Cadde "Evlendiğimi duyan annem intihara kalkıştı"

"Evlendiğimi duyan annem intihara kalkıştı"

11.09.2011 - 10:35 | Son Güncellenme:

Gece hayatının en ünlü isimlerinden, en çok konuşulan mekânları açmış İzzet Çapa, gün ışığı görmemiş yanlarını anlattı

Evlendiğimi duyan annem intihara kalkıştı

Evliliğin çok sürpriz bir hikâye. Çok küçükmüşsün galiba...

19 yaşında, annemin haute couture gelinlik sattığı mağazada annem tanıştırdı bizi. İsminden bahsetmek istemiyorum, çünkü ne olursa olsun bugün için evli bir hanım ve çocuğu var. (Annemin barut gibi bakışlarını görüyoruz şu an.) Dükkâna elbise diktirmeye gelmişti. O zaman sahne sanatçısıydı. Gümüşkapı’da çalışıyordu. Alt kadrosunda Nilüfer ve Recep Karnak gibi ünlü isimler vardı. Bir gün onu seyretmeye gittim. Arkadaşlığımız başladı. Aslında bir arkadaşı ona âşıkmış. Bir gün o bana âşık olduğunu, benimle birlikte olmak istediğini söyledi. Benim için de bir şoktu.

İlk aşkın mı?

Yok. Ondan öncesi de var. Ama şöyle bir şey söyleyebilirim: Bana her dokunan bir pişman değil bin pişman oluyor; annemden dolayı. Annem kötü bir kaynana. Öyle demeyeyim de iyi bir kaynana değil.

Kaynana bölümüne gelmeyelim hemen. Tanıştınız ve sonra?

Tanıştık. O sahneye çıkıyor. Her gece sahnede onu izlemeye gidiyorum.

Okuyor musun o sırada?

Okuyorum, Boğaziçi İşletme’de. Fakat okula gidecek zaman olmuyor, çünkü geceleri onunla kulüp kulüp geziyoruz. Önce o zamanın en ünlü gece kulübü Plaza... Plaza’dan çıktıktan sonra Rejin... Rejin’den sonra Astoria’da Serpil Benay dinliyorduk. Serpil Benay’dan sonra da Luces’te Bergen... En son Valentina’da kurufasulye ya da yumurta yiyorduk. Gidecek bir yer kalmayınca günün ilk ışıklarıyla eve yolculuk...

Evin var mıydı yoksa ailenle mi yaşıyordun?

Var. Annemle babam ayrılmışlardı. Ben de annemi ayrı babamı ayrı kullanıyordum. Duygusal çöküntüdeydim. Bu arada annem ikinci evliliğini, babam da yedinci evliliğini yapmıştı. Babama da anneme de “Aman ne kadar mutlusunuz, hayatınızı yaşayın. Benim için üzülmeyin” diyordum ki rahat rahat gezebileyim.

Bu arada kaç kardeşin var?

Ahmet ve Celal Ağabeyim, babamın ilk hanımından. Uğur ve Onur da annemin ikinci eşinden. Babam ve annemin tek çocuğuyum. Bu arada üniversiteye gidemiyordum. Devamsızlıktan 3 sene üst üste kaldım. Af çıkıyor tekrar giriyorum. Fakat eğitim konusunda cadaloz bir annem var. Parantez açayım: Onu dinlemediğim için en pişman olduğum konudur üniversiteyi bitirememek. Annem sürekli derslerimi kontrol etmek için üniversiteye gidiyordu.

Yok artık! Veli gibi.

Veli gibi. En son okuldan atıldığımı öğrendiğinde annemin ilk intiharıyla karşılaştık. “Başka sefer de mi intihar etti senin için” diye sorarsan; evet, bana olan sevgisinden, gizlice evlendiğimi öğrendiğinde... Unutamadığım bir sahnedir. Vicdanım her zaman ona karşı sorumludur bu konuda. İntihar ettiğini söylediler. Amerikan Hastanesi’ne gittim. Komadaydı.

Evliliğe giden süreçten bahsedelim. Annen neden bu ilişkiye karşı çıktı?

Eşim benden 6-7 yaş büyüktü. Ayrıca, sanatçı olması, babamın Gönül Yazar’la olan evliliğinde mutsuz olması... Bunlar gerçekten annemi ürkütüyordu. Hatta bir çocuğumuz olacaktı. Annem tam Türk filmlerindeki Aliye Rona gibi, kızı alıp “Oğlumu yurtdışına gönderirim” gibi bir takım şeyler söyleyerek çocuğu aldırttı. “Seni mirasımdan mahrum ederim eğer evlenirsen” gibi şeyler de söyledi. Benden önce onun başından bir evlilik geçmiş olması da annem için önemliydi. (Burada lafa İzzet’in annesi Gürnar Hanım giriyor)

Annesi Gürnar Hanım: Bu kızı tanıdığımda benim dükkânıma gelinlik diktirmeye gelmişti. Sonra bir baktım oğlumla beraberler. Buna hiçbir zaman ses çıkarmadım. Ama evlilik zor bir kurumdur. Babası da daha önce bir sanatçıyla evlendiği için asla tasvip etmedim.

'EVLENDİM AMA HİÇ ÂŞIK DEĞİLDİM'

Tamamı ne kadar sürüyor bu maceranın?

