Cumartesi ‘Aşkı yakalayan kıymetini bilmeli’

‘Aşkı yakalayan kıymetini bilmeli’

18.08.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

“Ege’nin Hamsisi”nin Zeynep’i Bestemsu Özdemir “Bence insan aşıkken düşünme fonksiyonlarını yitiriyor. Aşk, hesaplanabilir bir şey değil. Çok hesapsız kitapsız. İnsanın gönlünden geçen o saf hali aşk. Çok sağlıklı bir durum olduğunu düşünmüyorum aslında. Biraz tehlikeli bence aşık olmak” diyor.

‘Aşkı yakalayan kıymetini bilmeli’

Kara Para Aşk” dizisiyle yıldızı parlayan Bestemsu Özdemir’i hüzünlü bakan iri gözleri, zarif fiziğiyle hatırlıyoruz. Şimdi TRT’nin “Ege’nin Hamsisi” dizisinde Karadeniz kızı Zeynep rolüyle karşımızda. Uraz Kaygılaroğlu, İclal Aydın ve Uğur Çavuşoğlu ile başrolleri paylaştığı dizinin sahneleri hem Karadeniz hem Ege bölgelerinde çekildi, çekimler Ege’de devam ediyor... “Hikayenin sıcaklığı, karakterlerin içtenliği beni çok etkiledi. Çok iyi bir senaryo, yönetmen, kadro ve yapımcımız var. Karakterim Zeynep’i çok sevdim” diyerek TRT1’de yayınlanan dizisi “Ege’nin Hamsisi”ni anlatmaya başlıyor.

Haberin Devamı

CVK Park Bosphorus İstanbul’da buluştuğumuz oyuncuyla oyunculuğu ve hayata bakış açısını konuştuk...

- İnatçı bir Karadeniz kızı karakteriniz Zeynep...

Diziye hazırlık aşamasında şive çalışması da yaptık, horon dersleri de aldık... Karakterlerin yöresel özellikleri olması oyuncu için keyifli bir şey. Yeni şeyler öğrenmeye elverişli... Zeynep inatçı bir kız, biraz dik kafalı. Hayatını kurup kendi ayakları üzerinde durmak istiyor. Ama bu ailesine çok bağlı oluşunu değiştirmiyor. Sevgiye inanan bir kız. İnatçı olmasını çok benzetiyorum kendime...

‘Aşkı yakalayan kıymetini bilmeli’

- Sahnelerinizin de bir kısmı Karadeniz’de çekildi, şimdi de Ege’de devam ediyor çekimleriniz.

Daha görmediğim çok fazla yer var ama set aralarında elimizden geldiğince gezdik. Karadeniz’in harika bir doğası var, yaylaları, yeşili inanılmaz. Havası müthiş. Kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Yürüyüp yaylaya çıkıyorsunuz, o şelaleler… 2.5-3 kilometre tırmanıyorsun ama gerçekten değiyor. Dinlendiriyor insanı o doğa. Ege’nin de başka bir havası var. Oradaki rahatlık size de hafiften bulaşıyor. Şu an Ege’de çalıştığım için çok mutluyum. Set arasında denize girmek büyük bir lüks, tatlı bir deşarj olma yöntemi. Karadeniz’in muhlaması da müthişti ama Ege’nin zeytinyağlıları beni en çok mutlu eden şey oldu.

Haberin Devamı

“Gece yemek yapıp deşarj oluyorum”

- Siz yemek yapmayı seviyor musunuz?

Aşırı seviyorum. Yemek yaparken deşarj oluyorum. Karadeniz’de yaylada yaşayan teyzeler bize nasıl muhlama yapacağımızı öğrettiler, peynir de aldım ama yapma fırsatım olmadı. Ben gece yapıp, sabah yedirenlerdenim. Sete gider yaptığım o kekler, börekler... Çok iyi geliyor bana mutfak. Genelde de benden lazanya isterler.

- Sizi ağırlıklı olarak dramlarda izledik, “Ege’nin Hamsisi”nde komedi de ağır basıyor.

Çok fazla dram oynadım. Çok ağladım, yeter… (gülüyor) Bir yılı aşkın süredir sürekli “N’olur komedi oynayayım” diyordum. Başta biraz adaptasyonda zorlandım, yalan yok. Ama artık enerji olarak o kanala girdiğimi hissediyorum...

“Hissettiğim şeyi sonuna kadar yaşıyorum”

- Karadeniz kültürü üzerine fıkralar, hikayeler vardır. Nasıl bir deneyimdi sizin için?

Haberin Devamı

Hepsine inansınlar, o fıkralar gerçek bence. İnanılmaz güldük, tabelalar var mesela, “50 metre geride” yazıyor. Bir sonrakine bakıyorsun “200 metre geride”... “Bizimle mi dalga geçiyorlar acaba?” dedik. Ama hayır, kendilerine özgü bir düşünce yapıları var. Bir de birbirlerinin şivelerini anlamayabiliyorlar. Biz de çok zorlandık anlaşırken. Bu kadar yakın şehirlerin bu kadar farklı şivelerle konuşması da çok enteresan geldi bana.

