Gündem Yeni denetimsiz madenler açılıyor

Yeni denetimsiz madenler açılıyor

15.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Soma’dan sağ kurtulanlar Elmadere ve Danişment’te yeni madenlere giriyor. İşçiler, Soma Eynez’deki gibi iş güvenliği koşullarının tam anlamıyla hayata geçemeyeceğinden endişe duyduklarını söylüyorlar

Yeni denetimsiz  madenler açılıyor

Soma Eynez’de bir yıl önce 301 madencinin yaşamını yitirdiği ocakta çalışanlarla görüşmek için civar ilçelerde çalışmalarımızı sürdürürken, bölgede sıklıkla konuşulan bir konunun üzerine gitmek istiyoruz. Her durduğumuz, her konuştuğumuz madenci, “Daha önce çiftçilik ve hayvancılık yaparak geçinirdik, tarımdan para kazanamayınca madene inmek zorunda kaldık” diyerek serzenişini dile getiriyordu. Bölgede facianın ardından yeni iş alanları açılıp açılmadığını, maden dışında istihdam hakkı tanınıp tanınmadığını öğrenmek için sorular sorduğumuzda, korkunç bazı gerçekleri de öğreniyoruz.
Soma madenlerinin en büyük insan kaynağını oluşturan batı komşusu Kınık ve kuzey komşusu Savaştepe ilçeleri. Burada, Soma’da Eynez Ocağı kapandıktan sonra işten çıkan pek çok madencinin, bu iki ilçede yeni yeni oluşturulan madenlerde çalışmaya başladığını öğreniyoruz. Kınık’ın Elmadere köyü yakınlarında bir özel şirkete ait maden alanına rastlıyoruz. Kömür ocağının henüz faaliyete geçmediği, ancak alanın ekonomik olarak işleyebilir hale gelmesi için çalışmalar başlamış görünüyor.
Soma’daki madenden canlı kurtulan çok sayıda madenci, Soma Kömürleri A.Ş. tarafından kapı önüne konulunca bu madende işe başlamışlar, ancak köylüler yine de tedirgin.
Bu köy kalkacak diyorlar
Bir köylü, “Bu köy, bu maden yüzünden buradan kalkacak, diyorlar, endişeliyiz” diyor. Bu madende çalışmaya başlayan bir madenci ise, “Başka çaremiz yok, yerin altına girmek zorundayız” ifadesiyle çaresizliklerini anlatıyor. İsimlerini vermekten özenle kaçınan köylülerden biri de, “Daha acımız tazeyken, dalga geçer gibi şimdi köyün yanı başına bu maden ocağını yaptılar” ifadesini kullanıyor.
Diğer yandan Savaştepe’nin Danişment köyünde de yeni bir kömür ocağı açılmasının planlandığını duyuyoruz. Burada henüz çalışmalar olgunlaşmamış. Bu noktada hem Elmadere’de hem de Danişment’teki alanların yasalara uygun olarak tahsis edildiğini anlatmakta fayda var. Ancak, madenciler ve civar köylüleri; Soma Eynez’deki gibi iş güvenliği koşullarının tam anlamıyla hayata geçemeyeceğinden endişe duyduklarını gizlemiyorlar.
‘Bağımlı hale getiriyor’
Bu noktada CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, “Madene mahkumiyetin bir başka boyutu daha var. Madende görece daha iyi para alınıyor. Şimdi iki asgari ücret alınıyor. Madende çalışmak, insanları madene bağımlı hale getirmiş” diye konuşuyor.
Savaştepe tam bir maden şehri
Soma’nın kuzeyindeki Savaştepe’ye doğru yol aldığımızda, 12 bin nüfuslu ilçenin yaklaşık onda birinin Soma Havzası’ndaki kömür madenlerinde çalıştığını öğreniyoruz. Burası, geçiminin neredeyse tamamını madenden kazanıyor. Günlerdir duymaya alıştığımız, “13 Mayıs’tan sonra değişen hiçbir şey yok” sözünü burada da duyuyoruz yine, artan sıklıkla. Soma’daki faciadan sonra bir dönem Türkiye’nin gündeminde kalmış bir şehir burası. Ancak, zaman geçtikçe, unutulmuş ve Soma’nın gölgesinde kalmış yaşadıkları.
