Cadde Müslümanlar Kabe'de birleşiyor

Müslümanlar Kabe'de birleşiyor

09.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hacer-i Esved'de eziliyordum, umre nedir?

Müslümanlar Kabede birleşiyor





İslam'ın doğup yayıldığı, vahiyin indiği, Hz. Peygamber ve inananlarının binbir sıkıntıyla mücadele verdiği, Hz. Adem'den beri bazı peygamberlerin uğrak yeri olan kutsal toprakları görmek beni fazlasıyla mutlu etti. İnanın, canım dönmek istemedi. Bu ruh halim sevgili Yayın Yönetmenim Rifat Ababay'ın içine doğmuş olmalı ki baktım, beşinci gün özlem mesajları çekiyor. Sonunda dayanamadım geldim tabii. Medine'den Mekke'ye, Suudi Arabistan Hava Yolları'na ait bir uçakla geçtik. Yol yarım saat sürdü. Kara yoluyla 7 saatmiş. Aman unutmadan yazayım, Cidde Havaalanı çok küçük ve çok pahalı, aklınızda bulunsun. Tüm alışverişinizi Medine'den yapmanızı tavsiye ederim. Zira oranın esnafı hem daha sıcakkanlı hem hayat daha ucuz. Medine sayfasını kapatmadan özel bir olayı daha anlatmalıyım; Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret ettim. Öyle kalabalıktı ki ezilmemek için kolkola girmek zorunda kaldık. Ancak o şekilde kalabalığı yarabildik. O an öyle heyecanlandım ki gözyaşlarıma hakim olamadım. Çok istediğim halde iki rekat namazımı kılamadım ama dualarımı ettim tabii ki. Evet, Medine ucuz dedim. Mekke'de ise herşey iki misli. Trafiği de İstanbul'u aratmıyor. Ama Mekke daha modern. 24 saat yaşayan ve alabildiğine kalabalık bir şehir. Beş yıldızlı oteller ağırlıkta. Otelimiz Garden Rose, merkezdeydi. Kabe'ye de 100 metre mesafedeydi. Annemin odasından Kabe görünüyordu. Ama otel, vasattı. Zaten ilgililer öyle yoğundu ki Medine'deki rehberimiz Said'i aradı gözlerimiz. Ama tur ekibi uyumluydu Allah için. İstanbul Venüs Pastaneleri'nin sahibi Yaşar Baş, eşi ve kızı da ekipteydi. Bizimle birlikte seyahat eden Şerafettin Hoca'nın hakkını da yememek lazım. Mekke'de de ulaşım zor. Taksi yok, otel idaresi temin ediyor. Mesafeler yakın, bu nedenle 10 riyal, yani 3.5 milyon filan ödüyorsunuz. Mekke daha zengin. Rolex, Bvlgari gibi ünlü markaların şubeleri var. Hilton Towers, Intercontinental, Nove gibi uluslararası oteller Kabe'nin karşısında. Bu arada, Hilton Towers'ın altını mutlaka gezin. Her türlü alışverişinizi de burada yer alan süper marketten yapabilirsiniz. Çok temiz, fiyatları uygun. Efendim, Mekke ve Medine'de naaşlar bekletilmeden hemen namazı kılınıp defnediliyor. Halbuki bizde ikindiden sonra cenaze kaldırılmaz mesela. "İyi değil" derler, ne bileyim. Mekke ve Medine'de sıcaktan kokmasın diye hemen gömüyorlarmış.

