Cadde Emrah: Oğlumun velayetini alacağım

Emrah: Oğlumun velayetini alacağım

14.07.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Emrah: Oğlumun velayetini alacağım

Emrah: Oğlumun velayetini alacağım



Efendim, 15 yıldır başarıyla sürdürülen Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması’na, o tarihlerde çok önemli bir sözüm yoksa mutlaka giderim. Zira öncelikle fanatik bir Egeliyim. Bir de yıllardır festivalin maddi-manevi yükünü çeken sevgili Ali Rıza Türker’in bende hatırı büyüktür. Bu kez de düştüm yollara. Havaalanının CIP salonunda Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Uslu vardı. Biraz kilo almış, en kısa sürede verecekmiş. Sevgili Başkan, Aziz Ağabey (Yıldırım), zarif eşi Yıldız Hanım ve Mahmut Uslu’nun eşi, Bodrum’daki Göltürkbükü’nde buluşup tatil yapacaklarmış. Uslu, Türk iş adamlarının nedense spor yapamadıklarını, hatta bunu külfet saydıklarını söyledi. Daha sonra sevgili Ünal Uzun geldi yanımıza. Medyadaki pek çok insanda olduğu gibi, Ünal Uzun’un bende de ayrı bir yeri vardır. Ünal Ağabey eskiden albaydı. Müthiş yardımsever bir insandır. Lobby Halkla İlişkiler Yönetim Kurulu Başkanı olan Uzun oğlu Ömer ve kızı Özge ile şimdilerde büyük projeler peşinde. Çocuklarının ikisi de yurt dışında iyi eğitim aldılar maşallah. 2-3 lisan biliyorlar. Zaten Ünal Ağabey bir süre sonra işleri oğlu ile kızına bırakıp Kemer’de, annesinin yanında tatil yapacakmış. Efendim, Kuşadası’na direkt uçak yok.
O nedenle otelciler ve eğlence sektöründe çalışanlar turizmin Marmaris, Antalya, Çeşme ve Bodrum’a oranla gelişmediğini,
hatta yerinde saydığını söylüyorlar. Neyse, bu sıkıntılara döneceğiz tekrar İzmir -Kuşadası arası 50 dakika sürüyor. Eskiyi düşündüm de... Yollar düzelmiş. Bizi karşılayan Uğur ile Mehmet’i epeydir tanırım. Bir kez daha anladım ki festivalin yükünü Türker Reklamcılık A.Ş’nin ekibi ve
belediye çalışanları çekiyor. Kuşadası’na gittiğimde genelde
Futbol Federasyonu Başkanı sevgili Haluk Ulusoy’a ait olan, ailesinin işlettiği Fantasia Otel’de kalırdım. Bir kez de rahmetli Kasım Yaman’a ait olan Adakule’de kalmıştım. Kasım’ın çok genç yaşta kalbine yenik düşmesinin ardından Adakule’ye ayaklarım bir türlü gitmedi. Bu kez tercihim Pine Bay oldu. Methini annem, kızkardeşim Nuray ve yeğenim Evren’den çok duyduğum için şansımı denemek istedim.

Emrah: Oğlumun velayetini alacağım
Kuşadası’nın girişinde yer alan
Pine Bay yalancı cennet. Helal olsun! Herhalde Kuşadası’nın tek yeşil yeri. Çünkü turizm cenneti şehirleşmiş artık; etrafta irili-ufaklı kooperatif evleri, yüksek taş binalar... Doğru dürüst tatil köyü yok. Zaten 10 büyük otel, müşterisizlikten kapanmış. Pine Bay, 421 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş. 234 oda, 302 club var. Sahibi Müzeyyen-Mehmet Göçen çifti. Odalar tertemiz, servis muhteşem. Konferans ve seminer salonları nedeniyle kongre turizmine de açık. Otele evcil hayvan kabul edilmiyor. Dakika başında Kuşadası’na servis var; kişi başı 1 milyon. Sabah ve akşam yemekleri açık büfe, muhteşem. O kadar çok çeşit var ki insan ne yiyeceğini, ne alacağını şaşırıyor.
Bir gün olsun, midem bozulmadı. Akşamları keyifle eğlenebileceğiniz bir Piyano Bar’ı var. Alp adlı genç bir müzisyen çalışıyor ve dünün, bugünün popüler şarkılarını söylüyor. Bayağı da eğlendiriyor. Hem yakışıklı hem sesi güzel. Salon şefi Candan Saraç ve barmen Mustafa Erbaş bizimle ilgilendiler o gece. Otelin gece müdürü Hasan Geren müthiş bir adam. Sanki kendi oteli, her yere koşturuyor. Bir gece üst üste üç kez odam karanlığa gömüldü, saniye geçmedi, tamir ettiler. Hasan Geren elinde telsizi ile her saniye yanınızda. Fuaye ya da L’Escalier Bar’da da konuklarınızı ağırlayabilirsiniz. Havuz, Yelken, Marina, Plaj Cafe’de ise 10.00-16.00 arası servis yapılıyor. Her türlü spor faaliyeti var. Bebekler için bakıcı bile düşünülmüş. Animatörler ise gün boyunca eğlendiriyorlar. Her sabah kendimi jimnastik salonuna attım, ücretsiz.

