Cadde Onların da bayramları vardı....

Onların da bayramları vardı....

15.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Onların da bayramları vardı....

Onların da bayramları vardı....

Onların da bayramları vardı....

Efendim, gazete ve haftalık dergilere, pazar ilavelerine bakıyorum da ne çok Şenay Düdek'ler oluşmuş. Hoşuma da gitmiyor değil. E taklitler, asıllarını yaşatır. Ama ben hep zoru, karşınıza sürprizlerle, güzel haberlerle çıkmayı seviyorum. "Zirvedeki starları anneleri anlatıyor" adlı dizim geçen ay yayınlanmıştı. Bu kez de bayram nedeniyle, kendimce bir başka armağanla çıkmak istedim karşınıza; "Onların da bayramları vardı". Ekolünde star olmuş isimler, bayram anılarını anlattılar. Onları incitmemek için alfabetik sıraya soktum. Bugün sahnelerin Süper Star'ı Ajda Pekkan, genç neslin pırıl pırıl sesi Aşkın Nur Yengi, bana göre kendisi de bembeyaz Beyaz, modanın duayeni Canan Yaka, eğlence dünyasının rakipsiz ismi Cenk Eren ve bu yılın zirvesine çıkan Deniz Akkaya'yı bulacaksınız bu sayfada. Bayramların kendilerine ne ifade ettiğini anılarla anlatacak, eski ve yeni bayramları kıyaslayacaklar. Sözü, Ajda Pekkan'a bırakıyorum.

Rugan ayakkabıları zehirledi...
Bayramlar insanların birbirlerini sevmesi, sayması, hatırlaması için vesile. Eski bayramlar tabii ki çok daha güzel ve duygusaldı. Aile fertleri bir araya gelir, büyüklere el öpmeye giderdik. Çocuklara küçük de olsa armağanlar verilirdi. Şimdi yok. Sanıyorum 7 -8 yaşındaydım. Annem, Semiramis ve ben bayram alışverişi yapmak için arife günü Nişantaşı'na gittik. Vitrinde çok şık, kırmızı rugan ayakkabılar gördüm, bittim. Annemi çekiştirerek dükkana soktum. Pahalı ama edepsizim, zırlamaya başladım. Zavallı annem mahçup olmamak için aldı. Tabii Semiramis de aynısını istedi. Kırmızı rugan ayakkabı ise tek çift. Semiramis'e bordo renklisini aldık almasına da onun aklı benimkilerde kaldı. O gece ayakkabılarım çalınmasın diye koynuma alıp yattım. Sabah 08.00, annemler bakmış, benden çıt çıkmıyor. Odaya girmişler, yine sesim çıkmıyor. Ne olmuş biliyor musun? Rugan ayakkabıya sinen tiner kokusuyla zehirlenmiş, kendimden geçmişim. O bayram sabahı hepimize zehir oldu, hastanede kahvaltı ettik.

AŞKIN NUR YENGİ
Güllü elbisesi lekelenince ağlama nöbetine girdi
Bayramlar bana barışı, huzuru, yeniden birleşmeyi ifade ediyor. Eskiden değer yargılarımız farklıydı, şimdilerde bayramların geçiştirildiğini görüyorum. Bunlara sahip çıkmak gerek. Çcukluğumda yaşadığım bayramlar hep güzel anılarla doludur. Bir tanesi hafif matrak. Bayramda her çocuğa olduğu gibi bana da yeni elbise, ayakkabı alınırdı. Halimiz vaktimiz, Allah'a bin şükür yerindeydi. 10 yaşındaydım galiba, vitrinde çok güzel dantelli, çiçekli bir elbise beğendim. Annem de aldı. Süheyla Abla da onu yatağımın başucuna astı. Arife günü minik ve yaramaz yeğenlerim geldi. Çikolata ikram edildi. Ellerinde eriyen çikolatalarla bir odadan diğerine koştururken Süheyla Ablam ile benim yattığım odaya daldılar. Biz "Durun, yapmayın" derken bir baktık ki o güzelim elbise lekeyle dolmuş. Oturup ağladım tabii. Hem de ne ağlamak.

BEYAZ
Atın çiftesi öldürüyordu!
Aslında bayramların bende özel bir anısı yok. En keyifli yanı şeker ve para toplamaktı. Benim için bir başka anlamı da Eskişehir'e gidip dayımın at arabasına binebilmekti. Bayram ve at arabası benim için eşanlamlıydı. 8 -9 yaşındaydım, bir bayram günü ailece dayıma gittik. Kapıda at arabası süslenmiş, beni bekliyor. Dayımın kırbacını aldım. Dayım beni kucaklayıp araba yerine ata bindirdi. Çok da güzel bir semeri vardı. Neyse, elimdeki kırbacı şaklatarak "Deh, deh" derken at şaha kalktı ve kişnemeye başladı. Korkudan dengem bozuldu. Arkamda dayım var ama beni tutmasına fırsat kalmadı, yerlerdeyim. Üstümün başımın toz, toprak olmasını bırak, az daha atın çiftelerine kurban gidecektim. Ondan sonra annem at arabasına binmeme bir daha izin vermedi. Hep ağlayarak kandırmaya çalıştım onu.

