Ebeveyn Çocuklar kirlenerek öğrenir

Çocuklar kirlenerek öğrenir

17.09.2009 - 16:30 | Son Güncellenme:

Çocuklar her yaşta farklı gelişimsel özellikler gösterirler. Bu değişiklikler vücudun farklı yerlerinde, farklı hızlarda ve değişik yaşlarda gerçekleşmektedir.

Çocuklar kirlenerek öğrenir

Bu doğrultuda çocukların hangi yaşlarda hangi gelişim özelliklerini gösterdiğinin bilinmesi gerekmektedir. Hayatın ilk 2 yılında çok hızlı bir büyüme söz konusudur. Fiziksel büyümelerinin yanı sıra motor gelişimleri de bu dönemde son derece hızlıdır. 3-4 yaş çocukları kendi bedenlerini tanımaya başlarlar ve hareket yeteneklerini de anlamaya başlarlar. Bu dönem çocukların çıraklık dönemi dediğimiz bir dönemdir. Vücut acemiliği yaşarlar. Beceri gelişimi yavaş yavaş ilerlediği için çocuklar kırarak, bozarak, kirleterek, dağıtarak öğrenirler. Zaten kırmak bozmak dağıtmak da gelişimlerinin bir parçasıdır. Başta hiç bir yaptıkları mükemmel olmaz çünkü organizasyon becerileri de tam anlamıyla gelişmemiştir. 3-4 yaş, çocuğa bunları öğretmek için uygun bir zamandır. Fakat dağıtırken toplamayı bozdukları bir şeyi onarmayı ya da onarmak gerektiğini de öğretmek kendi kişilik gelişimleri için yararlı olacaktır.

Oyun oynamak çocuklar için, sosyal, fiziksel ve kavramsal gelişim konusunda en iyi eğitim programıdır. Ayrıca, malzemeleri kullanarak, diğer çocuklarla iletişime geçerek, çocuklar çevrelerini kontrol etmeyi, rekabet ve eğlence duygusunu öğrenirler. Oyun oynamak, tüm önemli beyin fonksiyonları ve öğrenme ile ilgili alanlardaki bütünleşmeyi sağlar ki, son yıllarda yapılan araştırmalar, bu bütünleşmenin çocuk gelişimi açısından çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Oyun oynamanın çocuk gelişiminde sayısız etkileri vardır. Oyun yoluyla çocuk; en güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtüsünü boşaltma olanağı bulur, dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi kavrayarak, kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak ifade edilenleri anlamayı öğrenir. Oyun çocuğa yeni sözcükler kazandırır; sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı öğretir. Oyun sırasındaki aktivite çocuktaki kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir. Oyunu paylaştığı arkadaşlarıyla yaşadıkları, toplu yaşam için gerekli olan kuralları benimsemesini hızlandırır. Böylece çocuk farklı sosyal rolleri deneme, duygularını dışa vurma olanağını bulur ve başka nesneler ya da insanlarla ilişkilerini inceler. Çocuk, düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi öğrenir, hayal gücünü, becerilerini ve yaratıcılığını geliştirerek kendini tanır.

Sokak oyunları, çocuğun bolca açık havada koşması, hareket etmesi anlamına gelir ki fiziksel gelişimine bu durumun katkısı büyüktür. Üstelik böylece çocuk doğaya da yakınlaşır. Açık hava oyunlarında çocuğun gürültü yapmaması gibi bir sınırlama olmadığından çocuk özgürce sesini, bedenini kullanabilecek, bu da onun farklı deneyimler kazanmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocuk böylece enerjisini de dışa vurmuş olur. Sokak oyunları çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine de katkı sağlar. Bu oyunlar içinde çocuklar belirli kurallara göre hareket etmek ve grup içinde hem kendi duruşlarını belirlemek hem de arkadaşlarına göre davranış geliştirmek durumunda kalırlar. Bu da onların sosyal becerilerini geliştirir.