Emrah: Oğlumun velayetini alacağım
Ben oradayken, Romanya’nın en tanınmış modacılarından olan,
bir kaç yıl önce hunharca katledilen Gianni Versace’nin öğrencisi Catalin Botezatu’nun katalog çekimleri ve defilesi vardı. Resepsiyonist Murat Aygün, Kuşadası’nda gezilecek ve görülecek yerlerle ilgili bana rehberlik yaptı, sağolsun. Bir öğle yemeğinde İzmir Büyük Efes’den tanıdığım sevgili Gökhan Gökçen
ve Cahit Göksal ile karşılaşmamız ise hoş bir tesadüf oldu. Sabah kahvaltısında, sorumlu şef Nazmi
Arı soyadına yakışır şekilde çalışıyor. Bu arada pek saygıdeğer (!) bir milletvekilimiz kahvaltıya bayağı geç gelip servis istedi. Çocuklardan biri tanımadığı için kartını soracak oldu. Afedersiniz; ne ‘hayvanlığı’, ne ‘eşşoğlueşşekliği’ kaldı. Sayın (!) milletvekilinin kimliği bende, kibarlığı nedeniyle kendisini buradan da kutluyorum! Otelin ön büro müdürü Zülal İnan, animasyon müdürü Nebi, teknik müdür şefi Adil Alparslan, banket müdürü Remzi Arsal, halkla ilişkiler sorumluları Ayşe Yumurtacı, Senem Sabuncu, aşçıbaşı Hayati Gökçeel... Hepsi işlerinin ehli kişiler. Bir akşam, yemeği, çocukluğumdan çok iyi tanıdığım ve artık Kuşadası’nın sembolü haline gelen Kazım Usta’da yedim. Balığı ile ünlü bu restoranda bir de anım vardır. 1980’li yıllardı. Kuşadası Festivali düzenlenmişti. Rahmetli Taner Şener, Serpil Örümcer, şu an Fashion TV’de görevli olan ama o zamanlar benimle çalışan Bektaş Türk filan Kazım Usta’da yemek yiyordum. Bir hamile kedi ayağımı tırmıkladı. İki gün sonra eve bir telefon geldi; kedinin kuduz olduğunu, iğne yapılması gerektiğini söylüyordu. Ben ve ailem çok telaşlandık.
O tarihlerde Piçhane adlı yerde iğne miğne yoktu. O zamanlar Haftasonu
ve Kelebek gazetelerinin İzmir temsilcisiydim. Herkes ayağa kalktı. Patronum, hala adını saygıyla anıyorum, Erol Simavi uçakla iğne getirtti. Bir hafta süreyle o iğneleri göbeğimden yedim. Bir süre sonra ailemle birlikte Kazım Usta’da bir şeyler atıştırıyoruz. Baktım, ayağımın altında bir kaç kedi yavrusu... Masayı terketmeye kalktım. Yanımıza gelen şef "Şenay Hanım, hatırlar mısınız? Hani o gün sizin ayağınızı tırmıklayan kedi var ya. Hamileydi... İşte bu yavrular onun. Anne kedi de şurada" deyince şok oldum. Meğer Serpil Örümcer ve rahmetli Taner Şener, Bektaş’ı da kendilerine alet edip bana
o şakayı yapmışlar. Ben iğneleri yemeye başlayınca da korkudan doğruyu söyleyememişler. Neyse. Kuşadası’na gidince
doğru-dürüst yemek yiyebileceğiniz balık restoranlarından biridir Kazım Usta. Ama belirteyim, fiyatları abartmış. Telefon numarası (0256) 614 12 26.

Yıllar önce Kuşadası’na çok sık
gidip gelirdik. Sevgili Erol Atar ile
bu tatil yöresinden, özellikle Barlar Sokağı’ndan güzel anılarımız vardır. Turlayayım dedim. Nerede o eski günler? 14 barın yer aldığı sokakta esnaf kan ağlıyor. Bana "Şenay Abla; Bodrum, Çeşme yeter artık, biraz da Kuşadası’nı yaz" diyenler oldu. Kimi de beni kolumdan tutup "14 bardan ancak 3’ü iş yapıyor. Paddy’s Irish, Jimmy, Sandal, gece kulübü Extasy ve Adı Meyhane’nin dışında çalışan yok. Yakında herkes kepenk indirecek" dedi. Serdar Ergün ve Barış Öztürk adlı gençlerle sohbet ettim. Ceplerinde 3-5 milyonla hizmet veriyorlarmış. Kuşadası’nda turizmin öldüğünden, yabancı turistin çoğunlukla parasız olduğundan, yerli turistin de tam pansiyon alıp otellerden dışarı çıkmadığından yakındılar. Kaleiçi’nde gezindim. 5 mönüye 1 mönü hediye eden Gino’s’da her türlü kebap, tavuk, et döner, sandöviç çeşitlerini ehven fiyata bulabilirsiniz. Telefon numarası (0256) 612 53 98. Bir de buranın alakart restoranı var. Çin, İtalyan ve Meksika mutfağı sevenler için Planet Yucca Restaurant çok temiz, gerçekten kaliteli bir yer. Telefon numarası (0256) 612 07 69. Yöre sakinlerinin de tercihi olan otoyoldaki Macit Et Lokantası’nın telefon numarası
(0256) 618 02 72. Davutlar Yolu’ndaki Değirmen
ise muhteşem bir doğa zenginliğine sahip. Telefon numarası
(0256) 681 21 48. Benim keyifle yemek yediğim, hayli şık, ailenizle ve konuklarınızla çok rahat gidebileceğiniz, özellikle de taze deniz ürünlerini bulabileceğiniz bir başka yer ise Tarihi Çınar
Balık Restaurant. İki tane; biri Milli Park girişinde, diğeri Kısmet Oteli’nin yanında. Ben bu
kez Kısmet Oteli’nin yanındakine gittim. Telefon numarası (0256) 618 06 05.

