Aşağıda anlatacağım hikaye değil, yaşanmış bir olay. Okuduklarınızdan sonra bir daha o otoparka girer misiniz bilmem, ama girseniz de daha dikkatli olacağınıza eminim
Yılbaşından önceki son pazar günü. Saat 16.00 civarı. Yer İstinye Park otoparkı 1’inci kat. Eşinizi alışveriş merkezinin önünde bırakmış, arabanızı park ediyorsunuz. Hiç tanımadığınız biri “İn arabadan” diyor, “N’oldu?” demek için indiğinizde elinde dev bir sopayla başınıza vuruyor, yere düşüyorsunuz. Her yer kan revan oluyor. Adam hızını alamıyor, başınıza vurmaya ve vücudunuzu tekmelemeye devam ediyor. Olayın tanıklarının anlattığına göre etrafta onlarca insan var, güvenlik var, valeler var. Bir Allah’ın kulu adamı engellemeye çalışmıyor.
Tamam, böyle biri karşınıza her yerde çıkabilir. Ama kapısından girerken çantanızı bile X Ray’e bıraktığınız, otopark girişinde arabanızın bagajının bile didik didik arandığı bir alışveriş merkezinde olunca kendinizi emin ellerde zannetmez misiniz? Böyle bir durumda koskoca İstinye Park’ın güvenliği duruma nasılsa el koyar, saldırganı etkisiz hale getirir, polis ve ambulans çağırır diye düşünürsünüz, değil mi? Hayır anlatılana göre öyle olmuyor işte. Sonunda saldırganın kız arkadaşı arabadan iniyor. Belli ki onu durdurmaya çalışacak. Ama kan tutuyor, kız baygınlık geçiriyor. Ancak o zaman adam duruyor ve kızla ilgilenmeye başlıyor.
Tehditlerine devam ediyor
Sonuçta olay yerine eşiniz geliyor, sizin için özel ambulans çağırıyor. Gelen ambulanstakiler yerde sizin kanlar içinde yattığınızı görüyor. Ama baygın değilsiniz ya, baygın olan kızın yanına koşuyor, ilk müdahale ona yapılıyor. Saldırgan, tehditlerine devam ediyor. İşte bu aşamada İstinye Park güvenliği devreye girer sanıyorsunuz. Sonunda sessizliklerini bozuyorlar, saldırıya uğrayan tarafa “Polis çağırmayın, şikayetçi olmayın, iş büyümesin” diyorlar. O panikle bir şey yapamıyorsunuz. Oysa saldırganın plakası belli, adı sanı belli. Hatta sonradan kendisine ulaşıldığında “Evet, yaptım” da diyor.
Bu anlattığım bir hikaye değil, kısa süre önce yaşanmış bir olay. Pekala hepimizin başına gelebilecek bir şey. Çoluk çocuk gittiğimiz bir alışveriş merkezinin otoparkında gerçekleşiyor. O otoparkın gece sinema çıkışı nasıl karanlık ve ürkütücü olduğunu bilirim. Ama güpegündüz böyle bir şey olabileceği, olduğunda güvenliğin hiçbir şey yapmayacağı asla aklıma gelmezdi.
Daha sonra İstinye Park güvenliği “Elimizde görüntü yok, otoparkta kamera yok” diyor. Oysa otoparkta yürürken gözümüze kameralar çarpıyor. Peki bu kameralar aslında gerçek değil mi? Değilse, neden böyle bir yerde gerçek kamera olmaz? Kamera varsa, görüntü nasıl olmaz? İstinye Park yetkililerine bu olayı sorduğumda Genel Müdür Hakan Kurt, “Biz İstinye Park olarak gerek olay anında güvenlik görevlilerimiz ve ilkyardım ekibimizle, gerekse olay sonrasında resmi makamlara tüm belgeleri sunarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik” dedi. İstinye Park durumu büyütmek istemeyebilir, mekanın böyle bir olayla gündeme gelmesini istememekte tabii ki haklı. Ama girişinde bile güvenlikten geçtiğimiz alışveriş merkezinin otoparkında can güvenliği sağlanmasını beklemek en doğal hakkımız, değil mi?
YENi DiZiMiZ: SON
Berkun Oya’nın kaleminden çıkması yeterliydi ‘Son’u izlemem için. Daha ilk bölümden çarptı, belli ki sürükleyecek. Kadro da çok iyi. İzlemediyseniz izleyin. ATV’de olduğunu hatırlatırım.
Yalnız anlamadığım bir şey var. Yeni dizilerin ilk bölümü yayınlanıyor, sonra ikinci bölümden bir parça, sonra ilk bölümün tekrarı... Aynı gece aynı bölüm, neden peş peşe yayınlanıyor? Kaçıranlar için mi, yoksa nasılsa reytingler ölçülmüyor diye mi?