Seyahat Pazarlama Uzmanı Sarp Özkar

Seyahat Pazarlama Uzmanı Sarp Özkar

kesiftutkunu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yıllardan bu yana Afrika’da en çok görülmesi gerektiğine inandığım Kenya’ya, iş seyahati sebebiyle gitme şansı buldum. Nasıl bir ülke ve insanlarla karşılaşacağımız merakının yanı sıra, vahşi yaşamın kıyısında bir seyahat ne tarz keyifler sunacaktı! Fiyatının son derece uygun oluşu ve geçmiş deneyimlerimden duyduğum memnuniyet nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sharjah emirinin sahibi olduğu Air Arabia havayolları ile uçmayı tercih ettim. Sharjah aktarmalı yaptığımız konforlu uçuştan sonra, Kenya’ya vardık. Birçok Arap ülkesinde ve üçüncü dünya ülkesinde olduğu üzere daha havalimanı içine adım atar atmaz gümrüklü alanda bize vize prosedürleri konusunda yardımcı olmak için acentemiz kapıda karşıladı. Türk vatandaşlarının kapıda vize alabildiği ülkeye giriş için, bir beyaz ve bir mavi form doldurup 50 Amerikan doları ödememiz karşılığı sadece 5 dakikada vizemiz hazırlandı. Havalimanında bize yardımcı olan Agustin, turumuzu birlikte yapacağımız hem rehberimiz hem de şoförümüz olan Ole Sitima ile bizi tanıştırdıktan sonra vedalaştı. Böylece keyifli bir Kenya seyahati başlamış oldu…

Haberin Devamı

Ole’nin bize ilk cümlesi “Hakuna Matata” oldu. Dünya üzerinde yetmişin üzerinde ülke görmüş olmama rağmen ilk defa bir milletin hayat felsefesi olan bir kelimenin, hayatlarının içine bu kadar girdiğine rastlıyordum. Merhaba anlamına gelen “Jambo” kadar kullanılan bir kelime “Hakuna Matata”. Anlamı, endişeye gerek yok, her şey yolunda… Hakikaten de Kenya’nın en fakiri de gülerek Hakuna Matata diyor, en zenginleri de. Tüm zorlu yaşam şartlarına rağmen endişe, stres bu ülkeye uğramamış.

İlk durağımız başkent Nairobi oldu. Ülke hakkında ilk izlenimler ilginçti. Fakirlik ve zenginliğin tezat oluşturduğu son derece kozmopolit bu kentte, bir yandan barakalarda yaşayan, sokakta kalan insanları görmek diğer yandan izole lüks siteler içinde güvenlikli olarak yaşayan başka mahalleleri de görmek bir gezgin için önemli bir deneyimdi. AIDS’in ciddi sağlık problemi olduğu Kenya’da diğer Afrika ülkelerine nazaran, sıtma ve sarı humma’ya daha nadir rastlanması da seyahat sağlığı açısından pozitif bir yönüydü diyebilirim. Ülkenin %75’i Katolik ve Protestan Hıristiyanlardan oluşan ülkede, daha çok Mombasa gibi sahil bölgelerinde yaşayan Müslümanlar da %25’lik pay ile ikinci sırada yer almakta.

Haberin Devamı

Ülke genelinde kırmızı toprak çok yaygın olduğundan, ne ekilse yetişebilecek bir bereket söz konusu. Tamamen çorak ve bozkır manzaralarla karşılaşacağımızı düşünürken, yemyeşil ve muhteşem bir doğayla iç içe olmak, kırmızı toprağın nimetlerini bize bir kez daha hatırlattı.

Başkent Nairobi’den Kenya’nın en güzel göllerinden biri olan Naivasha’ya doğru yol aldık. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Lake Naivasha’ya ulaştık. 12 hektarlık bir alana yayılmış gölde, en güzel aktivite sabah gün ışırken tekne turu. Ama bu tur bildiklerinizden biraz farklı! Gün ışırken doğanın sessizliğinde, ağaçların tepelerinde tek tük devasa boyutta kartallar görülmekte. Teknenin kaptanı belli alanlara gelip, göle ekmek atıyor ve özel bir ıslık öttürüyor. Ağaç tepesindeki devasa kartallar, ekmeklere hücum eden avuç içinden biraz daha büyük olan balıkları, kocaman pençeleri ile kaparken turistlere de fotoğrafını çekmek düşüyor. Maalesef biz çok şanssızdık zira biz gelmeden biraz önce beslenmiş olacaklardı ki, bize bu zevki yaşatmadılar. Yine de kartalları uçarken havada fotoğraflamak da, gün doğumunda o olağanüstü gölde doğayla iç içe olmak da, paha biçilemez bir keyifti. Konakladığımız Sun Africa Hotels zincirine ait Lake Naivasha Country Club gölün hemen kenarında yer alan, bahçesinde babun türü maymunların cirit attığı, son derece dinlendirici bir tesisti.

Haberin Devamı

Ertesi gün erkenden Kenya’da vahşi doğayı keşfedeceğimiz, Masai Mara ulusal parkına doğru yola çıktık. Yaklaşık üç buçuk saatlik bir yolculuk sonunda Masai Mara’ya ulaştık. Yolculuğun son bir buçuk saati asfaltın sona ermesi ile gerçek Afrika keyfini yaşayacağınız şekilde toprak ve doğal bir yoldan geçilmekte. Her ne kadar sarsıcı, arada da zıplatıcı olsa da ulusal parka gelmeden sizi doğaya hemen alıştırıyor diyebilirim. Daha milli parkın kapısına gelir gelmez, incik-boncuk, bilezikler, küpe ve rengarenk kolyeler satan Mara yerlilerine rastladık. Bu bize vahşi doğaya, Mara’ya ilk hoş geldin oldu.