Öğle namazını Kabe'de kıldık, ilk günümüz ise Mekke'yi keşfetmekle geçti. Laf aramızda, Garden Rose Hotel'e bakım yapılsa çok lüks olacak. Burada da bizim Türk grubuna iki kat ayrıldı. Otelin geniş bir restoranı vardı ama hiçbirimiz kullanmadık. Ayrıca her katta, içinde çamaşır makinesi ve fırın olan bir mutfak bulunuyor. Odalarda minik buzdolabı ve klima mevcut. Ama dediğim gibi, temizlik hak getire. Kızkardeşim Nuray ve Tülay, sağolsunlar, her tarafı çamaşır sularıyla mis gibi yaptılar. Hac zamanında bu otelleri beş yıldızlı diye satıyorlarmış. Bence üç yıldız ancak eder. Bizim bir suit, iki double odamız vardı, rahat ettik. Sabah kahvaltılarımızı otelde yaptık. Akşam yemeklerini ise farklı otellerin restoranlarında yedik. Garden Rose Hotel'in telefon numarası 542 84 40-547 11 92. Mekke'de 15 yıldır yaşayan Zafer Akgüneş orada yabancıların asla mülk sahibi olamayacağını söyledi, çünkü hükümet buna izin vermiyor. Evleri yıllık kiralıyorsun ve toplamını peşin veriyorsun. 150 metrelik, düzgün bir evin yıllık kirası15 bin SR (Suudi Arabistan Riyali), yani 4.5 milyar lira. Aylık kazanç ise 2500 SR, yani 750 milyon lira. Ama yaşam çok ucuz doğrusu. Vergi yok, telefon faturası yok, ısınma sorunu zaten yok. Gelelim umreye. Umrenin anlamı şu; belirli bir zamana bağlı kalmadan usulüne göre ihrama girdikten sonra Kabe'yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa'y yapmak ve traş olup ihramdan çıkmak. Umrenin iki farzı var: İhram ve tavaf. Hayat boyu bir defa umre yapmak, sünnet. Ama Şafi ve Hanbeli mezheplerine göre farz. Medine'ye geldiğimizin ikinci gününde, umreye bayram havasında hazırlandık. Tecrübeli annem, liderimizdi doğal olarak. Gerçi Şerafettin Hoca da başımızdaydı. Hepimiz gusul abdesti aldık, özel giysilerimizi sırtımıza geçirdik, iki rekat ihram namazı kılıp niyetlendik. Haccın koşullarından biri olan ihram; hac ya da umre yapmaya niyet eden kişinin başka zamanlarda işlemesi günah olmayan bazı davranışları, belirli bir süre kendisine haram kılması, yani yasaklaması. Buna 'ihrama girme' deniyor. İhrama girmenin gereklerinden biri olan, erkeklerin giydiği havlu ve benzeri türden dikişsiz kıyafete halk arasında 'ihram' deniliyor. Ama o gün ilgililer bunun yanlış olduğunu söylediler. Erkeklerin, kadınlara oranla şartları biraz daha ağır. Onların giysilerinin, terliklerinin dikişsiz olması ve iç çamaşırı giymemeleri gerekiyor. Dikişsiz bir bezle uzuvlarını kapatmaları şart. İhrama girenlere 'muhrim' adı veriliyor. İhramdayken tırnak kesmek, saç kaşımak, koku sürmek, Mekke çevresindeki bitkileri koparmak, küfretmek günah. O gün namazın ardından umre tavafı için niyetlendik. Ben, annemi koluma taktım. Kardeşlerim de hocanın peşine düştüler. Hep birlikte, Hacer-i Esved köşesinden başlayarak Ka'be'nin etrafında yedi kez döndük. Her dönüşe şavt deniyor. Hacer-i Esved hizasına varınca sağ avucumuzun içini öperek her seferinde selam gönderdik. Aslında Hacer-i Esved'in üzerine ellerimizi koyup öpmemiz gerekirdi ama milyonlarca insanı yarıp bunu yapmak çok zor. Ama biz üç çılgın kardeş, ikinci kez tavaf etmeye Kabe'ye gittik ve Hacer-i Esved'e bırakın değmeyi, başımızı soktuk. Bu arada ayaklarım ezildi, parmaklarım kan içinde kaldı, eşarbım savrulup gitti, boynumdaki kimlik düştü... Yüzlerce insan üstümdeydi desem abartmış olmam. Kendime sinirlendim. Sevaba kalkıştım, bu eziyete girerek hem başkalarına hem kendime karşı günah işledim. İranlı bir kadın vardı, ayrılmak bilmiyordu. Kadını tuttuğum gibi yana çekmişim. Sonradan kardeşim Nuray anlattı. İnsan kendini kaybediyor. Allah affetsin. Hacer-i Esved Kabe'nin doğu köşesinde, yerden 1.5 metre yükseklikte bulunan siyah bir taş. Hz. İbrahim tarafından tavafa başlanacak yere, işaret olması için konulmuş. Çeşitli yıkımlarda kırılan bu taş yedi parça halinde gümüş bir mahfazaya gömülmüş halde duruyor. Neyse, gelelim tavafa. Yedinci şavt'ın sonunda tavafımız bitti ve Kabe'ye doğru iki rekat tavaf namazını kıldık. Bardaklarımıza zemzem doldurup üç kez içtik ve başımızdan aşağıya döktük. Ardından sa'y yapmak üzere Harem-i Şerif içinde yer alan Safa Tepesi'ne gittik. Sa'y kelimesinin anlamı; koşmak, hızlı yürümek. Hac ve umrede Kabe'nin doğu tarafındaki Safa Tepesi'nden başlayarak Merve'ye dört gidiş, Merve'den Safa'ya üç dönüş olmak üzere bu iki tepe arasındaki gidiş-gelişe deniyor. Safa'dan Merve'ye her gidişe ve Merve'den Safa'ya her dönüşe 'şavt' deniyor. Safa ile Merve arasında bulunan 400 metre uzunluğundaki yürüme alanının adı da mes'a. Sa'y; Hz. Hacer'in, emzirdiği oğlu Hz. İsmail için su ararken bu iki tepe arasında koşması olayına dayanıyor. Umre sa'y'ını yaparken de niyet ettik elbette. Erkekler yeşil ışıklı direkler arasında koştular, biz ise yürüdük ve iki direk arasında dua edip niyette bulunduk. Yaşlılar ve hastalar için hem tavaf hem de sa'y sırasında tekerlekli sandalyeler var. 100 SR, yani 35 milyon liraya kiralayabiliyorsunuz. Ama benim size tavsiyem; Ka'be'nin 14 numaralı kapısının arkasında bulunan milyonlarca bedava sandalyeden edinmeniz. Oradayken kullanın, sonra bırakın. Biz bunu giderayak keşfettik, bu kıyağımı da unutmayın. Tavaf ve sa'y'ın ardından, ihramdan çıkmak için saçımızdan birer tutam kestik. Mehmet Eniştem ise her erkeğin yaptığı gibi saçının dörtte birini traş ettirdi.

