Haberin Devamı

Ani bir kararla taşındım. Siz de bilirsiniz ki, taşınma hele bir de içinde tadilat varsa insanın sinir sisteminin sınanması demek. Bana yardım eden arkadaşlarım sayesinde, ben tüm bu süreci sadece birkaç mini ağlama kriziyle atlattım.
Muhtemel hepimiz benzer şeyler yaşadık. Defalarca hesaplandığı halde bir türlü tutturulamayan ölçüler, gününde gelmeyen servisler vs.
Neyse ki bitti de, bana da an itibariyle işin eğlencesi kaldı...
Şu iki haftada değişik tecrübeler edindim. Mesela ustaların da kuaförler gibi birbirini çekemediğini öğrendim.
Hani hangi kuaföre gitsen “Hımm kim kesti, kim boyadı” ile başlayan ve sonu mutlaka bir öncekine laf dokundurmaya giden cümleler vardır ya, meğer ustalar arasında da böyleymiş.
Kardeşim, eve gelen hiçbir usta bir öncekini beğenmedi!
Elektrikçi tesisatçıya, mobilyacı seramikçiye, teknik servis başka ürünün teknik servisine ve sonuçta hepsi birbirine verdi veriştirdi.
Kapıdan çıkarken parmağını sallayarak “Bu dolabı yapan ustayı bir daha eve sokma” diyen bile oldu ki, kendisinin de şofbeni yapmaya çalışırken musluğu bozduğunu söyleyemedim...
Hayır, birinin kalbini kırsan zincirleme aksıyor işler. Ben de bir güler yüz, bir “Mühim değil, olur böyle şeyler, nazar boncuğu diyelim” nezaketi, görseniz inanamazsınız...

ANLADIM BAYAN
Ustaların dili ya “İpek Hanım” ya da “Abla”...
Bence sorun yok ama teknik servisler... Büyük büyük firmaların elemanları ya, illa kibar olacaklar. Kibar dediysem, tuvalete ‘lavabo’ diyen zihniyet.
Telefonda ilk adım olan “Servet” ile kadın mı, erkek mi olacağıma karar veremeyip sonra da “Bayan mı?” diye sorana verdiğim ‘kadın’ cevabını, “Anladım bayan” diye düzelten ve sonra benim yine “Kadın” dememle onun yine “Bayan” ısrarı ve bu diyaloğu üçledikten sonra benim “Bayan bir hitap şeklidir, cinsiyet değil. Kadın diyorum, üçtür düzeltiyorum siz de beni düzeltiyorsunuz” çıkışıma, “Anladım bayan” cümlesiyle yanıt vererek beni pes ettirmesi...
Sonra işin bir de prosedür kısmı var. Elektriği kapa, suyu aç, doğalgazı üzerine al vs. Hayatım boyunca ‘ne iş yaparsan yap ama severek ve önemseyerek yap’ ilkesini benimsemiş bir insan olarak ilk kez diyorum ki; “Bu kadar önemsenecek ne yapıyorsun!” Altı üstü eski anlaşmamı iptal edip yenisini yapacaksın!
Benim eski evin yeni kiracısı, işyerindeki izninden yememek için sabahın 08.00’inde gitti İSKİ’ye. Panikle beni aradı, adreste bir numara tutmuyor diye.
Tesisat numarasını verdim, adım soyadım her şeyim önlerinde... Alttan görevli kadının tiz sesi geliyor “Bır bır bır” almış karşısına kızcağızı sabah sabah bir azar, bir terslemek. “Görüyorum amaaa beyynnn bu işlemi böyle yapamaam hanımefeyndii! ”
Te Allah’ım, niye yapamazmış. Abla herhalde kuantum üzerinde çalıştığını zannediyor ya da öyle bir yerde çalışmak isterdi de, burada bu işi yaptığı için kendinden de aboneden de nefret ediyor. Kızcağız müdüre gitti de o nedense ‘yapılmayacak’ iş üç dakikada yapıldı!
Bu dünyaya sadece sorun çıkarmak için gelen insanlar var. Başkasına incir çekirdeği kadar faydası dokunmasın diye özellikle uğraşanlar...
İster ‘ne kadar ekmek o kadar köfte’, ister ‘ne ekersen onu biçersin’ deyin ama dikkat edin; o karakterdeki insanların hayatları hep böyle ağır aksak akacak ya da olduğu yerde sayacak...