ÇAĞLA ŞIKEL
Dedesinin ölümü bayramını zehir etti
Bu bayram çalışmayacağım. Uzun süredir göremediğim herkesle buluşacağım için çocuklar gibi mutluyum. Bayramı, ben hep sevdiklerime kavuşma olarak görüyorum. Şimdiki bayramları tatil olarak değerlendirilecek fırsat gibi görüyorum. Ne de olsa eski gelenek ve görenekler kalmadı. Her bayram, bir öncekinde olup da eksilenleri hatırladıkça çok özlüyorum. Örneğin dedeme hayrandım. Onu çok seviyordum. Bayramlarda elini öpmeye gittiğimde beni kucağından indirmez, bir mendil içine koyduğu şeker ve paraları avucumun içine sıkıştırırdı. 12 yaşındaydım, yine böyle bir bayram günü dedemin vefatını öğrendim. Daha doğrusu annemin ve diğer aile büyüklerimin ağlamasından duruma vakıf oldum. Yıkıldım. Bayram bana ve tüm aileme zehir oldu. Çocukluğumun en güzel günleri ve en güzel bayramları onun yanında geçtiği için çok etkilendim. Ondan sonraki bayramlar bana biraz yavan ve tatsız geldi.

CANAN YAKA
Yozlaşmış bayramlarda eski aile bağları yok
Bayramlar bana en çok aile düzenini hatırlatıyor. Çünkü annemin (Mualla Özbek) yaşadığı devirlerde bir geleneğimiz vardı; bayram günü seyahate gidilmezdi. Bütün dostlar annemin evinde toplanırdı. Çünkü annem herkesin annesiydi. Bayram sofraları kurulurdu. Akşama kadar zengini, fakiri yüzlerce insan o kapıyı çalar, girerdi. Yemekler kazanlarda kaynardı. Gelenler içinde sanatçısı, iş adamı, siyasetçisi olurdu. Nebahat Çehre, Yılmaz Güney, Muazzez Abacı, Fahrettin Aslan, Belma Simavi, Türkan -Haluk Eczacıbaşı, Mehmet Ağar... Ne bileyim işte. Çok kalabalık bir aile olurduk, o da bana büyük mutluluk verirdi. Eskiden mezar ziyaretine de gidilirdi. Tabii şimdi bayramda hepimiz başka taraftayız. Şimdiki bayramlar bana göre yozlaşmış. Bayram anısı deyince, o kadar büyük ve kalabalık evde kendimi hep yalnız hissetmem geliyor aklıma. Çünkü 3 yaşındayken babamı kaybetmiştim. Hep o kalabalığın içinde bir baba aradım, bulamadım. Arkadaşlarım evlerine çağırdıklarında gitmek istemezdim, çünkü onların anne ve babaları vardı. Bayram olduğunda kapı açılacak, babam gelecek sanırdım. Babamın ölümünden sonraki ilk bayramda, herkes yemek masasının etrafına toplanmış, beni bekliyor. Ben o küçük aklımla elbise dolabına saklanmışım. Güya babam gelecek ve ben ona sürpriz yapıp dolaptan çıkarak boynuna sarılacağım. Babamın öldüğünü 7 yaşına kadar kabullenemedim. Hala da öyleyim ya. Bazen yaptığım hataların babasızlıktan kaynaklandığını düşünüyorum.

CENK EREN
Bir çift yeni ayakkabı için bayram bekledi
Bayramlar bana mutluluk veriyor ve küslerin barışmasını hatırlatıyor. Örf ve adetlerin devam ettirilmesinden yanayım ben. Şimdi herkes, birkaç günlük kaçamaklar olarak görüyor. Ailemi çevreme toplamak, çalışmadan, onlarla bayramı geçirmek için çok zengin olmayı isterdim. Orta halli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğüm için her sene bir yazlık, bir de kışlık ayakkabı alınırdı. O da bayramlara denk getirilirdi. Bir başka zaman ayakkabı isteme şansımız yoktu. Ama ben çok mutluydum. Şimdi bakıyorum da 100 çift ayakkabım var ama o günlerdeki mutluluğumu bir türlü yakalayamıyorum.

DENİZ AKKAYA
Yediği tatlılar hasta ettimide fesadını uğrattı
Eskiden bayramlar, bayram gibi yaşanırdı. Şimdiyse biz çalışanlar için sadece iş anlamına geliyor. Bayramlar, benim için tatlı anılarla yüklü. Bayramların en güzel yanı, aile büyükleriyle bir arada olmamdı. Ben hamur tatlılarına çocukluğumdan beri çok düşkünüm. Bir keresinde, hatırlıyorum; evde cevizli baklava yapılmıştı. Ben mutfağa gire çıka tepsinin yarısını yemişim. Annem müdahale ettiğinde iş işten geçmişti. Midem müthiş ağrıyordu. Babam doktor arkadaşını arayarak duruma el koydu. O bayramın ilk günü hem bana hem de aileme zehir olmuştu.

Yarın: Ebru Gündeş, Emel Sayın, Erol Atar, Gökhan Özen, Gülben Ergen, Güzide Duran ve Harika Avcı

Yazara e-mail:




MAGAZİN