Gündem YOROS KALESİ

YOROS KALESİ

01.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Anadolukavağı’nın üstünde, yaklaşık elli bin metrekarelik bir alanı kaplayan Yoros Kalesi’nin tarihi erken dönemlere, muhtemelen Roma öncesine kadar uzanır. Bir dönem Galatyalılar tarafından yağma edilen bu yapının daha sonra Romalılar tarafından kullanılması tabiidir. Çeşitli kereler onarılan, belki de yeniden yapılan yapıda Bizans dönemine ait kitabeler de bulunmaktadır...

YOROS KALESİ

Güzelcehisar, Rumelihisarı ve Yedikule Hisarı İstanbul’da Türkler tarafından inşa edilen yapılardır. Ancak onlardan çok önce inşa edilen başka hisarlarda vardır. Anadolukavağı’nın üstünde, yaklaşık elli bin metrekarelik bir alanı kaplayan Yoros Kalesi’nin tarihi erken dönemlere, muhtemelen Roma öncesine kadar uzanır.
II. yüzyılda Dionysios Byzantios bölgede bulunan ve Hieron yani tapınak adını taşıyan yapının Phriksos tarafından Kolkhis’e giderken yapıldığını ve onun yukarısında daire biçimli bir surla çevrili, sağlam bir kale bulunduğundan söz eder. Bir dönem Galatyalılar tarafından yağma edilen bu yapının daha sonra Romalılar tarafından kullanılması tabiidir. Çeşitli kereler onarılan, belki de yeniden yapılan yapıda Bizans dönemine ait kitabeler de bulunmaktadır. Bu kitabelerden birinde bulunan dört “B” harfinin İmparator VIII. Mihael Palaeologos’a (1261-1282) ait olduğu, bu nedenle de kalenin bu dönemde yaptırıldığı veya esaslı bir onarım geçirdiği ileri sürülür.
Osmanlı Beyliği’nin kuruluş döneminde, 1305’te Şile kalesi ile birlikte fethedildiği bilinen bu yapı, uzun süre muhafaza edilemez. 1348’de kısa bir dönem Cenevizliler hâkimiyetine geçen kale ve yakın çevresi, 14. yüzyılın sonlarına doğru kesin olarak Türk hâkimiyetine geçer. 1391’de Kocaeli’nden kalabalık bir grupla yola çıkan Sultan Yıldırım Bayezıd’ın (1389-1402) bir dönem bu kalede ikamet ettiği ve buradan gönderdiği kuvvetler ile Şile kalesini teslim aldığı bilinmektedir.
Bayezıd bir dönem kaldı
Yoros Kalesi’nin esaslı bir şekilde onarımı ve içinde genişçe bir mahalle oluşturulması Sultan II. Bayezıd (1481-1512) döneminde gerçekleşir. Kale içine bir cami, çeşme ve hamam inşa edilir. 17.yüzyılın ortalarına doğru kaleyi gezen Evliya Çelebi, tamamı Müslümanlardan oluşan 200 kadar ev ile Yıldırım Han Camii bulunduğunu belirtir. Kalenin içinde asker yoktur, kale halkı Karadeniz’de Kazak şaykaları belirirse ateş yakıp çevre köyleri haberdar ederler. “Ancak geceleyin asla ateş yakmazlar, zira Karadeniz’de gelen gemiler karanlık gecelerde boğaz ağzı sanıp karaya düşerler” demektedir. 19. yüzyılın başında yöreyi gezen İnciciyan ise kalenin içinde 25 ev ve bir dizdarın komutasında 20 kadar asker bulunduğunu anlatmaktadır.
Yoros isminin kökeni hakkında çeşitli yakıştırmalar bulunmaktadır. Bu ismin, kutsal yer anlamına gelen “Hieron” dan gelebileceği gibi, Tanrı Zeus’un bir sıfatı olan uygun rüzgârlar anlamına gelen “ourios” veya doğrudan doğruya dağ anlamındaki “oros”tan gelebileceği düşünülmektedir.
Taşları sökülüp taşındı
Yoros Kalesi iki bölümden oluşmaktadır: Yukarıda her iki yanında yüksek birer kulenin yer aldığı anıtsal giriş kapısı ile girilen iç kale bölümü ve arazinin eğimine uygun olarak kademeler halinde denize doğru inen diğer bölüm. Dış kale olarak değerlendirilmesi gereken bu bölüm daha alçak surlarla çevrili olup beden duvarlarının büyük bir bölümü günümüzde tahrip olmuştur. İç kalenin yüksek beden duvarları ile burçları ve giriş kapısının iki yanında yer alan kuleleri kısmen ayakta durmaktadır. Girişin iki yanındaki kulelerin içlerinde dört kolu eşit haç şeklinde mekanlar ve onların üzerlerinde, muhtemelen kalede kalan askerler tarafından kullanılan birer mekân bulunmaktadır.
İstanbul Üniversitesi’nden Prof.Dr. Asnu Bilban Yalçın tarafından oldukça kısıtlı bir bütçe ile 2010’da başlayan araştırma ve kazı çalışmalarına karşı Yoros Kalesi de diğer kale ve hisarlarımızın uğradığı ihmalin yoğun izlerini taşımaktadır. Bir dönem içine askeri lojmanlar yapılır, bir dönem kalenin beden duvarlarına ait taşlar sökülerek çevre inşaatlarda kullanılır.

Haberin Devamı

Kültür mekânına dönüştürülebilir

Anadolukavağı şehir merkezinden oldukça uzak, gezip görülmesi için bir gün ayrılması gereken bir yerleşmedir. Turizm faaliyetinin yoğunlaştığı şehirlerin en ihtiyaç duyduğu destinasyonlar şehir merkezinden uzak cazibe alanlarıdır. İstanbul’un malik olduğu ve nedense bizim görmezden geldiğimiz bu gibi alanları niçin onarıp, çağdaş olanaklarla donatıp gerek kendi insanımıza gerekse yabancı gezginlerin kullanımına açmayız? Son günlerde sık sık gündeme gelen AVM’ler içinde geleneksel sanatçılara yer ayrılması düşüncesini niçin Yoros Kalesi ve benzeri mekanlar için geliştirmiyoruz? Büyük bir alanı kaplayan Yoros Kalesi’nin iç kalesini onararak sergi mekanları ile donatıp, dış kalenin içine geleneksel yapıların ve sanatçıların yer aldığı bir kültür ve eğlence mekanı düzenlemek olanaksız mı? Geçenlerde bir arkadaşım sömestr tatili sırasında ailece Amerika’ya gideceklerini ve San Diego’yu ziyaret edeceklerini söyledi. Merak ettim, “Neden San Diego?” diye sordum. “Orada bir Meksika Köyü var, çok enteresan bir yer, çocukları gezdireceğiz” dedi. 10 yıl kadar önce bir gezi sırasında ben de o köyü görmüştüm. San Diego’nun merkezine yakın bir alanda, sanki bir film seti gibi düzenlenmiş, içinde sabun imalatçısından at arabası yapımcısına kadar geleneksel üretim örneklerini sergileyen, onlarca lokanta ve eğlence mekanının yer aldığı suni bir köy. Bir gece yemek yemeğe gittiğimizde içinde binlerce kişi ve gece geç saatlere kadar devam eden hayat beni gerçekten etkilemiş ve niçin biz böyle turizm mekanları oluşturamıyoruz diye düşündürmüştü.
‘Hüner şehir inşa etmektir’
Günümüzde kalenin beden duvarlarının dışında, sert Boğaz rüzgârlarından korunaklı bir alana kişisel girişimler ile yapılan birkaç işletme hizmet vermektedir. Şehre uzaklığına karşı düzenli vapur seferi olması hemen her zaman yoğun bir turist varlığının kaleyi ve bölgeyi ziyaret etmesine olanak sağlamaktadır. Hemen hiç bir kalemizde ve yakın çevresinde olmayan bu işletmeler, Yoros Kalesi’ni gezip görenlerin nefes almasına, dinlenmesine imkan vermektedir. Ancak sanırım devletin sorumlu yöneticilerinin başaramadığı bu imkanı sağlayan hemen her işletmenin başına gelen, burada da olabilir. Çeşitli bahaneler ile çevreyi şenlendirmesinin, insanlara çağdaş olanaklarla hizmet vermesinin önü kesilebilir, kale çevresinin çoraklaşmasından haz duyacaklar ortaya çıkabilir. Halbuki geçmişe özlem duyanlar, Fatih Sultan Mehmed’in sözlerini hatırlasalar ve eylemlerini ona göre düzenleseler daha faydalı olabilirler:
Hüner şehir inşa etmektir.
Halkın kalbini şenlendirmektir.
İnsanları mutlu edecek, hayattan zevk almasını sağlayacak girişimleri yönetmek, onların daha çağdaş olanaklarla hizmet vermelerini teşvik edecek destekler yerine her şeyi yasaklamaya çalışan bir zihniyetin egemen olmasının getirdiği olumsuzluklara acaba daha ne kadar katlanmamız gerekecek?
Güzel bahar günlerine çok uzun bir zaman kalmadı, arzu edenler Eminönü’nden veya Sarıyer’den kalkan bir vapurla güzel bir Boğaz gezisi yapıp, Yoros Kalesi’ni gezebilir, bir gün boyunca İstanbul’da yaşamanın ayrıcalığının tadına varabilirler.