Cadde 2012’nin en iyi tiyatro oyunları

2012’nin en iyi tiyatro oyunları

28.12.2012 - 19:26 | Son Güncellenme:

Bu yıl hem özel tiyatrolar hem de şehir ve devlet tiyatroları ses getiren oyunlara imza attı. Tiyatro eleştirmenlerine, yıl içinde izledikleri en iyi 5 oyunu sorduk

2012’nin en iyi tiyatro oyunları

Bahar Çuhadar / Radikal Hayat yazarı

Haberin Devamı

1- ‘Sarı Ay’, DOT: DOT, dört oyuncusuyla misler gibi bir masal anlattı. Bir saat boyunca tiyatronun en saf haliyle, ‘öykücü’ kılığıyla baş başa kaldık. Öykü biraz hüzünlüydü ama bittiğinde içimize tuhaf bir ferahlama gelmişti.
2- ‘Nerde Kalmıştık?’, Bulut Tiyatro: Ebru Nihan Celkan ‘Nerde Kalmıştık?’la darmaduman etti ‘alternatif’ sahneleri. Şahane bir anti-militarist metindi. Sadece Cem Uslu’nun nefes kesen oyunculuğu sebebiyle bile zirveye oynuyor.
3- ‘Sen Olmak Nedir?’, Tiyatro Halt: Bu memlekette ‘erkek’ olmaya dair enfes bir metin. Nur Can Kara öykü tadında yazmış, Mert Turak, çok ama çok iyi bir performansla sahneliyor. ‘Du’ yani. Keşke yine oynasalar da bir daha izlesem.
4- ‘Babamın Cesetleri’, KREK: Berkun Oya’nın bana hayli dramatik gelen bir aile öyküsü anlattığı son oyununun duygu yoğunluğu (beni bile) yordu ama yine de muhakkak izlenesi. Oyunun tartışmasız yıldızıysa, Öner Erkan.
5- ‘Yokuş Aşağı Emanetler’, Altıdan Sonra Tiyatro: Bu oyunda bir nevi ‘kentsel dönüşüm tatbikatına’ dahil olmuşum gibi gelmişti. Gönül Sokak’ta başlayan oyun İstiklal Cadde’sinde, Kumbaracı Yokuşu’nda devam edip Kumbaracı50’de sonlanıyor. Kendimi mahallesinden sürülmüş biri gibi hissettirmemi sağladığı, boğazıma o tanıdık yumruyu yerleştirdiği için söz edilmesi şart yapımlardan.

Haberin Devamı

Üstün Akmen / Tiyatro eleştirmeni ve yazar

1- ‘Rosenbergler Ölmemeli’, İstanbul Şehir Tiyatroları: Geçmişteki büyük yargılama efsanesi aracılığıyla, “Yargının siyasallaştığı bir ülkede adalet nasıl sağlanır?” sorusuna belgelerle yanıt arayan eser, yeni bir seyir pratiği geliştiriyor.
2- ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’, İstanbul Devlet Tiyatrosu: Yönetmen Yücel Erten, varoşlarımızla imgesel Çin’in varoşları arasında bir anlamda paralellik kuruyor. Oyunun anlattığı olayı oyuncularla birlikte yakalıyor. Her oyuncu kendi gücünü en yüce değerlerle ortaya koyuyor. Oyunun parodiye ya da komediye kayma, dramatik olmaya kaçma olasılığı titizlikle engelleniyor.
3- ‘Aut’, Sıfır Nokta İki: Doğru yazılan bir oyun. Futbol mabedi fona yerleştirilmiş. Bir anlamda sokaktaki dünya büyüteç altına alınmış. Düşüncesindeki zenginlik ve sınır tanımaz bağımsızlıkla türünün sınırlarını zorluyor ve aşıyor da. Yönetmen tempoyu metronom gibi işliyor. Bölümleri, konunun kesintisiz sürdüğü izlenimi verecek biçimde birbirine bağlıyor.
4- ‘Ben Bertolt Brecht’, Dostlar Tiyatrosu: Brecht’in sivri dilini, ‘düşünmeyi keyfe, eğlenceye dönüştüren zekasını, gülmece dehasını’ sahneye bir kez daha getirdi. İnsanların da gözünü açtı, ufkunu genişletti, sorular sorarak kendi kendini denetlemesini, kendi benliğini silkelemesini, uyarmasını, baştan çıkarmasını, günümüzle ilgili söylenenleri dinleyerek kafa yormasını amaçladı.
5- ‘Süpernova’, DOT: Gençlerin yaşam sıkıntılarını, yaşantılarının ezikliğini unutmak için boks yapmayı seçmelerini; bir antrenör, altı sporcu ve bir de zavallı annenin yer aldığı çerçevede anlatıyor. Oyunun, koreografik tasarımlar ve yönetmenin ‘tiyatro’ etkisini azaltacak herhangi bir araya girmekten kaçındığı rejisiyle dikkat çekiyor. Oyunun metni etliye sütlüye dokunmayacak biçime getirmeksizin, yani kele çevirmeksizin, oyunu ve fikrini hırpalamadan, detayları savsaklamadan sahneliyor.

Haberin Devamı

Asu Maro / Milliyet yazarı

Haberin Devamı

En’ler konusunda hep bir endişe taşımış ve gördüğü oyun sayısı konusunda iddialı olmayan biri olarak, bu sayacaklarımın izleyebildiklerim içinden bir öneri listesi olduğunu ve sıralama içinde sunulmadığını özellikle belirtmek isterim.

