Cumartesi 16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

29.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Cem Yılmaz’ın “Biraz daha dramatik, acı-komik, genelde karakter bazlı hikayeler” olarak tanımladığı “Karakomik Filmler” serisinden ilk filmin, Sirkeci’de bir feribotta oluşturulan setinde gördüklerimiz, duyduklarımız...

16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

Cem Yılmaz’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği “Karakomik Filmler” serisinden, birlikte vizyona girecek iki film “Kaçamak” ve “2Arada”nın çekimleri tamamlandı. Ocak ayında tek biletle seyirciye ulaşacak 60’ar dakikalık iki filmden, tüm hikayesi feribotta geçen “2Arada”nın Sirkeci’deki setini ziyaret ettik.

“Karakomik Filmler”, Cem Yılmaz’ın 2002’den bu yana biriktirdiği, bir kenarda durup uzun metraja evrilmeyi bekleyen 10 hikayesini niteleyen serinin adı. Şehir dışına detoks tatiline giden dört kafadarın hikayesinin anlatıldığı “Kaçamak” ve bir feribotta geçen maceraların anlatıldığı “2Arada”, serinin izleyiciyle buluşacak ilk filmi olacak. Karakomik Filmler’in tamamı 60’ar dakikalık ikişerli filmler olarak planlanmış. Bir sonraki film, hemen gelecek ay çekimler için kolları sıvayacakları “Deli” ve “Çivi” ikilisinden oluşacak. “Seyirci severse diğer hikayeleri de çekerim” diyor Cem Yılmaz: “Bugün çektiğim feribot hikayesini 2002’de çekseydim çok radikal olurdu, birden bire ‘Ooo ne kadar dark film’ denirdi. Şimdi onun karanlık tarafını biraz törpüledim. Yani Zeki Demirkubuz çekmiş gibi de olabilirdi bu hikaye... O zamandan beri bu hikayeleri bir şeye dönüştürmeye çalıştım, projelendirdim. Bir düğünü basan Anadolu rockçılar, yerel bir türkücünün çevreci bir popçuyla aşkı, ünlü bir yıldızın bir kanser hastasına yardım edip adamın ölmemesi gibi... 10 tane böyle hikayem var, bunları 90-100 dakikaya büyütmeden, bilakis 60 dakikaya basmayı tercih ettim. Eğlenceli bir minütaj. Uzun filmin daha hızlı akmasını sağlıyor. Bunların bağlantısı, birbirine değen hikayeler olması. Bazen mekanlar değiyor, bazen o karakteri başka yerde görüyorsun. Öyle bulmaca çözer gibi, öyküyü çok etkileyen şeyler değil.”

16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

“2Arada” için tüm ekip yaklaşık iki haftadır bütün günü feribotta geçiriyor. Sallanma hali ve motor gürültüsü bünyede bambaşka bir hal yaratmış. Sabah 07.00’den akşam 20.00’ye kadar sette olduğunu anlatıyor Cem Yılmaz. Feribot hikayesinde canlandırdığı garson Ayzek karakteri için hünerli elleriyle açtığı kelini gösteriyor: “Çok fark yarattı, yapay bir şey yapmaktansa birdenbire seni başka birine dönüştürüyor.”

“Defne oynamıyor”

Setteki sohbete, filmin kadrosundan Zafer Algöz, Can Yılmaz, Cem Davran da eşlik ediyor. Sonu gelmeyen bir “Yine mi aynı adamlar?” tartışması başlıyor. Cem Yılmaz’ın en muzdarip olduğu konu bu: “Cem Davran’la ilk defa çalışıyorum mesela. İlk filmde Necip Memeli var ilk kez çalıştığım. Birkaç zamandır da şöyle bir şey çıktı; Defne’nin kızları bizim filmde oynuyormuş, IMDb’de bile var. İşte Defne de oynuyormuş falan... Hayır, oynamıyorlar. Ama başka bir şey söyleyeyim, niye oynamasın? Defne de gayet iyi oynuyor. Bu gerçekten eğlenceli değil; çünkü işimizi ciddye almıyormuşuz gibi bir hava estiriliyor, ‘Arkadaşlarıyla film yaptı’, ‘Sevgilisini filmde oynattı’ gibi, böyle şeyler yok ki bizim hayatımızda.”

“Aynı adamlar” esprisinin bir başka boyutunu Cem Davran aktarıyor: “Bana da şöyle yorumlar geldi: ‘Amma yancısın oğlum, grubu bozdun, araya girdin’ falan. (Gülüşmeler) Üst üste bu tür mesajlar alınca, ben de birine cevap verdim: ‘Benim bundan önce 25 sinema filmim var, şimdi de yeni bir film yapıyorum, kimsenin ortamını bozmadım.’”

16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

“Benim türüm bu”

Bir önceki film “Arif v 216”ya seyirci ilgisinden Netflix tekliflerine, sektördeki zorluklardan Cem Yılmaz’ın sinemadaki yirminci yılına uzanan bir sohbet başlıyor. Sinema izleyicisinde artış gözlenmemesinden yakınacak kadar dertli ama “Bizim seyircimiz var” diyecek kadar konforlular. Bu konforun da her defasında farklı şeyler denemeyi kolaylaştırdığı şüphesiz. Filmleri için “Dur bakalım 60 dakikada ne yapmış?” ya da “Vay ne enteresan bir yere evrildi film” denmesini istediğini söylüyor Yılmaz: “Art arda birkaç tane çizgifilmvari film sıralanınca; ‘Yahşi Batı’, ‘A.R.O.G’, ‘Arif v 216’ gibi, dramaları ‘Sonra yaparım’ diye kenara attıkça tür değiştirmiş gibi oluyorsunuz. Halbuki benim türüm bu.”

“Sette kardeş gibi değiliz”

“Kaçamak” filminde rol alan Can Yılmaz’a abi-kardeşliğin sete yansımaları sorulunca Cem Yılmaz’ın yönetmenliğine dair de fikir sahibi oluyoruz: “Sette pek kardeş gibi değiliz. Cem’in filminde oynamak biraz yürek istiyor, abilik kontenjanından şans vermiyor yani.” Cem Yılmaz’dan hemen itiraz yükseliyor “Gevşek bir yönetmenlik mi var?” diye: “Bir kişi yalnızca filmi düşünmek zorunda. Lafım geçecek hiyerarşisi değil, hepimizin başta mutabık kaldığı şeyleri hatırlatmak benimkisi.”

16 yıldır bekleyen karakomik hikayeler

Rönesans rüzgarı

“Kaçamak” filmi için “Caravaggio’dan esinlendi” yorumlarına yol açan afiş konusunu da netleştiriyor Yılmaz: “Resimde şu sıralar böyle bir akım var, kostümler modern zaman ama kompozisyon olarak Rönesans’a dönüş... Oradan esinlendim. Asıl afişimiz o değil tabii, o bilboard’umuz.”