Cumartesi Bu yazıyı 18 yaşından küçükler okumasın

Bu yazıyı 18 yaşından küçükler okumasın

07.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bu yazıyı 18 yaşından küçükler okumasın

Önce biraz ayrıcalık yaparak İzmirden gelen bir e-postaya cevap vermek istiyorum izninizle...Filiz U. da benim gibi aşk mağduru olarak, hayatının tüm olumsuzluklarını, kavgaları, yediği dayakları anlatıyor. Fazla alıntı yapamıyorum çünkü öküz koca eskaza okur da kızı tekrar döver diye korkarım. Kadın okurlardan benzeri mesajlar almaktayım. Ama bu en vahim olanı. Çaresizliği düşünün ki, tanımadığı birine yazmakla yetiniyor. Koca kanun adamı olduğu için korkuyor besbelli. Sevgili Filiz, unutma bu memleketin emniyet müdürleri, amirleri de var. Ve bir de -seni teselli eder mi bilmem - sahip olduğun gençliğin var. Hani şu en sevdiğim şiirdeki gibi: "17 yaşındaydım ve hayat önümde duruyordu". Diğer okurlara gelince; oğluma rüşvet vererek internete girdiğimi artık sağır sultanlar duydu. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum. Adlarının ille de bu köşede geçmesi gibi bir saplantıları yoktur sanırım. Yine kim olduğum sorulmuş. Adımdan daha önemli değil mi yaşadıklarım? Şimdilik bilmiyorum, belki bir gün ismimle de yazarım. Pek yabancınız sayılmam, o kadarını bilin. Bir de yazılarımı beğenenlere teşekkür etmek istiyorum ilk ve son defa. Sağolsunlar.Biraz da gırgır. Bu haftaki yazı bir okuyucu mektubuna cevap, biraz da "ihanet"le ilgili gırgır. İhanet nasıl anlaşılır? Şayet karınız "Sirkeciye borcam almaya gidiyorum şekerim"den önce banyoya girip 2 saat yıkanıyor ve en nadide parfümünü sürüyor, uzun uzun makyajlar yapıp oğlanın sünnetine alınan elbiseyi giyiyorsa biraz dikkat. Bir koşu gidip banyodaki sabunları kontrol edin. Pahalı Avrupa sabunlar küçülmekteyse buraya bir nokta koyun. Çünkü biz kadınlar Ajda Pekkan değilsek, dünya parasına aldığımız sabunları öyle her dakka her yerimize sürmeyiz. Hacı Şakirler bitiyorsa telaşa gerek yok.Dışardan yüzünde yorgun bir tebessümle dönüp, doğrudan yatak odasına gidip soyunuyorsa, size düşen görev röntgenciliktir. Bakın bakalım donla sutyen takım mı? Yani aynı renk mi? Dantel, su taşı boncuk var mı orasında burasında? (Kadının değil sutyenin) Hele bir de stringse altındaki, durum biraz vahim demektir. Artık jartiyere dilim varmıyor.Vivaldi dinleyen karınız birdenbire sabahın 08.00inde avaz avaz Hakan Taşıyan dinlemeye başladıysa felaket (Müzik adına değil sizin adınıza). İhanetin yanında bir de ümitsiz aşk tehlikesi var demektir.Karınız cümleye "Beni çok sever" diye (sizden bahsediyor) başlarken, bir borcam dönüşü kapı eşiğinde "Beni seviyor musun?" diye sorarsa... Ay ben ne diyeyim anlayın işte.Yine karınız o ana kadar size sadece isminizle hitap ederken birden, "Canişkom, azgın boğam, mavişim (halbuki sizin gözleriniz siyah)" demeye başlarsa sağınıza solunuza bakınıp "Bu kimle konuşuyor yahu?" diyerek şaşırmayın. Siz esas bu kadar kısa zamanda, elin adamının yengeye bütün bu lafları nasıl ezberlettiğine şaşırın. Polenezköyde ya da C motellerinin resepsiyonunda, bir öğleden sonra karınızla karşılaşırsanız, gözlerinizle etrafı kolaçan edin. Duvarın dibinde, boş gözlerle tavanı seyreden adam pek hayra alamet olmayabilir. (Bu gerçek bir hikayedir. Kocanın yanında sevgilisi olduğundan ve enselendiğinden, kadın "Seni takip ettim, şüpheleniyordum" gibi bir dahiyane buluş sayesinde yırtmıştır haliyle. Bu durum adamların salaklığı ve "Şu kadın milletinden korkmayan ne olsun" şeklinde de yorumlanabilir) Doğanın, dostların, devletinizin, hükümetinizin ihanetlerini sonraya bırakıp en adi ihanet cinsi olan "kadın ihanetlerine" bir göz atalım. Yer bitti. Devamı ve erkek ihanetleri haftaya.