29.12.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
ASU MARO
Uğur Yücel ve Şebnem Bozoklu “Canım Ailem” dizisiyle ekranın yeni ikilisi oldu. “Yıllardır kendimi eğlendirmeye hasretim” diyen Yücel, Bozoklu’yla iyi biri ikili oluşturduklarını “Komik ve sahiden eğlenceli gözüküyor. Güzel düetler yapacağız. Akortlar da tutuyor” sözleriyle tarif ediyor.
“CANIM Ailem”de canlandırdığı Meliha karakterinin “Samim seni öldürürüm” repliği ile kısa sürede ünlenen Bozoklu ise usta oyuncuyle aynı seti paylaşmayı şu sözlerle anlatıyor: “Herkes keşke Uğur Yücel’le oynayabilse. ‘İyi ki oyuncu oldum’ dedirtiyor insana. Ders verir gibi oynuyor, alabiliyorsan ne mutlu.”
Akortları tutuyor
Samim ve Meliha... Uğur Yücel ve Şebnem Bozoklu... “Canım Ailem” dizisiyle ekranlarımızdan yüreklerimize yerleşen yeni ikili... Biri yılların rakipsiz oyuncusu, diğeri yeni parlayan bir yıldız ama Uğur Yücel’in dediği gibi ‘akortları tutuyor’
Hemen hemen herkes için Türkiye’nin en iyi birkaç oyuncusundan birisiniz. Siz sıradan bir oyuncu olduğunuzu söylerken samimi misiniz?
UĞUR YÜCEL: Kendime ‘olmayacak anlamlar’ değil, ‘sahiden zaman zaman şaşarak tanık olduğum yetenekle karşılaşmak ve kendi karmaşık bedenimden hayata dair anlamlar’ çıkarmanın yoluna düştüm yıllar önce.
Hayatta asıl yapmak istediğinizin film yazıp yönetmek olduğuna ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Oyunculuk biraz üvey evladınız mı şimdi?
U.Y.: Oyunculuk yapmakta olduğum şeylerin bir parçası. Yazıp yönetmekse daha büyük bir resim. Her yere parçalanmak. Sükunetten parçalanmaya gitmek, sonra gene kendi sükunetine çekilmek. Gençken yazdığım öykülerde hep sinema buldu okuyanlar.
Galiba Fellini’nin “Amarcord”unu ilk izlediğimde film yönetmeyi istedim. Aralarında pek ilişki olmasa da “Shadows” (John Cassavetes) filmi de heveslendirmişti beni. Birkaç arkadaşla sinema yaratılacağına inandırmıştı herkesi. Asıl, galiba kendi düşündüğüm oyunculuğu çekmek istiyordum. “Yazı Tura”da biraz fragmanı vardır düşündüklerimin... Dur bakalım. Daha genciz.
“Sanat sineması ve ticari sinema birbirine karıştırılır bizde” diyorsunuz. Kendi yaptığınız filmleri bu anlamda hangi sınıfa dahil ediyorsunuz?
İki film çektim, ikisi de ticari değildi. Sanat koksun diye parfüm de dökmedim üstüne, istediğim gibi çekemedim mi ne? Karmaşık. Neyse, “Yazı Tura” sanki çok para kazanılacakmış gibi hazırlandı. Çok para harcandı. Hataydı. Tabii ki içimden geldiği gibi çekebilmek isterim. Yani kuralsız, sınırsız, beklentisiz...
“Sessizlik” diye bir film çekecektiniz. O ne aşamada?
U.Y.: Yahu sahiden o dizi bu dizi derken sinema yapamıyoruz. O film hazır. 1999’da yazıldı. Kars’ta çekilecekti. O sene doğanlar bana “dede” diyor artık. Bakalım ölmez sağ kalırsak yapacağız. Bu arada filmin mekânları bile hazır biliyor musun? Ah yazık sinemasız geçen günlere... Rus cümlesi gibi oldu. Çehov ölürken “Biraz şampanya içebilseydim,” demiş. Bizimki de öyle. “Biraz sinema yapabilseydim” diye öleceğiz.