5 sene. 2 yıl birlikte, 3 yıl evli geçti.

Evliliğe giden yolda korkunç şeyler yaşadınız belli ki. Sen bir kere kıskanç bir adamsın. Eşinle beraber bir arabayı çarptığınızı biliyorum. En sevdiğim hikâyelerinden biri bu aslında.

Bir gece Semiha Yankı’yı dinlemeye gittik. Benim param yok, çünkü ben aileden geçiniyorum. Üniversite öğrencisiyim. Sonuçta Sema’nın sahip olduğu bir araba var, para var. Bir gece karşıdaki bir adama selam verdiğini gördüm. Sahneye çıkmadan “Gidiyoruz” dedim. Arabaya bindik. Arabasını aldım duvara vurdum. Bir daha aldım, bir daha vurdum.

Senin gibi adam!

Öyleydi işte. Gençlik başımda duman, ilk aşkım ilk heyecan... Ondan sonra, sağolsun ertesi gün aramıza annem girdi.

Peki evlilik nasıl gelişti? Çok mu âşıktın?

Hiç âşık değildim. Ben Oğlak burcuyum. Düz yol varken her zaman tepelere gider, dağlara tırmanırım. Çok iyi bir kadındı. Çok iyi yemek yapıyordu. Güzel bir ev hayatıydı. Ama sonra gece hayatına alışkın bir insana evliliğin uygun olmadığını görüyorsun.

Kendin için mi söylüyorsun bunu?

Kendim için. O asla öyle bir yerde değildi. Yani o evlenip yuva kurup çocuk doğurmak isteyen iyi bir kadındı.

Haberin Devamı

KUMARA BAŞLADIM TEFECİYE DÜŞTÜM'

Kulüp alışkanlığı nereden geliyor?

Bilmem. “Parayı nereden buluyorsun” dersen, para annemin bana verdiği kredi kartlarındandı. Bir gün bir gece kulübüne gittiğimde “Efendim kartınızda herhalde bir hata var. Kredi kartına el koyun yazıyor” dendi. Kredi kartlarındaki paralar kesilince yokluk devri start aldı. Birden bire kendimi kitap okumaya verdim.

Hiçbir iş yapmıyordun yani...

Yapıyordum. Eşimle beraber moda evi kurduk; borçlanarak. Hakikaten cabbar bir kızdır. Çok çalıştı.

Para kazanıyor muydun peki?

Evet, moda işi tuttu. Avuçla para geliyordu. Kapıdan her gün balya balya para giriyor. Fakat kumara alıştık. O zaman Dedeman Oteli’ne gidiyoruz karımla. Attığım ilk 5 jetonla jackpot yapıyorum. Herkes yanıma geliyor “Deli misin, 50 tane atsaydın şu kadar para kazanırdın” diyor. Düşünebiliyor musun, ilkinde jackpot yakalamışım. Sonra bir sene boyunca her gün jackpot yakalamaya çalıştım. Bir daha gelmedi. Çok ciddi borçlara girdim. Her şeyi batırdım. Tefecilerin eline düştüm.

Ne kadar sert bir hikâye.

Tabii canım, senaryolanacak bir hikâye. Tefecilerin eline düştüğümü ne karıma anlatabiliyordum, ne anneme haber yollayabiliyodum.

'EN YAKIN ARKADAŞIM HER ŞEYİMİ ALDI'

Ne yaptın peki?

İşte ufak ufak ödüyoruz. O zaman 300 lira olan borcum bir anda 20 katına falan çıktı. Bir tane arkadaşım vardı; en yakın arkadaşım, Murat. Yalvararak para alıyordum ondan. “Aman ne olursun, kumaş getireceğim, şunu yapacağım, bana para bulur musun“ diye. O da çaktırmadan el altından kendi paralarını veriyor. Bir gece dedim ki: “Paran var mı Murat? Valla eve gidecek param yok. O kadar zor durumdayım ki. İşler kesat. Kumaşlar gelmiyor.” Hep de bir “kumaşlar gelmiyor” yalanı; sürekli böyle borç alıyorum sağdan soldan. Olaya bir kişi uyandı. Ermeni bir arkadaşım vardı. “Artık para veremeyeceğim” dedi. Bu arada o lafını hiç unutmam: “Bak! Sen iyisindir. Ama olaylar seni orospu çocuğu yapar. Olaylar iyi gitmeyecek. Bu benden sana abi nasiyatı.” Ertesi hafta iflas ettim. Bir tek o paralarını kurtardı. Kolumda o zaman 1 milyar liraya aldığım, devrin en önemli saatlerinden biri vardı. “En yakın arkadaşım” dediğim Murat saati benden 200 liraya satın aldı. Onunla da yetinmedi. Evimde 1 milyar lira değerinde Nova’nın çok güzel, büyük ekran bir televizyonu vardı. Onu da 100 liraya satın aldı. O da yetmedi. Bir gece bana kebap ısmarladıktan sonra “Her şey düzelir” dedi. Ertesi sabah yedi tane icra memuruyla dükkânımdaki her şeyi kaldırdı. Ona çok şey borçluyum aslında. O, hikâyesini yazdığım kitabımda okuyacak. Ona çok yoğun bir bölüm bıraktım.

Haberin Devamı

Rahşan Gülcan / Habertürk