta sonra, 13 Kasım Çarşamba günü görüşüp görüşmeyeceği hâlâ belirsiz. “Washington ziyareti olacak mı, olmayacak mı” diye herkes yazı-tura atadursun, biz bir envanter kontrolü yapalım.

Karşılıklı güvence

Haberin Devamı

İki başkent de ellerindeki problemin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Ankara için başlıca mesele, ABD’nin YPG ile iş birliğinin devam etmesi. Zira Suriye sınırında bir terör koridoru kurulması ihtimali, karşı karşıya olduğu en büyük güvenlik tehdidi.

ABD’de yerleşik düzen ise (establishment) asıl olarak Türkiye’nin Rusya ile kurduğu yakın ilişkiden rahatsız. Türkiye aleyhine esen sert rüzgârın ana sebebi bu. Geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi’nin yaptırım öngören ve Ermeni soykırımını tanıyan tasarıları peş peşe ve çok az sayıda fire vererek kabul etmesi asıl bu rahatsızlıktan kaynaklanıyor. Yoksa diğer alt başlıklar (güvenli bölge, İdlib, Patriot, S-400) Türkiye-ABD-Rusya arasında kurulan bu yeni dengenin sadece ayakları.

***

Gelelim envanter kontrolünün ikinci ayağına, yani bunu çözmek için neye ihtiyaç duyduklarına. Ankara ABD ile 17 Ekim’de yaptığı mutabakat sonrasında Amerikan askerlerinin ve YPG’nin güvenli bölgeden çekilmesinden memnundu. Ne var ki son günlerde ABD’nin yeniden Kamışlı’da boy gösterdiğine ve doğudaki tahkimatı artırdığına şahit oluyoruz. YPG’li Ferhat Abdi Şahin’in bu günlerde Beyaz Saray’da ağırlanma ihtimali da iyice ayyuka çıkmış durumda. Dolayısıyla, Ankara’nın, Trump’ın en azından YPG ile görüşmeyeceğini ve Suriye sınırındaki angajmanı sonlandırdığını belirtmesine ihtiyacı var.

Trump da azil süreci devam ederken, kendi Kongre’sine ve tabanına “Bakın, Türkiye’den istediğimi kopardım” mesajı verme derdinde. Bunu da asıl olarak Türkiye-Rusya ilişkisi üzerinden yapmak istiyor. S-400 de bu meselenin en sembolik kısmı. 31 Ağustos tarihli yazımda, Erdoğan’la Trump’ın iki gün evvelki telefon görüşmelerinde ABD Başkanı’nın “Patriot almak istiyorsanız, S-400’ü kutusundan çıkarmayın yeter” dediğini yazmıştım. Washington’ın çizgisi hâlâ aynı: CAATSA yaptırımlarının devreye girmesini istemiyorsanız, Rus füze sistemini kutudan çıkarmayın.

Haberin Devamı

Vazgeçebilecekleri

İki başkent de birbirinin ne istediğini ve ihtiyacını gayet iyi biliyor. Mesele ise envanter kontrolünün üçüncü ayağında kilitleniyor. Yani neden vazgeçebileceklerinde. Şimdilerde iki taraf da birbirinin ne kadar taviz verebileceğini görmeye, kestirmeye çalışıyor. Özellikle de Erdoğan’ın ziyareti kapıya dayanmışken. Zira bu ikili görüşmenin öncesinde ya da sonrasında YPG’nin Washington’da ağırlanması ya da yeni bir yaptırım paketinin geçmesi iki liderin görüşmesini zaten tamamen boşa çıkarır.

***

Henüz ABD’nin neden ve ne kadar vazgeçebileceğini söylemek için erken. Envanter kontrolü iki başkentte de devam ediyor. Bugüne kadar bu zorlu ilişkinin her şeye rağmen devam etmesini sağlayan ise, iki ülke lideri arasındaki sıcak diyalog oldu. Bu bakımdan 13 Kasım’da yüz yüze görüşmeleri orta yol arayışında önemli bir eşik olur gibi görünüyor.