Cumartesi günü American Express ve SPOT’un düzenlediği ‘Güncel sanatta risk’ seminerine katıldım. Bakın, İngiliz sanat yazarı Louisa Buck’tan neler öğrendim?
Bir postane memuruyla bir kütüphane görevlisi dünyada hatırı sayılır bir sanat koleksiyonuna sahip olabilir mi? Maaşları dışında geliri olmayan bir çiftten söz ediyorum. Daha ilk günden kararlarını veriyorlar, kadının maaşıyla geçiniyor, erkeğin maaşıyla sanat eseri toplamaya başlıyorlar. Hem de New York gibi pahalı bir şehirde. Manhattan’da tek odalı bir evde oturuyorlar. Bir yandan resim dersleri alıyorlar, bir yandan ressamlar nerede takılıyorsa oralara gidip onlarla arkadaş oluyorlar. Pablo Picasso’dan John Chamberlain’e birçok önemli sanatçının eserini zaman içinde topluyorlar. 4782 parçalık bir koleksiyonları oluyor. Tabii evlerinde yer kalmıyor. Yatağın altında eserler biriktirdikleri için yatak giderek yükseliyor. Sonunda eserlerin zarar görmesine daha fazla dayanamıyor ve koleksiyonlarının 2500 parçasını Washington’daki National Gallery of Art’a bağışlıyorlar.
Herbert ve Dorothy Vogels çiftinden söz ediyorum. Onlar hakkında yapılmış müthiş bir belgesel de var. “Koleksiyonerlik sanılanın aksine sadece zenginlere özel değil” diyor İngiliz sanat yazarı Louisa Buck. Vogels çifti gibi çarpıcı örnekler vermeye devam ediyor. “Sanatçılarla kariyerlerinin başında arkadaş olup, onları gençliklerinde desteklemeye başlarsanız onlarla beraber büyürsünüz, size daima öncelik tanırlar” diyor Louisa. Nerede mi?
SPOT’la öğrenciliğe geri dönüş
Cumartesi günü American Express ve SPOT’un düzenlediği güncel sanat seminerine katıldım. Konu: Güncel sanatta risk. Konuşmacı: Louisa Buck. Ev sahibi: Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Elvan Bilge ve SPOT’un kurucuları Tansa Mermerci Ekşioğlu, Zeynep Öz ve Laura Carderera.
Hafta sonu, dışarıda güneş pırıl pırıl, ama Four Seasons’daki konferans salonu dolu. Renkli bir kalabalık var. Cemiyet hayatından isimler, sanat galerisi sahipleri, koleksiyonerler burada, öğrenciliğe geri dönmeye hazır. Meğer hepimiz ne kadar özlemişiz öğrenciliği. Seminer sabah 10.00’dan akşam 17.00’ye kadar sürecek. Ama kimsenin itirazı yok. Arada fire verilse de herkes dersine çalışmış, Louisa’ya sorular soruyor.
‘Ne topluyorsan, o sensin’
Louisa Buck, ‘Owning Art: The Contemporary Art Collectors Handbook’ (‘Sanata Sahip Olmak: Çağdaş Sanat Koleksiyonerinin El Kitabı’) adlı kitabın yazarı. Sanatla para arasındaki ilişkiden başlıyor. “Sanat eserini para kazanmak için almayın” diyor. Malum, sanat en iyi yatırım araçlarından biri deyip duruyoruz. Louisa’ya göre güncel sanatta her zaman risk var. “Aldığınız eser değerlenebilir de, değerlenmeyebilir de. Önemli olan kendi zevkiniz, zevkinize hitap eden eserleri alın, yatırım diye düşünmeyin.” Fransız filozof Jean Baudrillard’ın dediği gibi, “What you really collect is always yourself”. Türkçesi: “Ne topluyorsan, o sensin.”
Louisa’ya göre doğru, yanlış yok. Herkesin doğrusu kendine diye düşünüyor. Hatta sanatçılara siparişle yaptırılan eserlere de karşı değil. Elton John’un havuzunun kenarı için bir sanatçıya eser sipariş ettiğini ve genelde resim yapan sanatçının bu sipariş nedeniyle mermer ve çelikten bambaşka bir eser yarattığını anlatıyor. “Bazen böyle siparişler sanatçıların yaratıcılığını da geliştirebiliyor” diyor.
Louisa Buck konuşmasını “Sanat koleksiyonerleri, bölgeleri ya da kurumları canlandırıcı nitelik taşır. Onların kazandırdıkları perspektif de şehirleri kalkındırır” diye bitiriyor. American Express ve SPOT’un seminerleri nisanda devam edecek.
MURAT PiLEVNELi DEDiKODUSU
Türkiye’de çağdaş sanatla ilgilenenler bir araya gelince, konu ister istemez Murat Pilevneli’nin geri dönüşüne geliyor. Pilevneli’nin de herkes gibi seveni de sevmeyeni de çok. Ama herkesin kabul ettiği bir şey var, Türkiye’de çağdaş sanata bugün bu kadar önem veriliyorsa bunda Murat Pilevneli ve yıllar önce kurduğu Galerist’in payı çok büyük. Pilevneli Galerist’e mi geri dönüyor, yoksa yeni bir galeri mi kuruyor? Bakalım, yakında göreceğiz.