Günümüzde çocukların yaşamında oyun oynamanın yerini televizyon seyretme ve bilgisayar oyunları almaktadır. Bunlar çocuğun göz önünde olması nedeniyle çoğu kez aileler tarafından da tercih edilmektedir. Böylece çocuk sokağa çıkmamakta, evde oturarak daha güvenli bir ortamda bulunmaktadır. Ancak bu durum çocuğun sosyal iletişimini azaltmaktadır. Paylaşma duygusunu ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca çocuğu fiziksel olarak inaktif hale getirmektedir. Bundan da öte sürekli oturmakta olan çocuk sıkıldığı için sürekli yemek ihtiyacı hissetmektedir. Hareket etmeyen ve sürekli yiyen çocuk şişmanlamaktadır. Bu nedenle de günümüzde şişman çocuk sayısı hızla artmakta ve bu çocukların erken yaşlarda şeker hastalığı, hipertansiyon gibi çok önemli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Böylece çocuğun hem fiziksek hem de ruhsal sağlığında bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Ebeveynler çocuğun aktivitesinin azaldığını düşünerek çocuklarını yüzme, tenis kursları gibi spor aktivite eğitimlerine göndermektedirler. Bunlar sokakta oynamanın çocuğa sağladığı yaraları vermemekte, çocuk yine koruma altında ve paylaşmadan yaşamını sürdürmektedir. Ayrıca yaptığı aktivite de haftalık 2-3 saatle sınırlı kalmakta ve sağlık açısından da katkı sağlayamamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin, çocukların bilgisayar ve televizyon kullanımlarını dengeleyebilmeleri için sınırlar koymaları ve bu sınırları hayata geçirmeleri gerekir.

Son 25 yılda ergenlerde dikkat eksikliği, davranış bozuklukları, duygu durum bozukluklarında ciddi bir artış olduğuna dikkat çekilmektedir. Bunun nedeni çocukların zamanlarının büyük bölümünü yetişkin gözetimi altında geçirmeleridir ve özgürce hareket edememektedirler. Yapılan bir araştırmaya göre gelişmiş Avrupa ülkelerinde çocukların daha mutlu olduğu saptanmış, çünkü bu ülkeler çocuk dostu kentler yaratmak üzere harekete geçmişlerdir. Örneğin, çocukların okula kendilerinin yürüyerek gidebilmeleri için birtakım düzenlemeler geliştirmişlerdir. Aileler korumacı bir yaklaşımla çocuklarının can güvenliği için çocuklarını sokağa çıkarmamaya çalışmaktadırlar. Ancak, çocukların oynaması için uygun bir alan bulmak mümkündür. Örneğin, evlerinin yakınlarındaki okulun bahçesinde oynayabilirler. Eğer yakınlarda oyun alanı yoksa, evin önündeki sokak oyun oynamak için en uygun seçenek gibi görünebilir. Ancak özellikle top oyunları oynarken, sürekli arabaların geçtiği bir yol, hem sürücüler, hem de çocuklar için çok tehlikelidir. Eğer oyun oynamak için tek seçenek sokaksa, mutlaka arabaların seyrek ve yavaş geçtiği, mümkünse araç trafiğine kapalı bir alan seçilmelidir. Ayrıca oyun oynayacağın alanda yere düştüğünde çocuğa zarar verebilecek inşaat atığı, sivri taşlar, paslı çiviler, vb olmamalıdır.