“Haklarımızı aramaya Ankara’y a gittiğimizde, iktidar partisi temsilcileri bize daha büyük baskı yaptılar. Muhalefet partileri temsilcileriyle görüştüğümüzü öğrenince, ‘CHP mi MHP mi çözecek sorunlarınızı, iktidar olan biziz’ diye üstelediler” diyor bir madenci.
Burada, bir süre önce Ermenek’teki kazada da karşımıza çıkan Uyar ailesinin yönettiği madenlerde mağdur olmuş isimler olduğunu öğreniyoruz. Soma’da faaliyet gösteren Uyar Madencilik’te kaza geçiren ancak hukuk mücadelesini kazanmalarına karşın, bir türlü hak ettikleri tazminatları alamayan İdris Sarıkaya ve Ali Kandemir’i buluyoruz. Kazada bacağı kopan Sarıkaya anlatıyor, mağduriyetlerini:
‘Bizi unuttular’
“Azim Uyar’a ait maden ocağında 5 kişi kazaya uğradık, iki kişi sakat kaldık. Benim sol bacağım diz altından koptu. Yüzde 48 engelli olarak kaldık. 2010 yılında emekli ettiler bizi. Mayıs 2008’de dava sürecini başlattık. Şirket bize aylık 450 TL aylık bağladı, biz tazminat parası isteyince, müdür para verme taraftarı olmadı. Dava, 2011 yılında sonuçlandı. 125 bin 692 TL maddi ve manevi tazminat çıktı bana. Şirketin üzerine hiçbir mal varlığı çıkmıyor. Bu konuyla ilgili iktidar ve muhalefetten 14 milletvekili ile görüştüm. 4 parti ile görüştük, 4 parti mutabık kaldı, paraların ödeneceğini, paranın da şirketten tahsil edileceğini söylediler. 1 ay içinde olacak dendi. Ancak iş uzadı. Bize son dakika golü attılar. Devletin kanunu, yargısı bize hak tanıdı. Gelgelelim şirket... Tek umudumuz siyasi yön kalmıştı. Ödenemeyecek bir para değil bu. 29 Mart yerel seçimlerine kadar Ak Partililer, ‘çözeceğiz’ dediler. Seçim bitti, telefonlar kapandı. 8 yıl olmuş kaza olalı. Ak Partililer, bize, ‘Basına çıkmanızdan rahatsız oluyoruz’ dedi.”
‘Hem suçsuz hem mağduruz’
Ali Kandemir giriyor söze; “9 yıl olacak. Hiçbir netice alamıyoruz. Ben şuna akıl erdiremiyorum: Suç oranı yok. Devletin en büyük yerlerinden raporlar verildi. Adli Tıp’tan, Celal Bayar Üniversitesi’nden. Hâlâ bizim işimizi yokuşa sürüyorlar. Biz hakkımızı istiyoruz sadece. Benim gözlerim protez, iki senede bir değişiyor” ifadesini kullanıyor.
Her iki mağdur madenci de haklarını aramak için çıktıkları yolda bir dedektiflik titizliğiyle devletin bulamadığı Uyar Madencilik yetkililerini arıyorlar. Samanlıkta iğne arar misali, şirketin o dönemki sahibi Azim Uyar’ı arıyorlar yıllardır.
Çocuklar hâlâ çocuk
Kazanın ardından nelerin değiştiğini anlamak için bölgede geçirdiğimiz birkaç günde, çocukların çocukluklarını yitirmediğini görmenin umudunu hissediyoruz. Bazıları yetim kalmış, bazılarının yakınları yaşamını yitirmiş, ama hâlâ ilçe merkezlerinde, köylerde oyun oynarken rastlıyoruz onlara. Babalarının, amcalarının, dayılarının hikayeleriyle büyüyor çoğu. Bir kısmı daha olanları anlayabilecek yaşa gelmemiş bile... Kim bilir, sokak aralarında oyun oynayan bu çocuklardan bazıları 10 yıl sonra girecekler babaları gibi madene... Şu an madene inenlerin ağabeyleri ya da babalarının yeraltındaki hikayelerini dinlediğimiz gibi, 10 yıl sonra da başka hikayeler dinlemek için yola çıkacağız yine... 1992 Kozlu’nun ardından önlem alınmadığı için yaşandı, 2014 Soma. Bize, 2014 Soma’nın ardından devlet aygıtının, vatandaşları için en güvenilir koşulları sağlayabilmesini ummak düşüyor. Ailelerin ve kentlerin talebi ise ortak: Verilen sözlerin gecikmiş olsa da tutulması ve iş güvenliği koşullarının azami ölçüde sağlanması.