Büyük abiler diyarındaki kadınlar

Medyada küçük ama önemli bir “dişi” kıpırtı var: Taraf’tan sonra bir başka ulusal gazetenin, Birgün’ün yönetimi bir kadında

Bir süredir Birgün gazetesinde “bir kıpırtı” hissediliyordu. Dili muzipleşmeye, yeni isimler kadroya katılmaya, mizanpajı daha özenli olmaya başladı. Derken “Veda ediyoruz” deyip herkesi şaşırttılar.
Dünkü Birgün’de, bu vedanın hepten bir veda olmadığını sadece “bazı şeylerle” vedalaşıldığı duyuruldu. Neydi bunlar? Çoğu teknik sorunlardan kaynaklanan (boyayan baskı, dağıtım) sorunları düzeltmenin yanı sıra, içerikle ilgili değişiklikler yapmak...
Mesela, “Biz bize yeteriz” anlayışına.. “Dört köşeyi dolduran” köşe yazarlarına...“Beyaz yakalı işçileri es geçmek” gibi.
Kısacası Birgün, daha geniş kitlelere seslenmeye kararlı görünüyor. “Klasik Türk solu” gazetesi olmaktan tam olarak çıkabilecek mi, bunu zaman gösterecek.

GYY’lik müessesesi
Bu değişimin ardında, artık Birgün’ün yayın yönetmeni olan Ece Temelkuran var.
Ece, genç yaşta hem edebiyatçı, hem gazeteci olarak kendini kanıtladı. Müdanasız, inandığı şekilde yazmanın bedelini, işinden olarak ödedi.
Bir gazeteyi yönetmek, tecrübeyle sabit, bambaşka bir iştir. Ne iyi kalem oynatmaya benzer, ne iyi muhabirlik yapmaya.
Fakat GYY’lik müessesesi oldum olası abartılır. Ankara’daki ilişkiler ağıyla, hükümet ve sermayeyle kurulan dostluklarla, patrona cambazlık yeteneğiyle ve evet, “erkek” bir ortamda top çevirebilmekle eşdeğer görülür.
Bu nedenle gazetecilik ve özgüvenleriyle, yönetim ve iletişim becerisiyle bu ortamda varolmaya çabalayan kadınların gazete yönetmesi, hem okur hem medyanın “sağlığı” açısından çok değerli.

Kadınların yönetimi
Medyada kadınlar, yıllardır dergi, ekler yöneticiliği veya yardımcı görevlerle sınırlandırılıyor, köşe yazarlığı ve yorumculuk açısından erkekler krallığında mücadele veriyor.
Erkek meslektaşlarıyla aynı imkanlara sahip olmadığı halde ancak “nispeten” bağımsız yayınlarda kendilerine yer bulabilmeleri tesadüf olamasa gerek:
Sadece “Ece’nin Birgün’ü” değil... Neşe Düzel’in yönetmenliğindeki Taraf, Nurcan Akad’ın tamamen bağımsız internet gazetesi “Zete” için harcadıkları çaba ve ortaya koydukları değer, kanımca “büyük” gazetelerle kıyaslanamaz bile.
Kendi cinsimi kayırıyor muyum? Belki de. Büyük abiler diyarındaki kız kardeşlerimin işi öyle zor ki, şapka çıkarıyorum.

Haberin Devamı

BUMiN “YAZMAYA DEĞMEZ” DERSE...

Haberin Devamı

* T24’te Hazal Özvarış’ın Kürşat Bumin’le yaptığı röportaj, haftanın röportajı olmaya aday. Bugün değil bu röportajı gazete veya televizyonda yayınlamak, soruları sormaya kalkan gazeteciye “çıldırdın mı hayatım sen?” deneceğine emin olabilirsiniz.
* Bir süre önce Yeni Şafak’tan kovulan Bumin ise, ah-vah yapmaktansa, genel ve pek kimsenin cesaret edemediği derinlikte medyayı eleştiriyor.
* “28 Şubat döneminde daha anlamlı bir siyasi mücadele vardı” diyen Bumin, medyadan ve medya eleştirilerinden çok sıkılmış: “Üzerine yazmaya bile değmeyecek kadar tarafgirlik var.”
* İyi de 17.5 yıl Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı ve medya eleştirisi yapan, “Akil İnsan” heyetine seçilen biri, bugünkü medya için nasıl “yazmaya değmez” diyebilir? Tam da bu tarafgirliğin ifşa edilmesi gerekmiyor mu?
* Bumin, bir dönem “özgürce” medyada eleştiri yapabildiği için şanslı. Ne yazık ki kendinden sonraki kuşakların bu lüksü yok. Sıkıldık, boşverelim mi desek biz de?

Haberin Devamı