Ailelerin çocuklarını özellikle oynatmamalarının nedenlerinden biri de çocuğun kendinin kirlenmesini veyaetrafı kirletmesini önlemektir. Çocuklar hayatı yani çevrelerindeki herşeyi tanımak isterler. Gerekirse bir pikniğe gidildiğinde özgürce koşup oynayacak, gerekse evde kendi yemeğini yerken etrafa döküp saçacak gerekse de resim yaparken bütün eli yüzü boya olacaktır. Bütün bunlar çocuğun hayata alışması, etrafını tanıması için yapması gereken unsurlardır. Beceri gelişimi henüz tamamlanmadığı için de yaptığı her türlü işte mutlaka kirlenecektir. Kirlendikçe öğrenecektir. Çocuk kirlenecek diye ona fırsat verilmediği takdirde gereksinim duyduğu gelişmelerden geri kalması kaçınılmaz olacaktır. Çocuğun gelişimini en iyi şekilde tamamlayabilmesi için ona her türlü fırsatın verilmesi gerekmektedir.
Anne babalar çocuklarını sürekli temiz görmek isterler. Çocukların temizliği annelerin en hassas olduğu konulardan biridir. Sadece kendilerinin temizliğinin yanı sıra giydikleri kıyafetlerin oynadıkları oyuncakların dokundukların yerlerin bile tertemiz olmasını isterler. Anneler bunu isterken çocuklarının sağlığını korumak için bunun böyle olması gerektiğini savunurlar. Ancak bu çevrenin kirlenmesinden hoşlanmaya annelerin bir savunma mekanizması olabilir. Çünkü anneler çocuklarını temiz ve çevreyi temiz tutabilirler. Ancak onların oyunlarını engelleyerek kendinin ve çevrenin kirlenmesini engellememelidirler. Çünkü çocuk ve etraf yeniden temizlenebilir. Ayrıca çocukları sürekli temiz tutmak yerine onlara temizlenmeyi öğretmek daha doğrudur. Çünkü kirlenmeden bir hayat öğrenilemez.
Çocuk oyun çocuğu (4-6 yaş) dönemine geldiğinde sokakta oynamalı, kirlenmeyi bilmeli, kendini temizlemesini, zamanla kirlenmemeyi öğrenmelidir. Daha önceden kendini ve etrafını temizlemeyi öğrenen çocuk sokağa çıktığında da zamanla çevreyi de temizlemeyi hatta kirletmemeyi öğrenecektir. Kirlenmeyen çocuk, sadece sosyal ve beceri yönünden zayıf kalmayacak aynı zamanda mikroorganizmalarla az karşılaştığı için bağışıklık sistemi tam gelişemeyecek ve farklı ortamlara çıkmak zorunda olduğunda çeşitli hastalıklara maruz kalacaktır. Ayrıca günümüzde mikroorganizmalarla fazla karşılaşmayan çocuklarda organizma kendi kendine savaş açmakta ve şeker hastalıkları, hormon hastalıkları ve alerjik hastalıklar sıklığında büyük bir artış görülmektedir.

Çocuklar etrafı kirleterek öğrenmelidir fakat bunun bir sınırı olmalıdır. Anne baba her koşulda çocuğa kural koymalı ve bu koyduğu kuralların arkasında durmalıdır. Ayrıca bu sınırında çocuğa açıklanması gereklidir. Aynı zamanda etraf da kirlendiyse onu toparlanması gerektiği çocuğa anlatılmalı ve gösterilmelidir. Bunları yaparken ebeveynlerin son derece sabırlı olmaları gereklidir. Çocuğa kural koyulurken ve yapacakları anlatılırken ona asla kızmamaları gerekmektedir. Çocukların sağlıklı alışkanlıklar geliştirmelerinde anne babaların neleri salık verdiklerinden çok ne yaptıkları, çocuklarına nasıl örnek oldukları daha etkilidir. Bu nedenle de anne babaların çocuklarına kazandırmak istedikleri alışkanlıkları önce kendi yaşamlarında uygulayabilmeleri gerekir. Sonuç olarak; çocukların ruh ve beden sağlığı iyi ve becerikli bir erişkin olmasını istiyorsak onların evde ve sokakta oyun oynamasını sağlamamız gereklidir. Oyun konusunda onları engellemek yerine onlara yapması gerekenleri öğretmek, sadece kişiyi geliştirmek açısından değil aynı zamanda iyi bir toplum yaratmak içinde önemlidir.

3