Cumartesi “Çocukluğuma el uzatmak zorunda hissettim kendimi”

“Çocukluğuma el uzatmak zorunda hissettim kendimi”

17.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Prof. Hüsamettin Koçan’ın tam 10 yıldır hayalini kurduğu Baksı Müzesi önümüzdeki pazartesi günü açılıyor. Müze, Koçan’ın doğduğu köy olan Baksı’ya hediyesi

“Çocukluğuma el uzatmak zorunda hissettim kendimi”

Küçücük bir çocuk, yanında kardeşleri bir tepenin üzerinden uzaklardan belirecek silüeti bekliyor, ufka bakarak; bıkmak, usanmak bilmeden. Çünkü babası uzaklara gidiyor hep, çalışmak için. Her bir karaltı gördüğünde heyecanla koşuyor tepeden aşağı...
O gelenin babası olduğu düşüncesiyle... Çoğunlukla yanılıyor; babası enden geliyor. Ama o çocuk yılmıyor.
Babasını hep bekliyor.
O çocuk yıllar yıllar sonra babasını beklediği tepenin hemen karşısındaki tepeye dev bir müze kuruyor.
Babasını bekleyen o çocuk, Prof. Hüsamettin Koçan. Müze ise, Baksı Müzesi. Bayburt’un 45 kilometre dışında, bugünkü adıyla Bayraktar, eski adıyla Baksı Köyü’nde, Çoruh Vadisi’ne
bakan tepenin üzerinde kurulu
bu müze. Göz alabildiğine uzanan kuru toprakların ortasında aklınıza hiç gelmeyecek bir yapı.
Koçan’ın müzesi, babasını bekleyen çocuğun ısrarının sonucu. Sanatçı bu bekleme sürecini şöyle anlatıyor: “Köyde kar yağdığında işler durur insanlar evlerine kapanırdı. Zannederdim ki köyde yağınca dünyanın her tarafında da kar yağıyor ve hayat duruyor. Ve babamın geleceğini varsayardım. Babam her iki yılda bir gelirdi köye. Kentten gelenlerin karaltısını gördüğümüz tepeye çıkıp babamı beklerdim. Bu bekleme benim hayatımda, projelerimde hep var oldu. Bu müze projesinin arkasında bekleme olgusu var sanıyorum.”
“Doğduğum toprağın terk edilmesine niye sessiz kalayım?”
Koçan’ın müzesinin merkezden uzak olması şaşırtıcı değil. Zaten onun yolculuğuna baktığımızda hep sanatı merkez dışına taşıma uğraşını görüyoruz: “İnsanlar, merkezde olma tutkularıyla sınırlıyorlar kendilerini. Ben sanatın merkezin dışına, insanın olduğu yere gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Baksı da bu düşüncenin sonucu...”
Baksı Müzesi, çağdaş sanatçıların üretimlerine ev sahipliği yapacak yapmasına ama asıl katkısı hiç kuşkusuz o bölgeye olacak. Müze sayesinde yöre
insanı el sanatları üretimiyle ekonomilerine katkı sağlayacak. Belki de böylelikle göçün önüne geçecek bu müze; bir nebze de
olsa. Koçan, bununla ilgili olarak “Niye doğduğum toprağın terk edilmesine sessiz kalayım? Çocukluğuma el uzatmak zorunda hissettim kendimi” diyor.
Hüsamettin Koçan bir sanatçı projesi olduğunu sözlerine ekliyor: “Geçen gün bir arkadaşım bu proje için ‘Ne kadar aykırı bir zeka’ dedi. Ben de dedim ki ‘Buna deli bir zeka desen daha iyi oturacak’. Bu projeyi, bu şartlarda, bu koşullarda sanatçı duyarlılığı, direnci, başkaldırısı olmadan yapamazsın. Bu projeyi yapan akademisyen Hüsamettin Koçan değil; sanatçı Hüsamettin Koçan. Bu projenin algılanmasında en büyük desteği veren de sanatçılar.”
Koçan arkasındaki bu destek sayesinde pes etmediğini vurguluyor. Gerçi zaman zaman zorluklar karşısında da umutsuzluğa kapıldığı da olmuş: “Müzenin bahçesine çim ekmiştim. Muhtarı arayıp duruyorum “Çimler çıktı mı?” diye. Sonunda muhtar aradı “Çıktı” diye. Uçağa atladım gittim. Akşam vardım müzeye. Karanlık tabii. Arabanın farlarını çimlere doğru tuttum. Çimlerin üzerinde kocaman traktör izleri var. O gün pes etmeye en yakın günümdü. Sabah erkenden kalktım, “Olmayacak galiba” diye düşünüyorum. Umutsuzlukla arkadaki tepeye gittim. Biraz dağlara baktım; babama doğru yürüdüm. Sonra köye indim. Köyün insanları coşkuyla karşıladılar beni. Birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. O an, onların bana öyle sahip çıkıyor olmaları beni yüreklendirdi ve umutsuzluğum yok oldu.”


