Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İngiliz sanatçı David Hockney’nin ‘Baharın Gelişi, Normandiya, 2020’ başlıklı sergisi, Akbank’ın desteğiyle 11 Mayıs’ta Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak.

20. yüzyılın en etkili sanatçılarından biri David Hockney, 1960’lar İngiliz pop art akımının en önemli temsilcilerinden, kendisi Picasso, Matisse ve Fragonard’ın hayranı.

En çok fotoğraf kolajları ve başta ‘Bir Sanatçının Portresi - Havuzda İki Figür’ ve ‘Daha Büyük bir Sıçrama’ başlıklı eserleri olmak üzere Los Angeles yüzme havuzları resimleriyle tanınıyor.

Haberin Devamı

Hatta 2018 yılında ‘Bir Sanatçının Portresi - Havuzda İki Figür’ adlı eseri 90.3 milyon dolara satıldığında yaşayan bir sanatçının eseri için ödenmiş en yüksek rakam unvanına sahip oldu.

Tam beş yıl önce Tate Britain’da bir David Hockney sergisi gezmiştim. David Hockney resimleriyle başlayan, polaroid fotoğraf kolajlarıyla devam eden sergi dört mevsime ışınlanıyor hissi yaratan video art bölümünden sonra en çok da Hockney’nin iPad çizimleriyle şaşırtıyordu. Hockney, bu sergiyle ne kadar güncel kalabilmeyi başardığını da gösteriyordu. Ama benim o zamanki favorim Los Angeles’taki koleksiyonerleri resmetmesiydi.

Koleksiyonerlerin yüzündeki mutsuz ve donuk ifadeyi o kadar net yansıtmıştı ki ve o kadar ince ve tatlı bir şekilde eserlerini alanlarla dalga geçmişti ki hayran kalmamak mümkün değildi.

Geçen yıl ise şimdi İstanbul’a gelecek olan sergiyi Londra’daki Royal Academy’de gezme şansım oldu.

Sergi 2020’de Normandiya’daki evine kapanıp pandemi boyunca yaptığı eserlerden oluşuyor.

“Bu yaşımda gerçekten değerli bir şey yapmam için kendimi izole etmem gerektiğini biliyordum. Sonra mart ayındaki kapanma geldi ve hiç umursamadım çünkü bu hiç ziyaretçi olmayacağı anlamına geliyordu ve işte uzun süre çalışabilirdim ve yaptım” diyor David Hockney. 2020 yılı için hedefi iPad’inde 220 resim yapmakmış ve hedefini tamamlamış. Tam bir yıl boyunca doğada mevsimlerin yarattığı değişiklikleri resmetmiş. David Hockney teknolojiyi her zaman takip ediyor, 1986’da bir fotokopi makinesinde yaptığı ilk ev yapımı baskılarla sanatına teknolojiyi ilk kez dâhil ediyor, daha sonra 80’lerde polaroidlerin ve 35 mm renkli baskıların popülerleşmesiyle foto-kolajlar yapmaya başlıyor.

Haberin Devamı

1990’da ise lazer faks makinesi ve lazer yazıcıları kullanıyor. 2000’lerde iPhone ve iPad ile ‘brushes’ uygulamasını kullanarak çalışmalar yapıyor.

2007’de iPhone’uyla eserlere imza atarken, 2010’dan itibaren iPad ve Stylus’la eserlerini yapmaya başlıyor.

Bu sergide de yine iPad kullanıyor, iPad’de yaptığı eserler daha sonra kâğıda basılıyor.

iPad’de sanat yapabilmek için hem karakalem çizim hem yağlıboya resim yapabilme yeteneğiniz olması gerektiğini söylüyor.

85 yaşında, pandemi sırasında karantinada yaptığı tam 116 adet eseri sergiliyor.
Eserlere baktığınızda hayata hâlâ ne kadar olumlu baktığını ve izleyicilerine her zaman neşe verdiğini görüyorsunuz.

Her zaman yenilenmek gerektiği, doğanın ve baharın coşkusu öne çıkıyor eserlerinde.
Eserlere elbette laf yok, ama doğrusu Royal Academy’deki sergileme konusunda biraz daha özenli olunabilirdi diye düşünmüştüm.

Haberin Devamı

11 Mayıs’ta Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak sergiyi heyecanla bekliyorum, bakalım Royal Academy’den daha iyi bir sergileme olacak mı?

Unutmadan, sergi 29 Temmuz’a kadar görülebilecek.