- İstanbul’dan uzaklaşmak iyi geldi mi?

İstanbul dışında olmak, o karmaşadan uzaklaşmak iyi geldi bana. Özlüyorum tabii ama her bölgenin başka bir tadı var. “Memleketimin her yeri güzel” cümlesinin doğruluğunu gezip gördükçe anlıyormuş insan.

- Dizide sürpriz bir şekilde aşkı Ege’de buluyor karakteriniz Zeynep. Siz aşkın tanımını nasıl yapıyorsunuz?

Bence insan aşıkken düşünme fonksiyonlarını yitiriyor. Aşk, hesaplanabilir bir şey değil. Çok hesapsız kitapsız. İnsanın gönlünden geçen o saf hali aşk. Çok sağlıklı bir durum olduğunu düşünmüyorum aslında. Biraz tehlikeli bence aşık olmak.

Haberin Devamı

- Siz bir de hep aşkı için gözünü karartabilen kadınları oynadınız.

Evet, normalde de öyle bir kadınım. Aşk başka bir şey bence, kıymetli bir şey. Artık sosyal medyayla da birlikte herkes elinin altında bir sürü seçenek olduğunu sansa da, bence yok. Çok sahte şeylerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Bence gerçek olan tek şey işte aşk. Onun için de her şey yapılabilmeli diye düşünüyorum. Yakaladığında da kıymetini bilmeli insan...

- Kararlarında da kalbinin sesini dinleyenlerden misiniz?

Genel anlamda hep duygusalım, fazla duygusalım hatta. Mantıklı davranamadım hiç bugüne kadar, bende devreye girmiyor mantık. Kalple yaşıyoruz bence. O ne diyorsa o, benim için öyle en azından. Hiç de pişman değilim. Hissettiğim şeyi sonuna kadar yaşıyorum. Çünkü hislerimizle var oluyoruz. Ruh dediğimiz bir şey var. Biraz mantık da olsa çok daha şahane olurdu ama, kısmet. Bu yaştan sonra değişmez...

Haberin Devamı

- Zor zamanlarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?

Benim “Her şerde bir hayır vardır” sözüm vardır. Bir şey gerçekleşmediğinde ya da kötü bir şey olduğunda üzülmüyorum, “Olmadıysa benim hayatım için daha güzel, daha iyi bir şey olacaktır” deyip o defterleri kapatmayı öğrendim. Başıma gelen neyse kabulüm. “Bu da benim sınavım; yaşamam gereken bir şey” deyip devam ediyorum.

‘Aşkı yakalayan kıymetini bilmeli’

‘Yeni hayat arkadaşım Roca’

- Stresli zamanlarınızda nereye kaçıyorsunuz?

Öyle anlarda evde olmayı daha çok seviyorum. Resim yapıyorum, tüm negatifliğim yok oluyor. Annemlerde iki köpeğimiz vardı, şimdi bir de bende var. Yedi aylık kangal. Yeni hayat arkadaşım kendileri, ismi Roca. Onunla vakit geçirince de ister istemez bütün negatiflik gidiyor. İzmir’e yanıma aldım, çok iyiyiz oğlumla. Paylaşıyorum sosyal medyada da “Evimin direği” falan diye... İlk hedefim de inşallah sokak hayvanları için iyi bir barınak açmak.

- Eğitiminiz moda tasarımı üzerine. Kapsül çanta koleksiyonu hazırlamıştınız, devamı gelecek mi?

Üretimi Deriva Bag’in yaptığı, La Prenda Pr Showroom’da satılan Bestemsu Özdemir kapsül koleksiyonunu çıkardım. Hem gece hem gündüz kullanılabilecek, düz bir tişört-pantolonla da çok şık görünebilecek bir şey yaratmak istedim. İlk boşluğumda yeni bir kemer ve çanta koleksiyonu hazırlayacağım.

‘Kalıcı bir yerim olsun istiyorum’

- Kendinizi gelecekte nasıl bir noktada görmeyi hedefliyorsunuz?

60-70 yaşıma geldiğimde de oyunculuk yapmak istiyorum. Örneğin Çetin Tekindor gibi, yıllarca bu sektörde var olmuş, hakkında “O mu varmış bu dizide, o varsa ben izlerim” denebilecek bir noktaya gelmek bence yeterli. Ben öldükten sonra “Bestemsu Özdemir diye bir oyuncu vardı, şöyle işleri vardı” diyebilecekleri... İnsanların azıcık hatırında kalmak aslında. Çünkü çok geçici bir iş yapıyoruz. Ben de işimi severek yapıyorum ve kalıcı bir yerim olsun istiyorum.