Naivasha gölünde kartalın balığı avlayışını göremeyerek şansız olduğumuzu düşünmüşken, daha Mara parkına girer girmez ağaçta bir Leopar’a rastladık, üstelik biraz önce avlayıp tamamını yediği İmpala’nın bir bacağı derisi ile birlikte dallardan sarkıyordu. Çok geçmeden leoparımız impalanın kalan bacağını da ağzına alarak gözlerimizin önünde ağaçtan iniverdi. Evet Kenya’da geri kalan her şey çok güzel geçecekti buna inanmaya başladım. Ağzımdan Hakuna Matata nağmeleri dökülüverdi. Şanslıydık çünkü Leopar hem utangaç bir havyan, hem de türü azalmış bir hayvan olduğundan, bazı seyahat severler parkta bir ay zaman geçirmelerine rağmen bir tek leopara rastlayamadıklarını belirtiyorlar. Kısa bir süre sonra bir çita, arkasından iki dişi aslan beraberinde sekiz aslan yavrusuna rastladık. Çevremizde ceylanlar, impalalar vardı. O da ne bir erkek ve bir dişi aslana da rastladık. Meğer balayındalarmış, kısa bir süre sonra aslanların çiftleşmesine de şahit olduk.

Safaride asıl amaç “Big 5” görmek yani doğanın beş büyük hayvanı anlamına geliyor. Bunlar Fil, Bufalo, Gergedan, Aslan ve Leopar. Masai Mara’da gergedan dışındaki dört büyük hayvanı da görmüştük. İki gün boyunca tüm gün safari yapmak son derece eğlenceli ve bence Maldivler tarzı bir seyahatle bile kıyaslanamayacak kadar dinlendiriciydi. Burada Sun Africa Hotels zincirine ait Mara’nın en güzel konumunda bulunan Keekorok Lodge’da konaklamamız da etkili oldu diyebilirim. Düşünün Lodge’un bahçesinde değişik kuş türleri, hemen dışında çita bile gördük. Lodge’a girmelerinin engellendiği gerekli güvenlik önlemlerinin alındığından da emin olabilirsiniz.

İki gece Mara’da konakladıktan sonra sabah erkenden Kenya’nın bir diğer gölü olan Lake Nakuru’ya yol aldık. Yaklaşık üç saatlik yolculuktan sonra Nakuru ulusal parkına ulaştık. Naivasha’nın aksine Nakuru çok daha büyük bir alana yayılmıştı. Adeta gökyüzünü delen son derece yüksek ağaçların altında uzun ince bir yolda ilerlerken yol boyu bufalo ve zebraları gördük. Ayrıca pelikan ve flamingolar da Nakuru’da en çok rastlanan diğer hayvanlardı. Sonunda safarinin beşlisini tamamladık! Karşımızda beyaz ve siyah gergedanlar vardı. Görevimizi yapmanın, bir turist olarak Big Five’ı gördüm diyebilmenin rahatlığına kavuştuk. Lake Nakuru’yu yüksekten görebileceğimiz bir alana getirdi rehberimiz bizi. Bir de ne görelim onlarca babun. Kimi birbirinin çocuğunu kovalıyor, kimi aşk yaşıyor kimiyse manzarayı seyredip ağaçlarda dinleniyor. Manzaraya baktığınızda ise adeta cenneti görüyorsunuz.

Bir parantez de Lake Nakuru’da konakladığımız Flamingo Hill Camp için açmak istedim. Zira bugüne kadar tahmini 500’ün üzerinde her kategoriden otelde kaldım ama bu kadar güzeline ilk defa rastladım. Çok mu lükstü, hayır. Yemekleri mi muhteşemdi, evet güzeldi ama daha güzel yanları vardı. İlk defa kaldığım bir otelde oda anahtarım yoktu, çünkü en basitinden tentede kaldık ancak içi beş yıldızdı. Kampın resepsiyonu tesise gelir gelmez, aman fermuarı çekin babunlar odanıza girip eşyalarınızı çalabilir diye uyarmıştı bizleri. Gece 04:00’e doğru yatağıma uzanırken bir de ne göreyim, sıcak su torbası olarak bilinen termofor koymuşlar yatağın içine. Gece ile gündüz arası sıcaklık farkı çok olduğundan ayaklarım buz gibi olmuştu ve ilk defa kaldığım bir yerde anne şefkatini bana hissettirmişti. Sabah gün ışırken tentemin fermuarını açtığımda, on metre ötemdeki çitlerin ardından yüzlerce zebra, bufalo ve ceylan manzarasını görünce, işte budur dedim. Teşekkürler Flamingo Hill Camp, senden hep övgüyle bahsedeceğim.

Kenya’da her şey tek kelimeyle muhteşemdi. Doğa ile baş başa yaptığım belki de ilk seyahatti. Kesinlikle doğanın içinde zaman geçireceğiniz, hayvanlarla iletişime geçip sabahtan akşama kadar yeşilliklere bakarak gözlerinizi dinlendireceğiniz, sessizliği ile ruhunuzu şenlendireceğiniz bu güzel seyahati deneyimleyin. Kenya’ya gittiğinizde az bile anlatmış diyeceksiniz ve aklınızda kalan ilk üç seyahatiniz olacağından şüphem yok. Üstelik Kenya’ya tur fiyatları da 999 €uro’lara kadar düşmüş durumda, ne diyelim bu fırsat, bu keyif kaçmaz. İyi seyahatler…