Birçok sanatçı müze açılmadan orada çalışmalar yaptı

“Olağanüstü coğrafyada çok iddialı bir yapı”
Murat Morova

Baksı Müzesi’ne üç kez gittim. Baştan beri projeden haberdardım. Fakat ne kadar biliyor olsam da oraya gittiğimde büyük bir sürprizle karşılaştım. Olağanüstü bir coğrafyada iddialı bir yapı. Hüsamettin’in her zamanki inadını bilirdim ama bu projeyi gerçekleşmiş halde görmek beni çok etkiledi. Hem destekliyor hem de takdir ediyorum. Hüsamettin elinden gelen her şeyi yaptı bundan sonra görev Türk sanat kamuoyunun. Orası ihmal edilmiş bir bölge. Bu müze orada yaşayan insanların hayatları için büyük bir cazibe merkezi olacak.

“Sanki uzaylıların koyduğu bir uzay istasyonu”
Ramazan Bayrakoğlu

Oraya gittiğimizde hepimizin ortak fikri şu oldu: Sanki uzaylıların koyduğu bir uzay istasyonu gibi Baksı Müzesi. Ekstrem bir şey. O kadar büyük bir projeyi gerçekleştirmek hiç kolay değil. Hüsamettin nasıl yapmışsa yapmış. Düşünün müze, yapımı için gerekli malzemeleri alabileceğiniz en yakın yerleşim merkezine en az 100 kilometre ötede. İnanılmaz, insan üstü bir gayret gerektiriyordu orayı bitirmek. Aykırı ve zor bir proje. Bir kez daha kutlamak lazım.

“Çalışmak için son derece harika bir yer”
Ali Kazma

Geçen yıl gitmiştim Baksı Müzesi’ne. Oldukça etkilendim. Böyle bir fikrin hayata geçirilmesinin zor olduğunu, ciddi bir birikim, inat ve sabır gerektirdiğini, Hüsamettin Koçan’ın da bu işi iyi kotardığını düşünüyorum. Ayrıca orası her zaman mesela bir senaryo yazmak, yeni bir proje üzerinde çalışmak için son derece harika bir yer. Sanatçıların çok üretken olabilecekleri bir yer. Doğa ve bina çok etkileyici.

“Ortaya çıkan esere şaşkınlıkla bakıyorum”
Ahu Antmen

Projenin tüm aşamalarını yakından takip ettiğim için müzenin yıllar içinde adım adım gerçekleşmesini izledim. Buna rağmen ortaya çıkan esere şaşkınlıkla bakıyorum çünkü çok zor koşullarda gerçekleşti. Baksı Müzesi, Hüsamettin Koçan’ın doğduğu köye bir katkısı olmasının ötesinde Türkiye’de merkez-çevre ilişki biçimini yapıbozuma uğratan çok çarpıcı bir metafor olarak görülebilir. Amaç orada donmuş bir müze değil, yöreye ilişkin bir yaşam kültürü merkezi oluşturmak, etnografik nesnelerle çağdaş yapıtlar arasında bağlantılar kurarak Türkiye’nin geçmişiyle bugünü ve geleceği arasındaki ilişkileri teorik olarak değerlendirmek, yok olan dokumacılık, çömlekçilik gibi el sanatlarının yeniden yaşam bulmasını sağlamak. Yani ilk bakışta çılgın bir proje gibi görünen “dağın başında bir müze” değil Baksı Müzesi; ayakları yere sağlam basan bir teori-pratik üretim merkezi tasarısı.

Müzenin kütüphanesindeki yayınların sayısı 10 bine ulaştı
Baksı Müzesi 10 yıllık zorlu bir serüvenin sonunda tamamlandı. Tam 30 bin metrekarelik bir alana yayılı. Uygulama projesi mimar Sinan Genim tarafından gerçekleştirilen Baksı’nın sergileme salonu 1.500 metrekare. Sergi alanındaki Şahmaran, Köroğlu temalı halk resimleri, cam altı ve işleme koleksiyonu, şifa tasları, ehramlar müzenin geleneksel el sanatlarına verdiği önemin bir kanıtı. Aynı zamanda bu bölümde çağdaş sanat koleksiyonu da izleyiciyle buluşuyor.
Müzenin Bayburt evi bölümü, özgün bir Bayburt evinin yerel mimari unsurlarını yansıtıyor.
Kaybolan el sanatlarını yeniden ortaya çıkarmak amacını taşıyan atölyeler yıl boyunca orada yaşayan halka açık. Ayrıca yaz aylarında da buraya gelecek konuk sanatçıların gözetiminde çağdaş sanat atölyeleri yapılacak. Müzenin kütüphanesindeki sanat yayınlarının sayısı ise, bugün 10 bine ulaştı.