İhram çıkışı Arafat'a gidecektik ama hava kararmıştı. Akşam ve yatsı için Mescid-i Haram'da kalmayı yeğledik. Mescid-i Haram, Mekke'nin ortasında, Kabe'nin bulunduğu büyük bir mabed. Buna Harem-i Şerif de deniyor. Mescid-i Haram, Hz. Peygamber döneminde Kabe'nin etrafında küçük bir alanmış. Önce Hz. Ömer tarafından genişletilmiş. Daha sonra da pek çok defa genişletilerek günümüzde yüzbinlerce insanın ibadet edebileceği bir alan haline getirilmiş. O gün 1 milyon kişiye yakın insan vardı. Biz giderken 400 bin Kenyalı Müslüman geldi. Kısacası sizin de bu satırlarda okuduğunuz gibi bütün dünya Müslümanları Kabe'de birleşiyor. Akşam ve yatsı arasında kardeşlerimle Mescid-i Haram'ı turladık. Zemzem kuyusunun hikayesini öğrendik, size de aktarayım; zemzem, Allah'ın Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail'e ihsan ettiği suyun adı. Kabe'nin yapılmadığı, Mekke'nin kurulmadığı devirde Hz. İbrahim, eşi Hacer ve ana sütü emen İsmail, Allah tarafından büyük bir ağacın altına yerleştirilmişler. Çevrede tek bir hayat belirtisi bile yokmuş. Bir gün erzakları ve suları bitmiş. Hz. Hacer birkaç yudum su bulabilmek ve bir can yoldaşına rastlamak umuduyla önce Safa, ardından Merve Tepesi'ne çıkmış. İki tepe arasında yedi kez gelip gitmiş. Son gelişinde, Merve Tepesi'nde oğlunu bıraktığı yerde bir ses duymuş ve Cebrail tarafından zemzem suyunun çıkarıldığını görmüş. Müslümanlar tarafından kutsal sayılan zemzem suyu böylece ortaya çıkmış. 1980'li yıllara kadar Kabe'nin doğusunda bulunan bu kuyu, mermerlerle dekoratif bir şekilde kapatılmış, çünkü israf oluyormuş. Dağıtım, büyük borularla yapılmış. Kabe'nin her tarafındaki çeşmelerden şırıl şırıl zemzem akıyor. Doya doya içtim. Bugünlük de bu kadar. Kısmetse cumartesi günü Mekke'nin tarihi yerlerinde, alışveriş merkezlerinde buluşmak ve bir İstanbul turu atmak üzere hoş kalın, hep mutlu yaşayın efendim.

Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr



MAGAZİN


'Altuğ'un evine bomba koyduk'
Kenan askerliği erteletti
İngilizce albüm turları sürüyor!
TITANIC tüm zamanların en kötü filmi
Müslümanlar Kabe'de birleşiyor