Cadde Tanrıçalar CANLANDI

Tanrıçalar CANLANDI

22.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tanrıçalar CANLANDI

Tanrıçalar CANLANDI


"Anadolu Tanrıçaları" belgeselinde Umay Umay 'Kibele', Pelin Batu 'Athena', Gerçek Büyükoğlu 'Artemis', Müge Ergun 'Afrodit', Gümüş Özdeş ise 'Meryem Ana' rolünde


       Haremin Büyüsü belgeseliyle büyük ilgi gören yazar ve yönetmen Handan Öztürk, "Anadolu Tanrıçaları" adlı yeni çalışmasının çekimlerini tamamladı. Promete Film'in "Anadolu'da Tarih ve Kültür" başlığıyla hazırladığı 10 belgesel kapsamında çekilen yapımda, erkek formuna dayalı dinlere kadar Anadolu'nun 10 bin yıl inandığı kadın tanrıçaları anlatılıyor.
       Çatalhöyük, Hatuşaş, Letoon, Afrodisygs, Antalya gibi bölgelerde çekilen 75 dakikalık belgeselin dramatik bölümlerinde ünlü isimler Anadolu tanrıçaları olarak kamera karşısına geçti. Ünlü şarkıcı Umay Umay "Kibele"yi, Pelin Batu "Athena"yı, Serap Sağlar'ın kızı Gerçek Büyükağaoğlu "Artemis"i, ilk oyunculuk deneyimini yaşayan Müge Ergun "Afrodit"i, Gümüş Özdeş ise "Meryem Ana"yı canlandırdı. Yaşar Saraçoğlu'nun stüdyosunda yapılan çekimlerde, beş kadın oyuncu Ümit Ünal'ın hazırladığı kostümlerle tanrıça heykellerinin görünümüne büründü.
       Oyuncu seçimi sırasında kadınların bilge bir duruşa sahip olmasını şart koştuğunu söyleyen Handan Öztürk, Pelin Batu ve Gerçek Büyükağaoğlu'nun ailelerinden getirdikleri entellektüel mirasa sahip çıktığını, Umay Umay'ın ise dolgun etli, anaç ve anarşist ruhlu karakterinin role çok uygun olduğunu belirtti.
       Kadının kutsallığı
       Tek tanrılı dinleri oluşturan öykünün altında ana tanrıça kültürünün yattığını anlatan Öztürk, şöyle konuştu:
       "Promete Film'den yapımcı Oğuz Ergun'un teklifi üzerine belgeselin hazırlıklarına başladım. Daha önce tanrıçalar konusunda araştırma yaptığım için konu bana cazip geldi. Çünkü kadın, doğuran, hayatı devam ettiren ve üreten biri olarak Anadolu'nun dinler tarihinin ilk döneminde kutsal sayılıyordu. İnsan ömrünün o zaman 30 yaşına kadar sürdüğünü düşünürsek kadının öneminin ne kadar büyük olduğunu anlamamız kaçınılmaz oluyor."
       Günümüzde ise bu durumun tam tersine döndüğünü anlatan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
       "Tek tanrılı dinlere geçildikten sonra kadınların önemi azalmış, mevcut iktidarın içinde yer almak için kendi doğasından uzaklaşmak zorunda kalmış, kendisini disipline etmiş. Oysa kadın tanrıçalar döneminde aşk ve sevgi ön planda. Üreten ve doğurgan bir yapıya sahip olan doğa gibi kadının önemi de özel bir biçimde belirlenmiş. Aşk ve sevgiyle ibadet ediliyormuş. Bu durum insanda hayranlık uyandırıyor. Çünkü böylece insan ruhu kendisini en akıcı, yalın şekilde ifade ediyor."
       Belgeselin hazırlık döneminden sonra artık, kadınları tanrıça olan ve tanrıça olmayan kadınlar diye ikiye ayırmaya başladığını söyleyen Öztürk, şunları söyledi:
       "Benim için tanrıçalar hâlâ yaşıyor. Bu kavram kendi bedeniyle barışık, iktidar erkine teslim olmayan, tek başına ayakta duran ve üreten her kadın için geçerli. Her alanın kendi tanrıçası var. Mesela, Nilüfer Göle ya da Hülya Avşar kendi alanlarının tanrıçaları."