Gülse Birsel’in yeni dizisi ‘Yalan Dünya’ nasıl başladı? ‘Avrupa Yakası’nın yerini alır mı?
Günlerdir merakla bekliyordum ‘Yalan Dünya’yı. Üst üste bir sürü şey olurken, depresif film ve dizilerden bunalmışken, tam da gülmeye ihtiyacımız var derken Gülse Birsel’in yeni dizisi umut oldu. ‘Avrupa Yakası’nı defalarca izlemiş biri olarak tedirgindim, yeni diziyi de bu kadar sevebilecek miyim diye.
Başta olaya hakim olamadım, kadro çok kalabalık geldi. Ama sonradan ‘Kim kimdir?’i anladıktan sonra dizi de açıldı. ‘Avrupa Yakası’nın oyuncularını yeni bir dizide görmek ve yeni rolleriyle kabul etmek zor. Özellikle de olay yine bir apartman dairesi etrafında dönerken. Gülme efektleri zaman zaman fazla geliyor. Ama kadro müthiş, özellikle de Olgun Şimşek. Füsun Demirel’in terlik takıntılı ev kadını hali çok başarılı. Gönül Ülkü’yü kadroda görmek bile mutlu ediyor insanı. İlk bölümün sonunda hissiyatım şudur, Gülse Birsel yine yapmış yapacağını.
Benim favorim Bartu Küçükçağlayan’ın canlandırdığı Orçun karakteri. Belli ki Orçun da kısa zamanda Gaffur ya da Burhan gibi bir efsane olacak.
Noel baba kılığında örnek doktor
8 yaşındaki bir kız çocuğunu yılbaşı zamanı ameliyat eden genel cerrah İlker Şahin, daha sonra Noel Baba kılığına girip ekibiyle birlikte çocuğu ziyaret ediyor. Amaç belli, çocuğa moral vermek. Bazı işgüzarlar ortaya çıkıyor, hastanede “Noel Baba kılığında biri geziyor” diye şikayet ediyor. Doktor, cerrahların çoğu gibi hastaya duygusuz yaklaşmadığı için, küçük çocuğu sevindirebilmek için çabaladığı için, hasta psikolojisine de önem verdiği için hakkında soruşturma açılıyor.
Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Özcan Akan da çıkıp “Biz vatandaşların şikayetçiyiz demesi üzerine soruşturma başlattık” diyor. Sonradan Sağlık Bakanlığı açıklıyor, “Bu bir soruşturma değil, inceleme.” Bu durumda bize de “Keşke böyle doktorlardan daha çok olsa” demek kalıyor.
Acı kayıp
İki acı kayıp aynı anda geldi, Rauf Denktaş ve Lefter Küçükandonyadis. Biri 88 yaşındaydı, biri 87 yaşındaydı. Yine de kimse onlara konduramadı ölümü. İkisi de 80 küsur senelik ömürlerine ne büyük başarılar sığdırmış, ne kadar çok sevilmişler. Ne mutlu onlara... Huzur içinde yatsınlar.
Oteller 5 yıldızlı, ya pistler?
Türkiye’de birçok yerde mali nedenlerden ihmal varken dağda kayak pistinde ihmal olması da normal karşılanıyor. Oysa ki dünkü gazetede gördünüz, aslında bahsedilen koruyucu ağ çok masraflı bir şey de değil. Metresi 5 liradan satılıyor. Sayesinde hayatlar kurtarılıyor. Yurt dışında bütün pistlerde bu ağlar kullanılırken, bizde neden tahta kullanıldığını anlamak mümkün değil. En azından tahtanın önüne ağ germek de bir çözüm olabilirdi. Ama gelin görün ki milli kayakçının hocası bile ‘Ağ sadece yarışlarda kullanılıyor’ diyebiliyor.
Milli kayakçı yaralanıyor. Her kayak pisti civarında olması gereken helikopter ambulans yok. Yerine karayoluyla ambulans gelmesi 1 saati buluyor. 1 saat geciken müdahaleden ne beklenebilir ki? Dağdaki otellerin içini 5 yıldızlı yapmak yetmiyor işte, asıl pistlerde güvenliği sağlamak önemli. Güvenliği sağlayamıyorsak boşuna kayakçı yetiştirmeye de çalışmayalım. Çünkü, çok yazık oluyor.