1- ‘Süpernova’, DOT: Murat Daltaban’ın yetkin rejisi, boksu insanın gözünü ayırmadan izleyebileceği bir dans gösterisine dönüştüren Tan Temel-Sernaz Demirel koreografisi ve şapka çıkarılacak ekip oyunculuğuyla tiyatromuzda benzeri olmayan bir iş.
2- ‘Largo Desolato’, Ekip Tiyatrosu: Vaclav Havel’in metni zaten bastırılmış, sindirilmiş, kıstırılmış ‘aydın’ portresiyle çok etkileyici. Bir de Cem Uslu’nun rejisi ve ekibin tamamının iyi oyunculuğu eklenince, izlenmeye değer bir oyun çıkıyor ortaya.
3- ‘Ben Bertolt Brecht’, Dostlar Tiyatrosu: Brecht’in eskimemesinde sevinilecek bir şey yok aslında. Dünyanın çarpık düzeninde değişen bir şey olmadığını gösteriyor. “Ama hiç değilse böyle oyunlar var, insana nefes aldırıyor” denebilecek bir Brecht seçkisi ve kurgusu, Genco Erkal’ınki. Tülay Günal’ın varlığı da oyunun en büyük artısı.
4 -‘Oyun’, İstanbul Şehir Tiyatroları: Şahika Tekand’ın performatif sahneleme ve oyunculuk yöntemi, uygulandığı her metni kanatlandırıyor, soluk soluğa izlenen bir maceraya dönüştürüyor.
5- ‘Gerçek Hayattan Alınmıştır’, Altıdan Sonra Tiyatro: Yiğit Sertdemir’in kalemi, Tomris İncer’le sahnede yakaladıkları kimyayla birleşince etkileyici bir sonuç çıkmış ortaya. Hem şaşırtıcı, hem hüzünlü... Gerilimi de komedisi de yerinde, daha ne olsun?

Haberin Devamı

Ece Saruhan / HaberTurk yazarı

1- ‘Ben Bertolt Brecht’, Dostlar Tiyatrosu: “Ben Bertolt Brecht, gördüğümü gösteririm” diye akan bir replikle başlayan oyun, seyirciyi günümüz dünyasında ve Türkiye’sinde bakmakla yetinip görmeyi reddettikleriyle yüzleştiriyor. Seyircide ciddi yüzleşme yaratıyor. Oyuncaklar yoluyla yaratılan yabancılaştırma ve müzikler de metin kadar etkileyici... Genco Erkal’ın ve Tülay Günal’ın performanları su gibi...
2- ‘Kurabiye Ev’, Yan Etki: Modern çağın ‘Hansel ve Gretel’ masalını kara komediyle anlatıyor. Oyuncular performanslarıyla genç kuşağın en iyileri arasında yer aldıklarını bir kez daha kanıtlıyor. Oyunun genç yönetmeni Serkan Üstüner, seyirciyi yine nesne komedisinin nitelikli örneğiyle buluşturuyor.
3- ‘Oyun’, İstanbul Şehir Tiyatroları: Yönetmen Şahika Tekand, özgünlüğünü sonuna kadar ortaya koyuyor. Onun dokunuşu,‘Oyun’u farklı kılan başlıca unsur. Oyuncuların, ışık oyunlarıyla iç içe geçen performansları, seyirciyi kaçırılmaması gereken sıra dışı bir gösteriyle buluşturuyor.
4- ‘Pandaların Hikayesi’, Oyun Atölyesi: Oyun, seyirciyi aşkın unutulmaya yüz tutan yalın haliyle buluştururken, kapitalizmin yarattığı tahribatı da gözler önüne seriyor. Reji ve oyunculuklar da en az oyundaki aşk kadar duru... ‘Pandaların Hikayesi’, masallara hâlâ inananların kaçırmaması gereken oyunlardan.
5- ‘Üstü Kalsın’, Tiyatro Gerçek: Tiyatroyla şiirin buluştuğu gösteriler benim için çok değerli. En sevdiğim şairlerden Cemal Süreya’nın 80’inci doğum yılı şerefine tiyatrogerçek tarafından sahnelenen ‘Üstü Kalsın’ bu tür gösterilerin en nitelikli örneklerinden.

Seçkin Selvi / Tiyatro eleştirmeni

1- ‘Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi’, Talimane Tiyatrosu: Yabancı bir yazarın oyununu, bir Türk yazarın yapıtı kadar özgün uyarlayan Seçil Honeywell’in çalışması... Ve Esra Bezen Bilgin’in olağanüstü yorumu...
2- ‘Ben Bertolt Brecht’, Dostlar Tiyatrosu: Yaşadığımız süreçlerin ne yazık ki değiştirilemeyen koşullarında, Brecht hâlâ güncelliğini koruyor. Gencol Erkal-Tülay Günal ikilisinin muhteşem yorumuyla izledik.
3- ‘Supernova’, DOT: Murat Daltaban boksu, Tan Temel ve Sernaz Demirel’in koreografisiyle desteklenen estetik bir dans tiyatrosu biçiminde yorumladı. Disiplinli oyunculuklarla, dünyanın kocaman bir boks ringi olduğunu gösterdiler.
4- ‘Gerçek Hayattan Alınmıştır’, Altıdan Sonra Tiyatro: Oyun bir duygusal savrulmayı anlatıyor gibi görünse de Yiğit Sertdemir’in matematik temelli düşünce mekanizmasının dengesini yansıtıyor.
5- ‘Bernarda Alba’nın Evi’, Tiyatro Oyunbaz: Yönetmen Abdullah Cabaluz, bilinçli bir dramaturji çalışmasıyla, sahneleri fotoğraf kareleri gibi sıralıyor.

YARIN: 2012’DE RADYOLARDA EN ÇOK ÇALINAN 10 ŞARKI