Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’da her geçen gün yeni yerleşim bölgeleri oluşuyor ve yeme-içme sektörü, buralarda yer edinmeye devam ediyor. Kendine sektörel olarak yeni
alanlar yaratıp, büyüyor. Eskiden adından bile bahsedilmeyen bölgeler, birden bire yeme-içme ve eğlencenin merkezi oluveriyor.
Ben de bu yazımda, son zamanlarda yine böyle bir yer olan Vadistanbul’da açıldıktan sonra adından, menüsünden ve sahibi olan şirketten çok bahsedilen Ralph’s isimli restorandan bahsedeceğim.

Kaliteli ve sofistike

Bu merkezin en hareketli caddesinde İstanbul’un en ünlü yiyecek-içecek markaları arasına son oyuncu olarak giren Ralph’s, kaliteli bir dünya mutfağı sergiliyor.
Dekorasyonu son derece etkileyici, biraz Paris mahallelerindeki lokantalar havasında, en önemlisi de aydınlatmadaki sofistike detaylar, insanın gözünü yormuyor. Zaten gerek masalar, gerek bar ve diğer objeler kaliteyi hemen gözler önüne seriyor. Aslında bu mekan öğleleri iş yemekleri, ardından akşamüstü buluşmalarının yapıldığı iş çıkış saatindeyse kokteyl için uğranan ve akşam yemeği ile DJ müziği eşliğinde bir eğlenceyle son bulan bir trende sahip...

Haberin Devamı

Başarıyla gelen lezzet

Burrata peyniriyle başlayıp, dana karpaçyoyla devam eden başlangıç menüsü, şef Serhat Kılıç’ın Tayland ile Dubai’de aldığı eğitim ve daha sonra dünya genelindeki Xuma’larda çalışıp, Türkiye’ye dönmüş olmasına bağlı... Özel ihtisası nedeniyle birçok tabak çok başarılıydı. Karides tempura, yine karidesli kabak mücver, sakız kabağından yaptığı çıtır kalamar, denediğim tatlardan oldu. Müdür Sercan Pulat’a, “Mutfakta Uzak Doğulu bir şef mi var?” diye gayriihtiyari sordum. Özellikle deneyip, çok beğendiğim hambugeri tavsiye etmeden geçemeyeceğim.
Aslında itiraf edeyim ki, bu yazıyı iki etapta yazdım. Başlangıçların keyfinden ve lezzetinden bir de Jüpiter Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Topal ile sohbetin koyuluğundan, ana yemeklere fırsat kalmadı. Tekrar gittiğimde bu defa değişik tatlarla karşılaştım.

Tablo gibi tatlılar

En beğendiğim tabak, tavada gelen minik sebzelerle, tereyağlı misket limonu sosuyla yapılmış levrek oldu. Bunun yanında Cafe de Paris soslu bonfileyi de unutmamak lazım. Eğer, “Ana yemek olarak bir makarna ya da risotto alıyım” derseniz, tavsiyem kuşkonmazlı ve trüflü linguini’den yana... Risottolardaysa deniz mahsüllü olan kesinlikle istenmeli.
Tatlılara sıra gelince, çilekli milföy, renkleriyle bir tablo gibiydi. Aynı zamanda da lezzetliydi. Profiterolü de deneyin derim.
Jüpiter Grubu’nun yarattığı tesislerde başarı çok üst seviyede, bu da beraberinde bir seven kitlesi oluşturuyor. Müdavimleri bir hafta Galvin’de, bir hafta People’da ertesi gün Grey’de olabiliyor. Bu resmin altındaki imza, tabii ki Tayfun Topal’a ait...