Cadde “HUZUR iSTANBUL’A PEK MUZIR”

“HUZUR iSTANBUL’A PEK MUZIR”

05.08.2013 - 19:52 | Son Güncellenme:

İstanbul-Montreal arası mekik dokuyan Mercan Dede, bu ara biraz Türkiye’den koptuğunu itiraf ediyor: “İstanbul ve ‘huzur’ kelimelerini bir araya getirebilmek biraz zor. Her kelime olur da ‘huzur’, İstanbul’a pek muzır!”

“HUZUR iSTANBUL’A PEK MUZIR”

Size nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum. Mercan Dede, Arkın Allen, Arkın Ilıcalı... Bir sürü isminiz var. Nasıl çıktı bu isimler? Aynı adamın farklı ruh halleri diyebilir miyiz?
Yunus Emre, “Bir ben vardır bende, benden içeri” dediğinde, aslında hepimizin içinde var olan bir yığın, belki de sonsuz sayıdaki ‘ben’den bahsetmiş. Arkın Allen, Mercan Dede, Arkın Ilıcalı, Blueman,
Poundmaker... Hepsi bu benleri ifade eden isimler, etiketler. Çok kişilikli şizofrenik bir durum gibi algılanabilir. Ama aslında zaten muazzam şizofrenik bir sistemde yaşıyoruz. Bu bizlerin, içimizdeki benleri keşfedip onları isimlendirme süreci olarak düşünülebilir. Bu arada göbek adımın, dedemin adı olan ‘Keşfi’ olduğuna dikkat çekerim. (Gülüyor) ‘Keşfeden’ demek.

Haberin Devamı

Türkiye-Kanada arasında mekik dokuyorsunuz. İstanbul’u bırakmanızın özel bir sebebi var mı?
Aslında bırakmadım; hem
Montreal’da hem de İstanbul’da yaşıyorum ama son yıllarda daha ziyade Montreal ağırlıklı oldu. İstanbul muazzam bir ilham kaynağı ama bir o kadar da kaotik. Verdiği enerjiyi anında geri almak, alamazsa çalmak istiyor. O yüzden ilham perilerini toplayıp Montreal’de daha sessiz sakin, börtü böcek, kedi köpek, çiçek ve has dostlar arasında yaşıyoruz. O zaman oradan gelen ilham melekleri kalbimizden geçip bizim parçamız olabiliyor, içselleşiyorlar ve o anda onları sanatın herhangi bir formunda yansıtmaya hakkımız oluyor. Yoksa ‘ilham’ kelimesi çoğu zaman ‘araklamanın’ sanat dünyasındaki kibar adıdır.

Haberin Devamı

Siz nasıl ‘araklıyorsunuz’, yani ilham alıyorsunuz Montreal’dan?
Yaşadığım yerin parçası olarak, onun kalp atışlarını hissederek, kendisine has bir ruhu olduğunun farkına vararak ve o ruhun kalbini açması için dua ederek... Böyle anlarda kapılar açılır. “Nefs çıkınca aradan, ayan olur yaradan” derler. Yani ego aradan çıkınca, yaradılışın ardındaki görünür. Bu anlar ilhamın seher vaktidir benim için.

İstanbul’da aradığınız huzuru bulamıyor musunuz?
Sahaflar Çarşısı’ndaki bir kitapçının eski raflarından birinde gördüğüm Tanpınar’ın ‘Huzur’ romanı dışında, İstanbul ve ‘Huzur’ kelimelerini bir araya getirebilmek biraz zor. Her kelime olur da ‘huzur’ İstanbul’a pek muzır.

Çok göçebe, özgür ve içsel bir ruhunuz var. Çoğumuz kendimizi sizin kadar fark edemiyoruz. Derinlere inmeden şöyle sorayım: Ne zaman özgürleşir bir insan?
Fark ettiğinde. ‘Özgür’, olağanüstü bir kelime Türkçe’de. İngilizce’de tam tersi, ‘freedom’. Bu insanı yanıltan bir söz. Oysa özgürlük ‘free’, yani ‘bedava’ değildir. Hayattaki en pahalı, bedeli en ağır kavramdır benim için. Türkçe ise ‘öz’ demek, seni gerçekten sen yapanı, gerçek ‘öz’ün gürleşmesini, yani bir çiçek gibi yapraklar, meyveler vermesini anlatır.

İnsanın birkaç defa okuduğu kitaplar vardır ya... Sizinkileri merak ediyorum.
Mevlana ve Herman Hesse’nin tüm eserleri, Don Juan’ın öğretilerinin tamamı, Neyzen Tevfik’in “Azabı Mukaddes”i ilk akla gelenler. Gönüle gelenleri hiç sorma. (Gülüyor.)

“BiR AN GiDESiN GELiR...”

Haberin Devamı

Ya çingene doğuyorsun ya da yerleşik bir düzende yaşamaya çalışan çingene bir ruh oluyorsun. Birinde karar kılıp yürümek lazım. Aslında hepimizin içinde çingene, yani daha özgür, daha göçebe bir ruh var ama, modern yaşama bağımlılığımızdan kurtulabilecek cesaretimiz yok. O yüzden bir an gidesin gelir; anında da uçar bu his. Banka, vergi, muhasebe, gelir, gider, çıkar, çatışma, barışma; bir şey çıkar mutlaka. Gidemezsek ne yapalım? Neden gidemediğimizi soralım kendimize.