Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

7-8 yıl önce Murat Pilevneli sayesinde tanıdım Refik Anadol’u.

Günümüzün nabzını tutan işleri de o zamanki tevazusu da etkileyiciydi, onu takip etmek için başlı başına bir nedendi.

O zamandan beri de işlerini yakından takip ediyorum ve doğrusu beğeniyorum.

İşte tam da bu yüzden çok şaşırdım ve üzüldüm Refik’in yaptığı talihsiz açıklamaya.

Dolapdere’deki Pilevneli Galeri’nin önündeki “Makine Hatıraları: Uzay” sergisi kuyrukları hepimizin görmek istediği, özlediği manzaralar.

İstanbul’da sanata ilginin bu kadar artması elbette sevindirici.

Haberin Devamı

Türkiye’de sanatla ilgili içerikler her gün daha da çok artıyor, sanat haberleri de sanat yazıları da artık ana akım medyada daha çok yer buluyor.

Buna rağmen sanat eleştirmenliği konusunda henüz yeterince yol kat edilmedi, çok az sayıda sanat eleştirmeni var.

Sanatatak’ın kurucusu Ayşegül Sönmez de onlardan biri.

Her görüşüne katılırsınız katılmazsınız o ayrı, ama her zaman yazdıklarıyla düşündürür, ufuk açar.

70 metrelik DNS anteni

Refik Anadol, Instagram’da paylaştığı, arkasında büyük bir uydu anteni fotoğrafının olduğu yazıda şöyle diyor:

“Sevgili dostlar, yine aynı elitist sanat akademisyenleri maalesef sergimizin başarısını hazmedemiyorlarmış.

Normaldir.

Yokluktan, hiçlikten ve negatiflikten beslenirler.

Yeni hiçbir şey söylemezler.

Sanat halka inince hep böyle yaparlar.

Onlara buradan 70 metrelik DNS anteni hediyem olsun”.

Refik’in bu açıklamasında Ayşegül Sönmez’in ‘Refik Anadol’un Makine Hatıraları’ başlıklı yazısı mı hedefti bunu bilemiyoruz, zaten Refik bir süre sonra belli bir hedefinin olmadığını söyleyerek kısa bir özür de yayınladı kendi Instagram hesabından. “Görüyorum ki anten şakam farklı yerlere çekilmiş. Derdim pek tabii ki eleştirilerle değil. Derdim, sanatımı kimin nasıl deneyimleyeceğine dair ahkâm kesen ve karar veren üslupla.

Halka üstten bakan ve sanatın nasıl anlaşılması gerektiğini dikte eden bu dile alerjim var. Üslubumdan rahatsız olanlar olmuş, onlardan da ayrıca özür dilerim. Niyetim kimseyi kırmak değildi” notuyla.

Ne yazık ki bu özürde de aynı talihsiz üslup devam ediyor.

Haberin Devamı

Ayşegül Sönmez ise söz konusu yazısını ve Refik’in kendisine yakıştıramadığım anten göndermeli paylaşımıyla birlikte şu notla yayınladı:

“Bir eleştirmen için haklı ya da haksız olmak değil, tartışmak esastır.  Belirli estetik, siyasi ve toplumsal kavramları tartışmaya açmak.

Bir sergi kamuya biraz da bu yüzden açılır. Fiziksel kuyruklar kadar düşünsel kuyruklar da oluşturmak için...

Bu sanatçı açıklaması ibretliktir. Büyük harflerle bir eleştirmen, bir yayıncı olarak kınıyorum.”

Sergi yerine üslup gündemde

Evet, sanat çok değerli ama iletişim de bir o kadar önemli.

Doğru iletişimi kuramadığınız zaman, markanızı doğru yönetemediğiniz zaman ağzınızla kuş tutsanız fark etmiyor.

Kimsenin, özellikle de sanatla ilgilenen, düşünce özgürlüğüne saygı duyan kitlenin affedemeyeceği tek şey eleştirileri hedef gösteren bu ayrımcı ve yersiz göndermeli üslup.

Bir sanatçıdan en beklenmeyecek hareket bu, özellikle de seviyeyi bu kadar düşürerek.

Sanatın halka inmesi derken, sanatçının esprilerinin yersizleşmesi değil tabii beklentimiz.

Haberin Devamı

İşte bu durumda unutmamak gerekiyor, ne kadar olağanüstü bir yeteneğiniz olsa bile o yeteneğin sevilmesi ve sayılması için sizi izleyenlerle doğru bir iletişim kurmanız gerekiyor.

Hele artık markalaşmış bir isim olma yolunda emin adımlarla ilerliyorsanız, o zaman buna daha da dikkat etmeniz gerekiyor.

Çünkü iletişim insanı vezir de ediyor, rezil de...

Ve günümüzde medyada ya da sosyal medyada paylaştığınız hiçbir şey daha sonra yok olmuyor, siz ne kadar silseniz de, üstüne kendinizi ne kadar açıklamaya çalışsanız da, özür de dileseniz de söz ağızdan bir kere çıktı mı unutulmuyor.

Boşuna büyük markaların yöneticileri günlerce süren medya eğitimleri almıyor, boşuna kriz yönetimi uzmanlarına başvurulmuyor.

Hepsinin bir nedeni var.

Bugün Refik’in sergisini tartışacağımıza, üslubunu tartışıyorsak burada gerçekten bir sorun var. Ve ne yazık ki bu sorun bu sefer sanatçının ta kendisinden kaynaklanıyor.