“Canım Ailem” bir komedi dizisi ve Samim de sizi uzun zamandır oynarken pek görmediğimiz komik bir karakter. Memnun musunuz bundan?
U.Y.: Çok memnunum. Kendimi eğlendirmeye hasretim yıllardır. Karabasan adam olmuştum. Şimdi bazen sette dakikalarca gülüyorum. Hayatın acısını unutuyorum. İzleyenler de gülüp ağlıyorlar. Onlara da kısa bir zaman, hayatı unutturuyorum. Birlikte avunuyoruz. Ne güzel.
En çok ağlatan ve entrika çevrilen dizilerin izlendiği bir dönemde “Canım Ailem”in bu kadar sevilmesinin nedeni ne sizce?
U.Y.: İyi yazılıyor. Oyuncular kendilerini kaptırmışlar hikâyeye. İştahla yazılıp oynanan bir işin, nitelikli de olsa, tutma ihtimali vardır. Buradan başka soruya geçmeyelim ama. Polemik yaratabiliriz.
Şebnem Bozoklu’yla gelmiş geçmiş en iyi televizyon ikilileri arasında sayılıyorsunuz şimdiden. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
U.Y.: Öyle miymiş? Güzel! Ne diyeyim? Komik ve sahiden eğlenceli gözüküyor. Güzel düetler yapacağız. Akortlar da tutuyor.
‘Onun yanında başka oluyor her şey’
Küçüklükten beri oyuncu olmak istiyor muydunuz?
ŞEBNEM BOZOKLU: Evet. Üç yaşıma kadar itfaiyeci olmak istemişim. Fakat çocuk oyunu izlemeye başladığımdan beri, oyuncu olmak istiyorum.
Sinema yapmadınız henüz. Kimlerle çalışmak istersiniz?
Ş.B.: Fatih Akın’la, Uğur Yücel’le, Çağan Irmak’la çalışmayı isterim.
Meliha rolüyle ilk karşılaşmanız nasıl oldu?
Ş.B.: Renda Güner, menajerim, bir gün beni çağırdı. Dedi ki “Şebnemciğim, bu bir hayal ama ben seni bir rol için denemek istiyorum. Bu bir dizi, Uğur Yücel’in karşısında oynayacak bir kadın arıyoruz”. Asla olmayacağını düşündüm, yaşım çok küçük kalır diye. Ama bana bir sahne verdiler, oynadım. Birinci bölüm final sahnesi, hani “Samim seni öldürürüm” var ya. Sonra bana bir telefon geldi, “Seni bir de onlar çekmek istiyorlar” diye. Gittim, bir de onlar çektiler...
Meliha’ya hazırlanma süreci nasıldı?
Ş.B.: Şuna çok odaklanmıştım çalışırken, bu kadın 20 yıldır bir adamı bekliyor. Bununla hayatımda paralellikler kurmaya çalıştım. Meliha’yı karikatür yapmamak, onu gerçek kılmak çok önemliydi benim için.
Peki sokakta teyzeler bağırlarına basmaya başladılar mı sizi?
Ş.B.: Başladılar. Çok mutlu ediyor beni. “Bak bu adam seni bu kadar bekletmiş, şimdi de çocukları senin başına yıkmaya çalışıyor. Aman ha kızım akıllı ol” diyorlar.
Uğur Yücel nasıl sette? Genç oyuncular ona bir okul gözüyle bakarlar genelde...
Ş.B.: Uğur Ağabey çok hayatın içinde, hayatla bağlantısını hiç koparmayan bir adam. Ve çok gerçek bir oyuncu. Herkes keşke Uğur Yücel’le oynayabilse. “İyi ki oyuncu oldum” dedirtiyor insana, öyle biri. Başka bir gezegenden gibi, ama hepimizden daha çok buralı gibi. Onun yanında başka oluyor her şey. Bulunduğu yeri dönüştürüyor, eğlenceli hale getiriyor. Ders verir gibi oynuyor, alabiliyorsan ne mutlu.