Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tecrübem diyor ki: Ya bu parayı getirenler önden masraflar için küçük bir miktar alıp ortadan yok olacaklardır. Ya da konsorsiyum (!) senetler, teminat mektupları v.s. alındıktan sonra piyasaya çıkıp parayı bulmaya çalışacak, Türkiyenin adını piyasada rezil edecekler. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti dördüncü dünya ülkesi değildir. Kayıt dışı para olmayan fonlar bankalarda tutulur. Kredileri bankalar verir. Uluslararası fonlar paralarını borsalara veya piyasa enstrümanlarına yatırırlar; şirketlere doğrudan borç vermezler. Borç vermek için de İrlandada şirket kurmazlar."8 Ocak 2004 günlü "Olası Senaryo" başlıklı yazım aynı konuda şunları söylüyor: "...Bu işlemlerden birini veya hepsini yapacağına dair TMSF bir belge verir... bu belgeleri eline alan kişiler piyasaya çıkıp kapı kapı dolaşır; parayı bulmaya çalışırlar. Aslında, bu kişilerde hazır para yoktur. Böyle bir operasyon Türk Hazinesinin borçlanma piyasasını kaybetmesine neden olur. Çünkü, Hazine borçlanmak için normal imkanların dışına çıkmaya başlamış demektir. Bu davranış, Türk Hazinesinin borçlanma kapasitesini, bulunacak paranın en az 6 - 7 misli azaltır veya fiyatını çok yükseltir. Değil hazineler, ticari bankalar bile böyle bir yola gitmezler. Hatta, bugünlerde Türk bankaları senetleri elden ele dolaşacağı için, aval karşılığı kredi kullanmayı bile istemiyorlar. Kullanılacak kredinin parçalar halinde verilmesi bile bankaları tedirgin ediyor. Çünkü, bir bankaya bulunacak kredi için, birkaç kişiye sorulacak olması o bankanın itibarını bozabiliyor. Birkaç elden piyasaya girilirse, piyasa olduğundan çok daha yüksek bir borçlanma ihtiyacı olduğu algılaması yapıyor. Ticari bankaların bile yapmayı tercih etmedikleri böyle bir işlemi Türk Hazinesi veya TMSF hiç yapamaz. Yapmaya cesaret edemez. Edememelidir...Şimdiye kadar, Türkiye Cumhuriyeti için 2 ile 100 milyar dolar arasında para bulduğunu söyleyen ve en üst yöneticilere kadar ulaşıp onları ikna edebilen en az 10 kişiyle karşılaştım. Her üst düzey bürokrat da karşılaşmıştır."25 Ağustos 2004 tarihli "Çukurova" başlıklı yazımda ise: "...İşin içinde bir şeytan var da, hangi detayda gizli olduğunu arayanlar bulamıyor. Bence iş basit. Aslında, hazırda bir para yok. Bu yeni protokolle para aranmaya başlanacak... TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, Çukurova protokolü için Paranın kaynağını sorgulamayız ama kara para olup olmadığını denetleriz. Kuşkuya düşersek protokolü durdururuz diyor... Ahmet Bey, bir paranın kara para olup olmaması kadar, hangi biçimde bulunduğu da önemli. Bakalım, bu operasyonun Hazineye ve ülkeye toplam maliyeti ne olacak? demiştim.30 Ağustos 2004 tarihli "Bana Yakışmayan Sorular" başlıklı yazım yine bu konudaydı ve diyordu ki: "TMSF Başkanı Ahmet Ertürk gazetecilere Törüner çok yanlış ve kasıtlı bir hata yapıyor... kendisine yakışmıyor demiş... TMSF eleştirileri hoşgörüyle karşılamak ve cevaplamak zorundadır... TMSFye soruyorum:a) TMSFnin ilk protokolle rehin aldığı hisseler ve kıymetler, yeni protokolle yediemin sıfatıyla borçlunun adamlarının yönetimde bulunduğu Yapı Krediye devredilmiştir. Borçlunun tesiri altındaki banka nasıl yediemin olmaktadır? b) TMSFnin... rehin aldığı hisseler ve kıymetler, daha sonra da Northway Petroliuma geçecektir. Northway verdiği paranın hangi oranda fazlası kadar rehin istemektedir? c) Çukurova, Northwaye borçlarını ödemezse veya geciktirirse rehinler ne olacaktır? Borcu ödeyememe (default) durumunda, Northway rehinleri kaldırmaz, kaldıramaz. Sonuçta, inisiyatif tamamen Northwaye ve Çukurovaya geçmiş olmamakta mıdır? Bu durumda, TMSF elindeki rehinleri kaybetmemekte midir? d) Northway ve Çukurova bir biçimde kendi aralarında anlaşarak, bu operasyonu TMSFnin elinden rehinleri kurtarma olarak planlamış olamazlar mı? e) TMSFnin anlaşmayla, alacağı bütün faizlerden pratikte vazgeçme yetkisi var mıdır? TMSFnin böyle bir yetkisi varsa, niçin bütün diğer borçlulara uygulanmamaktadır? Diğer borçlular bir süre sonra mahkemelere başvurup haklarını arayamazlar mı? f) Çukurova, Northwaye borcunu zamanında ödemezse, Northway Turkcellin, Digitürkün ve Show TVnin sahibi olabilir mi? Bu durumda, lisansların nasıl devredileceği düşünülmüş müdür? g) İşte bu nedenlerle, 1- Hem paranın kaynağını, 2- Hem Çukurova ile Northway arasındaki anlaşmayı, 3- Hem Yapı Kredi ile TMSF arasındaki anlaşmayı, 4- Hem Norhtway ile Yapı Kredi arasındaki anlaşmayı, 5- Hem Çukurova borcunu ödeyemezse, medya lisanslarının Norhtwaye nasıl devredileceği konusundaki kurul kararlarını, 6- Hem bu gruba yapılan iskontonun diğer gruplara uygulanmaması nedeniyle alınması gereken Rekabet Kurulu Kararını, 7- Hem TMSF ile Çukurova arasındaki anlaşmayı, 8- Hem de Çukurovanın ödeme gücünü, bilmek zorundayız. Bir tren kazası, zincirleme bir tren kazasını önledi. ytoruner@milliyet.com.tr 7 Ocak 2004 günkü "Bir Bilmecem Var Çocuklar" başlıklı yazımda Çukurova için şöyle demiştim: "...bu işten bir yanık kokusu geliyor. Bu işte hem hükümeti hem de Çukurovayı ilgilendiren trajikomik durumlar var. Bu hikaye, bir aşk hikayesi değil de, parayı getireceklerini söyleyenlerin bir dolandırıcılık hikayesi ise, yalnız Çukurova grubu değil, hükümet de zor duruma düşer... Ben bu yazıyı eleştiri olsun diye değil, uyarı olsun diye yazıyorum... Her yeni hükümetin başından böyle bir macera geçer.