Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Paris Moda Haftası’nda Alber Elbaz, Lanvin’de 10’uncu yılını kutladı. Peki ama 123 yıllık Fransız modaevinin sahibinin 70 yaşında Çinli bir iş kadını olduğunu biliyor muydunuz?

MEĞER LANVIN ÇiNLiYMiŞ

“Bir erkek arkadaşım 30 yıldır bu modaevinden giyiniyordu. Bu marka benim olursa onun benimle ne kadar gurur duyacağını düşündüm ve markayı satın almaya karar verdim.”
Bahsettiğimiz marka 123 yıllık Fransız modaevi Lanvin, sahibiyse 70 yaşında Çinli bir işkadını Shaw-Lan Wang. ‘Made in China’ yazısını hep kalitesizlikle eş gördük. Fransız, İtalyan markaların nedense hep daha kaliteli olduğuna dair inancımız tamdı. İşte bu yüzden Financial Times’da Fransız modaevi Lanvin’in sahibinin Çinli bir iş kadını olduğunu görünce şaşırdım.
Lanvin denince aklımıza modaevinin 10 yıldır kreatif direktörlüğünü yapan Fas doğumlu, İsrail asıllı Alber Elbaz geliyor. Oysa markanın bu hale gelmesinin asıl nedeni Shaw-Lan Wang. Çünkü 2001’de Lanvin’i L’Oreal’den satın aldıktan sonra Alber Elbaz’ı bizzat kendisi işe alıyor.
Elbaz, Gucci grubunun Yves Saint Laurent’i satın almasıyla işini Tom Ford’a kaptırınca bir süre dünyayı geziyor. Lanvin’in satışını duyunca yeni sahibini arayıp, kendisiyle görüşmek istediğini söylüyor. Ardından da ekliyor, “Uyuyan güzeli uyandıralım!”
Wang, hiç tanımadığı Elbaz’ın telefonla kendisine ulaşabilmesinden etkilenip hemen ertesi gün görüşmeyi kabul ediyor. Çizimlerini beğeniyor. Elbaz’ı kreatif direktör olarak seçme nedeniniyse şöyle açıklıyor, “Üstlerine çok saygılı olduğu belli oluyordu”. Uzakdoğulular’da saygı her şeyden önemli, yetenek, vizyon ikinci planda geliyor.
Alber Elbaz Lanvin’i alıp götürüyor, 5 yılda kara geçiriyor, geçen yılsa 203 milyon euro ciro yapıyor. LVMH Grubu Elbaz’ı Givenchy’ye transfer etmek istediğinde Elbaz hemen reddediyor, “Madame Wang kimsenin beni istemediği dönemde bana müthiş bir fırsat verdi, onu bırakmam” diyor.
Wang, kendisine iş kadını denilmesinden hoşlanmıyor. Ona göre sadece ‘Çinli bir kadın’. Aynı zamanda bir gazete patroniçesi, United Daily News gazetesi Wang’e babasından kalıyor. Tayvanlı olmasına rağmen ‘Tayvanlı değil, Çinli’ olarak tanınmak istiyor. Savaş zamanı büyüdüğü için ve babası orduda görev yaptığı için Japonlar’ı affedemiyor ve Japonlar’la tanışmayı, konuşmayı asla kabul etmiyor. İngilizcesi çok kötü, röportaj yapan gazeteciye ne yemek istediğini sorarken ‘Kitchen or beef?’ diyor, ‘Chicken or beef?’ diyeceğine. Ama Fransızcası çok daha iyi. Lanvin’in alımında Fransızcası’nın faydasını gördüğünü de söylüyor.
Kendisi Lanvin gibi bir Fransız modaevinin sahibi olmasına rağmen inatla geleneksel Çinli kıyafetleri giyiyor. “Çinliyim, neden Avrupalı gibi giyineyim?” diyor.
Biz hâlâ Çin malını küçümserken, Avrupa markalarını önemsemeye devam ederken uzaklarda çok başka şeyler oluyor.

Haberin Devamı

Genco Erkal mutlaka izlenmeli

Haberin Devamı

Geçen hafta Muammer Karaca Tiyatrosu’nda Genco Erkal’ın ‘Ben Bertolt Brecht’ oyununu izledim. Evet, Brecht tiyatro için çok önemli bir isim, her dönem geçerli eserlere imza atmış. Hatta Brecht oyunlarında hiçbir şeyin değişmediğini görmek insanı çok üzüyor, umutsuzluğa kapılmasına neden oluyor. Ama aralarda da sivri diliyle güldürüyor.
Beni Brecht’ten daha fazla etkileyen ise Genco Erkal’ın ta kendisi. Onun gibi bir duayeni sahnede izlemek büyük bir şans. Oyunculuğunu, sahne hakimiyetini anlatmaya gerek yok.
Genco Erkal, ‘Ben Bertolt Brecht’te Tülay Günal ile oynuyor. Onun gibi bir oyuncuyla karşılıklı oynamak kolay değil. Ama Tülay Günal söylediği şarkılarla ve sesiyle başarılı. Oyun boyunca piyanoda Yiğit Özatalay var.
1.5 saatlik müzikli oyunda farklı karakterleri canlandırıyorlar, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar. Oyun hiç bitmesin istiyorsunuz. Sırf Genco Erkal’ı izlemek için bile gidilir!