Türker Reklamcılık organizasyonu olan Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması’na gittim ama sevgili
Ali Rıza Türker ile yarışma gecesi ve ertesi gün ancak buluşabildik. Valla Mihrican Yorulmaz, Arsevi Tok, Çağatay Sükan, Mehmet Mat ve Murat Yorulmaz’ın hakkını Kuşadası zor öder. Hepsi perişan oldular ama yarışmadan alınlarının
akıyla çıkmayı başardılar. Ali’nin yardımcısı Arsevi Tok, şarkıcı Zeliha Sunal’ın kızıymış. Türkiye’de yetişmiş ender seslerden biridir Zeliha. 20-28 Ağustos’ta Mısır’daki uluslararası bir yarışmaya katılıyormuş. Yıllarca festivalin yükünü çeken Turhan Yükseler’i de unutmamak lazım tabii. Turhan’ın karısı Meltem, Re/Max’da gayrimenkul danışmanı. Sohbet ettik, şimdi gayrimenkul alım zamanıymış, bilginize. Kuşadalılar, BBG Evi’nin Hacer’ine çok büyük ilgi ve sevgi gösterdiler. Hacer de kibar ve terbiyeli bir kız. Aynı otelde kaldık, tesadüf. Yarışmada finalistler arasında sevgili Nükhet Duru’nun vokalisti Özlem Ulusoy da vardı. Daha başından kazanacağını söyledim, haklı çıktım. Gelecek vaad ediyor Özlem. Müziğin büyük ustası Kayahan, stadyumdaki binlerce kişiyi şarkılarıyla hop oturtup hop kaldırdı. Bu arada Barış Manço ile ilgili yaptığı duygusal konuşmayla gerçekten ‘Usta’ olduğunu kanıtladı. Olağanüstü bir sese ve yoruma sahip olan Zerrin Özer, her zamanki mütevazılığı ve efendiliği ile Emrah, Ferhat Göçer, Eda Berker Kuşadası’nın parlayan yıldızlarıydı. Bir ara sevgili Emrah ve Asuman Krause ile birlikteydim. Emrah’ın oğlu Tayfun da yanlarındaydı. Anne Ayten Hanım da tabii. Dikkatimden kaçmadı; Ayten Hanım, oğlunu gelin adayı ve torun ile paylaşmanın huzursuzluğu içindeydi. Eeee, ne de olsa ana yüreği. Emrah, oğluna ve Asuman’a karşı sevgi doluydu. Bu yapmacık olamaz. Emrah oğlunun velayetini üzerine almak istiyor. Onu yurt dışında okutmayı hayal ediyor. Ama Tayfun’un annesi durup durup her güçlüğü önlerine çıkarıyormuş. Emrah da şaşkın, zavallı. Efendim, Kuşadası’ndan
bir günlüğüne Çeşme’ye geçtim. Hareketliydi. Üç günlük minik seyahatimin bana getirdiği en büyük yarar, sevgili arkadaşım Perihan Mağden’in olay yaratan kitabı ‘İki Genç Kızın Romanı’nı bitirmek oldu. Bir solukta okudum. Müthiş bir öykü. Herkesin bu romanda kendinden bir şeyler bulacağına eminim. Behiye ile Handan’ın gerçek dostluğunun öyküsü anlatılmış kitapta. Kimi zaman gülüyorsunuz, kimi zaman gözyaşına boğuluyorsunuz. Yalnız İstanbul’da mı? Bence pek çok büyük şehirde sayısız Behiye, sayısız Handan var. Perihan’ın bu romanını mutlaka alın. Zaten elinize aldığınızda bitirmek istemeyeceksiniz. Unutmadan, Kuşadası’na gidenlere bir önerim var: Hazır oraya gitmişken, Selçuk’a
7 kilometre uzaklıktaki Şirince Köyü’ne mutlaka uğrayın. Fırsat bulsam iki gün kafamı dinlemek ve beynimi arındırmak için oraya gideceğim. Bir rüya, Şirince. Efendim, bugünlük de bu kadar. Kısmetse yarın İstanbul dedikodularında ve eğlence yaşamında buluşmak üzere, hoş kalın ve hep mutlu yaşamayı ilke edinin.

Yazara e-mail: